Sayfalar

9 Aralık 2010 Perşembe

Fazla hijyenin sağlığa faydası var mı?

Bilim adamları, fazla hijyenin çocuklarda ve gençlerde bağışıklık sistemini etkilediğini vurguladılar.

Michigan Üniversitesi Tıp Okulu'nda görevli araştırmacılar, kimyasal triklosan içeren antibakteriyal sabunları çok fazla kullanan çocuklarda ve gençlerde saman nezlesi ve diğer alerji risklerinin arttığını belirlediler. Sonuçlara göre çok fazla temiz olmak insanları hasta yapabiliyor.
Ayrıca çalışmada, yüksek seviyede BPA (Kimyasal Bisfenol A)'ya maruz kalmanın bir yetişkinin bağışıklık sistemini zayıflatabildiği tespit edildi.

Yeni kol ve bacak yapılabilir mi?

Aksolotlar, vücuttaki ampüte uzuvların yeniden geliştirilmesi için gereken ipuçlarını sunuyorlar.

Bir semender çeşidi olan aksolotlar, Almanya’daki Hanover Tıp Fakültesi’nde yürütülen deneyler için anestezi alarak neşter altına yatıyorlar. Deneylerin amacı sahip oldukları rejenerasyon kabiliyetine ilişkin genleri bir gün insanlara nakledebilmek.
Araştırma ekibinden Björn Menger, bu semenderlerde pıhtılaşmanın çıplak gözle takip edilebilecek denli hızlı gerçekleştiğini söylüyor. Bunun yanında beyin ve omuriliklerine ait hasarlı bölümleri tekrar geliştirebiliyorlar. Bu da onları, engellilerin sağlıklarına kavuşturulabilmeleri için yapılan araştırmalara yönelik en önemli başvuru kaynağı haline getiriyor.

28 Kasım 2010 Pazar

Weil Hastalığı (Epidemik Spiroket Sarılığı)

Leptospiroz, leptospira serotiplerinin oluşturduğu yaygın vaskülit sonucu gelişen bifazik bir grup multiorgan hastalığıdır.

Etken organizma olan Leptospira icterohemorrhagica hastalıklı farelerin idrarında çıkar. Leptospiroz esas olarak nemli, fare barınan yerlerde çalışan*larda, örneğin maden işçileri, lağım işçileri, kanal ve liman işçileri, çiftçiler ve balık temizleyicilerinde görülür. İnsanlara, enfekte hayvanların idrar ve doku*larına temas suretiyle doğrudan veya kontamine su, toprak ve sebzelerden dolaylı olarak geçebilir. Etken , deri sıyrıklarından, konjuktiva , burun ve ağız mukozasından girer., insandan insana bulaşma son derece azdır.

Lepra (Hansen Hastalığı) Nedir, Lepra Ppt


Bulaşıcılık oranı düşük olan bu hastalık tropik bölgelerin çoğunda endemiktir. Aside dirençli miroorganizma Myobacterium leprae'nin etkeni olduğu enfeksiyon uzun süreli yakın ilişki sonucu bulaşır; bu nedenle kuluçka döneminin yıllar sürdüğü bilinmekle birlikte, kesin olarak kaç yıl olduğunu belirlemek güçtür. Bilinen bir rezervuar hayvan veya vektör yoktur.

1) Tüberküloid Lepra: Hastalığın selim türüdür. Esas reaksiyon periferik sinirlerde ve bunların sinirlendirdiği deride görülür. Hastalar uyaşmadan, karıncalanmalardan ve hasta bölgelerde ağrı ve ısı duyumundaki kayıptan yakmalar. Tutulan simin veya sinirler palpasyonla kordon gibi serttir.

Lepra Deri

Kenarları deriden kabarık, sınırları belirgin, halka şeklinde eritem alanları meydana gelir ve bunlar genişledikçe ortaları iyeleşir ve pigmentini kaybeder. Buna borderline tüberküloid veya dimorf lepra adı verilir.

2) Lepromatöz Lepra: Hastalığın habis türüdür. En erken lenyon yüz, baş, göğüs ve kolların ekstensor yüzeylerinde maküler bir döküntüdür. Özellikle yüz ve kulak derilerinde çok sayıda M. leprae içeren granülomatöz reaksiyonlar meydana gelir. Çok az bir enflamatuar reaksiyona neden olduğundan sinir fonksiyonu hastalığın çok geç evrelerine kadar bozulmaz.
Tanı Lepromatöz leprada deri lezyonlarından alınan kazıntılarda karakteristik aside dirençli basillerin bulunmasıyla; tüberküloid ve dimorf lepra türlerindeyse derinin ve sinir lifçiklerinin karakteristik histolojisi ile konur.

Yaygın Olan Sindirim Sorunları

Kolon Kanseri ve Yaygın Görülen Sindirim Sorunları

Sindirim sisteminde bir şeyler ters gittiğinde genellikle bu ağrı ve sıkıntı vererek kendini hemen belli eder.

Kolorektal Kanser ve Ürolojik Kanserlerin Riski

Kolorektal Kanser Bazı Ürolojik Kanserlerin Riskini Artırıyor

Kolorektal kanser ve ürolojik kanser tedavisi yapan hekimler bu kanserlerden birine yakalananların diğerine de yakalanma olasılığının ortalama bir kişiye göre daha fazla olduğunu gözlemlemişlerdir.
Bu gözlemin gerçek bir bağlantıyı yansıtıp yansıtmadığını anlamak isteyen araştırmacılar ABD İzleme, Epidemiyoloji ve Sonuçlar (Surveillance, Epidemiology and End Results-SEER) programı kapsamında toplanan verileri kullanarak kolorektal veya ürolojik kanseri olan 500.000'den fazla kişinin verilerini gözden geçirdi.

Kolorektal (Kolon) Kanseri Nasıl Başlar?

Hemen hemen tüm kolorektal kanserler kalın barsâğm en iç kat*manı olan mukozada başlar.

Kalın barsak duvarı dört doku katmanından oluşur: Mukoza, submukoza, muskularis propria ve seroza. İkinci katman olan sub-mukozada kan damarları ve sinirler bulunur; muskularis propria iki takım kas barındırır ve seroza da en dıştaki zardır. Mukoza tabaka*sı, barsağı sindirim sularından koruyan, bakterileri nötralize eden ve barsak içindeki maddelerin taşınmasını kolaylaştıran alkali özellikli bir sümüksü madde sayesinde kaygandır. Bu alkali madde yakındaki içsalgı bezleri tarafından salgılanır.

Polipler ve Kanser

Tüm adenomların %10'undan azı kanseröz olur. Öte yandan ko-lorektal kanserlerin %95'i adenomlardan gelişir ve hekimler artık baş*ka tipte bazı iyi huylu poliplerin de kanseröz olabileceğini düşünüyor.

Yassı Kolon Lezyonları

Yassı Kolon Lezyonları: Endişe Etmeli mi?

Eskiden düşünülenin tersine daha yaygınlar ve kanser olma olasılıkları daha yüksek Bir grup hekime kolonoskopi sı*rasında neye baktıklarını soracak olursanız büyük olasılıkla tipik bir polip betimleyeceklerdir, yani bir sap üzerinde duran karnabahara benze*yen, çıkıntı yapan pembe bir olu*şum. Öte yandan Journal of the American Medical Association'da geçen yıl yayımlanan bir araştırma hekimlerin bir şeyi daha akıllarında tutmaları gerektiğini ortaya koyuyor: Yassı hatta hafif basık bir lezyon

Kolorektal Kanseri Belirtileri ve Bulguları

Kolorektal kanserin ilk evrelerinde genellikle belirti olmaz. Kendi*ni gösteren pek çok belirti sindirimle ilgili başka rahatsızlıklara bağ*lanabilir. Bu belirtiler kolorektal kansere bağlıysa hastalık erken ev*relerini geçip ilerlemiş demektir. Bu nedenle birkaç haftadan uzun süren sindirim sorunlarıyla ilgili belirti ve bulguları hekiminize anlat*malısınız.

Kolonoskopi Video Görüntüleri

Kolonoskopi Video Görüntüleri

Kolonoskopi taraması, kolorektal kanseri saptamak ve çıkarmak—belki de önlemek—için altın standart olarak değerlendiriliyor. Bu uygulamayla kolon kanserlerinin %95'i saptanabilir ve prekanse-röz polipler kansere dönüşmeden alınabilir.



Kolonoskopi Videosu

http://www.yasamoyunu.net/tip_bilimleri_tip_fakultesi_dersleri/29819-kolonoskopi_video_goruntuleri.html

http://www.yasamoyunu.net/tip_bilimleri_tip_fakultesi_dersleri/29818-kolonoskopi_nedir.html#post34947

Dışkıda DNA Testi


Kolorektal kanser taraması için yeni bir test var, ama önleyici amaç için yararlı değil 50 yaş üzerindeyseniz hekiminiz kolonoskopi yaptırmanız gerektiğini söyleyebilir. Bu, pek çok kişi gibi si*zin de dört gözle bekleyeceğiniz bir şey değildir. Ne yazık ki konu kolon kanserini saptayıp önlemek oldu*ğunda kolonoskopiden daha iyi bir yöntem yoktur. Kolonoskopi yaptıra-mayacaksanız ya da yaptırmaya-caksamz dışkıda DNA testi düşün*meye değer; girişimsel olmayan bir tarama testidir ve hiçbir şey yapma*maktan kesinlikle daha iyidir. Ancak unutmayın dışkıda DNA testi yeni sayılır ve daha çoğu hekim açısın*dan standart bir uygulama değildir.

Hedef: Daha Fazla Tarama

Bağırsak Temizleme

Bağırsak Temizleme Formülleri Yaşlılar için Tehlikeli Olabilir

Kolonoskopi için randevu aldıysanız kullanacağınız barsak temizleme formülünü sorgulayın. Reçetesiz alınabilen oral sodyum fosfat (OSF) yaşlılarda ciddi kronik böbrek hasarına neden olabilir.

Araştırmacılar, kolonoskopi öncesinde OSF kullanan 58-78 yaş arasında 286 yetişkinin kayıtlarıyla OSF kullanmayan 125 kişinin kayıtlarını karşılaştırdı.

OSF kullanan grupta ürünü kullandıktan sonraki bir yıl içinde (kreatin düzeyi ve glomerüler filtrasyon hızı yani GFH, baz alındığında) böbrek fonksiyonlarında kaydedilir bir düşme görüldü. OSF grubunda ortalama kreatin düzeyi 0,92 mg/dL'den bir yıl içinde 1,04 mg/dL'ye çıktı (normal değer aralığında üst sınır 1,05 mg/dL). Ayrıca bu grupta total GFH bir yıl içinde %8 düştü.

Sanal Kolonoskopi

Sanal kolonoskopide kolon ve rektumun üç boyutlu görüntüleri*nin alınması için bilgisayarlı tomografi (BT) kullanılır. Bu test giri*şimsel değildir. Görüntüler bedenin içinden değil dışından alınır.

Normal kolonoskopide olduğu gibi uygulamadan önce kolon ve rektumu tamamen temizlemeniz gerekir. Bu test bir hastanenin ya da tıp merkezinin radyoloji bölümünde uygulanır. Siz sırtüstü uzanırken ufak bir tüp rektumun içine sokulur. Daha iyi görüntü almak için ha*va pompalanarak kolon şişirilir. Üzerinde yattığınız masa bir tarayı*cının içinden geçer. Bu işlem bir kez de siz yüzüstü yatarken tekrar*lanır. Tüm işlem yaklaşık 10 dakika sürer ve sedatif gerekmez.

6T (Tedbir, Tanı, Tedavi, Telekominikasyon, Triyaj, Transport) Nedir - Anlamı - Nasıl

6T Acil Tıp Teknisyeninin görev tanımlarının temelini oluşturmaktadır.



1-TEDBİR

Acil Tıp Teknisyeni temelde kendisinin ve yaralının güvenliğinden sorumludur.Ambulans'ta görev alan Acil Tıp Teknisyeni bir çok tehlikeli olayla karşılaşmaktadır.Ambulans Operasyonları kompleks bir çok olayı içinde barındırabilmektedir.Tehlikeli Madde kazalarına giden bir Acil Tıp Teknisyeni , olaya karışan kimyasal ajanların etkilerini ve uyarı levhalarını bilme ve ayırt etme becerisine sahip olmalıdır.

Unutma ve Nedenleri ( Bellek ) Öğrenmenin tersi olan bir bellek işlevi

Öğrenmenin tersi olan bir bellek işlevidir. Yani, öğrenilenlerin zihinde yeniden canlandırılamamasıdır. Unutmayla ilgili çeşitli kuramlar ileri sürülmüştür. Unutmanın tanımlanması ve türleri kuramların bu konudaki görüşlerine göre belirlenir.Fizyolojik temellere dayanan kuramlara göre, unutma öğrenilenlerin ya da anıların beyindeki izlerinin zamanla aşınıp silinmesi sonucu olur.Koşullanma yoluyla öğrenme kuramına göre; pekiştirilmeyen, ödüllendirilmeyen tekrarlar; uyaranlarla tepkiler arasındaki bağı zayıflatır, unutma ya da diğer bir deyişle, sönme olur.
Bir çok öğrenilen şey ve anılar bellekte saklı olmalarına karşın, unutulmuş gibi görünebilir. Freud ve diğer psikanalistler bunu baskı kavramıyla açıklarlar. Onlara göre, kişiye acı veren anılar bilinçten uzaklaştırılarak bilinç dışına atılır.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Egzersiz ile kanser ve bunamadan kurtulabilirsiniz

Egzersiz yapmanın sadece formunuzu korumaya yardımcı olacağını zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Kanser ve bunama da dahil bedensel ve ruhsal birçok hastalıktan korunmak için fiziksel aktiviteler şaşırtıcı şekilde işe yarıyor.

Sigarayı hayatınızdan çıkarmak kadar sporu yaşam biçimi haline getirmek de yapacağınız en akıllı seçimlerden olacak. Bunu ortaya çıkaran ise Doğu Anglia Üniversitesi'nden Leslie Alford oldu.

8 Kasım 2010 Pazartesi

Organ Bağışı - Organ Bağışı Hakkında Merak Ettikleriniz

ORGAN BAĞIŞI HAKKINDA MERAK ETTİKLERİNİZ

Bizim yada en sevdiklerimizden birinin organ nakline ihtiyacı olursa ne yaparız? Onları yaşatmak için nelerden vazgeçebileceğimizi bir düşünün! Bir gün daha bizimle kalması için neleri feda edebileceğimizi? Ve bu durumdaki binlerce gözü yaşlı insanı…..



Lütfen… Organ bağışına destek verelim, duyarlılık gösterelim!
Okan Bayülgen Muhabbet Kralı 08.Şubat.2010 Konusu : Organ nakli - Organ Bağışı

4 Ekim 2010 Pazartesi

Veteriner Anatomi Atlası (3 Cilt JPEG Formatında)

Üç ciltlik Atlas 3 klasör içinde sayfaları jpeg formatındadır...






Download Links:


PART 1

PART 2

PART 3

Antik Dönemlerden Yakın Tarihe Anadolu’da Tıp

ANADOLU’DA TIP
Günümüzde hastalandığımızda hemen bir sağlık kurumuna gidip rahatlıkla tedavi olabiliyoruz. Gelişen tıp ve eczacılık sayesinde birçok hastalığın tedavisi artık çok kolay. Hatta çoğu hastalık, aşı gibi, önceden alınan önlemlerle başlamaya fırsat bile bulamıyor. Peki, bu durum eskiden nasıldı? Antik dönemlerde insanlar hastalanınca ne yapıyorlardı? Elbette hastalıklar insanlık tarihi boyunca hep oldu, hatta insandan önce de vardı. Hastalıklarla yaşamayı öğrenen insan onun tedavisini de zaman içinde öğrenecekti. Büyücülük ve sihirle başlayan tıp tarihinin Anadolu’daki geçmişi de çok ilginç…




Tıp tarihi araştırmaları, deontoloji ve tıp tarihi, antropoloji, arkeoloji bilim dallarının ortak çalışmalarıyla yapılıyor. Ülkemizde de Anadolu tıp tarihiyle ilgili araştırmalar yapılıyor. Biz de Anadolu tıp tarihiyle ilgili çok sayıda araştırması bulunan Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nden (GATA) Doç. Dr. Adnan Ataç’ı ziyaret ettik ve ondan geçmiş dönemlerdeki Anadolu tıbbıyla ilgili bilgiler aldık.
Tarih boyunca çok sayıda kültüre ev sahipliği yapan Anadolu, birçok bilim dalının doğuşuna da tanıklık etti. Bunlardan en önemlisi belki de tıptı. Anadolu’daki ilk bulguları günümüzden 10.000 yıl öncesine dayanan Anadolu tıbbı, Osmanlı dönemine kadar gelişmesini sürdürdü. İlk zamanları “Antikçağ tapınak tıbbı” olarak bilinen Anadolu tıbbının en önemli yapıları olan asklepionlar (ilk hastaneler), Bergama, Efes, Yumurtalık, İzmit, İznik ve Ereğli gibi kentlerde yapıldı. Osmanlı döneminde de Konya, Kayseri, Çankırı, Tokat, Amasya, Manisa ve Divriği gibi kentlerde darüşşifalar (hastaneler) kuruldu. Sağlıkla ilgili bu kadar yapıyla birlikte, İstanköylü (Kos Adası) Hipokrates (MÖ 460-370), Bergamalı Galen (131-200), Bursalı Asklepiades (MS 1. yüzyıl), Efesli Rufus (MS 1. yüzyıl), Anavarzalı Dioskorides (MS 1. yüzyıl), Efesli Soranus (MS 2. yüzyıl), Kayserili Areteaus (MS 4. yüzyıl), Hacı Paşa, Mahmud Şirvani (1375-1450), Şerafed-din Sabuncuoğlu (1385-1465), Şemseddin-i İtâki, Akşemseddin, Molla Gürani, Mustafa Behçet Efendi (1774¬1834) gibi çok sayıda ünlü tıp adamı da Anadolu’da yaşadı ve tıbbın gelişmesine katkıda bulundu. Yalnızca sağlık alanındaki yapılara ve doktorlara bakıldı¬ğında bile Anadolu’nun tıp tarihi açısından ne kadar önemli olduğu görülebilir.
Tarih boyunca Anadolu’da tıbbı, Antik dönem, Hitit dönemi, Antik Batı Anadolu dönemi, Selçuklu dönemi ve Osmanlı dönemi olarak ele alabiliriz. Antik dönemde, Anadolu’da yapıldığı bilinen ilk tıbbi girişim “trepenasyon” denen beyin delme ameliyatlarıdır. On bin yıl öncesinden kalan insan kafataslarında bilinen en eski cerrahi girişimlerin izleri bulunmuştur. Üstelik izler, ameliyattan sonra kişinin bir süre daha yaşadığını da gösteriyor. Bundan hemen sonra, neolitik dönemden kalan epilasyon aletlerinin bulunması, bedendeki kılların da alındığının gösteriyor. Bu aletlerden çok sayıda bulunması epilasyonun, günümüzde olduğu gibi, eskiden de yaygın olarak yapıldığını gösteriyor. O zamanlarda beyin ameliyatlarının nasıl yapıldığı konusunu daha önce 486. sayımızda (Mayıs 2008) ayrıntılı biçimde ele almıştık.

Antik Batı Anadolu Tıbbı

Hitit Döneminde Tıp

Selçuklu Döneminde Tıp

Osmanlı Döneminde Tıp

Kolon Kanserinde Tanı ve Tedavi Öncesi Değerlendirme

Belirti veya bulgular nedeniyle ya da laboratuvar test sonuçları kanseri düşündürdüğü için kanserden şüpheleniliyorsa tanıya yönelik testler yapılır.

Bazen hekim endoskopik muayenenin veya kolonoskopi ya da sigmoidoskopi sırasında alınan tümör veya polip biyopsilerinin so*nuçlarına dayanarak ön tanı koyar. Bu özellikle tek bir prekanseröz veya iyi huylu polip bulunduğu ve bireyin veya ailesinin kanser öykü*sü olmadığı durumlar için geçerlidir. Öte yandan hekimler genellikle tanı koymadan önce tüm etmenleri değerlendirmek için bir dizi test yaptırılmasını önerir.

Tanıya Yönelik Testler

Aşağıda sıralanan testler, hekimin bir dizi sonuca varmasına yar*dım edebilir. Kanser kuşkusunu doğrulamaya ya da elemeye yardım edebilirler. Kanser bulunduysa, derecesini (ne kadar agresif olabileceğini) saptamaya, boyutunu (evresini) değerlendirmeye ve kolorektu-mun dışına sıçrayıp sıçramadığının (metastaz yapıp yapmadığının) anlaşılmasına yardım edebilir.

Kolonoskopi

Kolorektal Kanserin Erken Saptanması İçin Biyomarkerler

Kolon kanseri taramasında basit bir kan testi kolonoskopinin yerini alabilir mi?

Kolorektal kanser tarama testi önerildiğinde insanlar, "Bunu ger*çekten yapmak zorunda mıyım?" derler. Çok az tıbbi test bu tür bir tepkiye neden olur. Peki, kolorektal kanseriniz olup olmadığını ya da ris*kinizin yüksek olup olmadığını, ko*lesterol düzeyinize bakılması kadar kolay gösterecek bir kan testi olsay*dı? Taramaya yaklaşım kesinlikle değişirdi. Dolayısıyla kolorektal kan*serler daha çok önlenebilir ya da en kolay tedavi edilebileceği evrede er*ken saptama olasılığı artardı.

Kan Testi Engelleri

Bu tip bir kan testi geliştirilmesi için araştırmacıların bir biyomarker tanımlaması gerekiyor. Yani var ol*duğunda ya da yüksek düzeyde bu*lunduğunda kişinin kolorektal kan*sere yakalanmış olduğunu veya ya*kalanma riskinin yüksek olduğunu gösterecek olan ve kanda ölçülebi*len biyolojik bir molekül ya da hücre düzeyindeki bir işleyişte değişiklik saptanması gerekiyor. Bu tip bir bi*yomarker bulmak kolay değildir. Son birkaç yıl içinde kolorektal kanser bi-yomarkeri konusunda bir dizi umut verici haber başlığına rastlandı. An*cak geniş kapsamlı araştırmalarda, bir kanser tarama testi için gereken özgüllüğü ya da duyarlılığı taşımadıklarının ortaya çıkmasıyla bunların çoğu elendi.

Kolon Kanseri Tanısı

Kolon Kanseri Tanısı Sonrası

İnsanlar kanser tanısı karşısında çok farklı tepkiler verir. Pek çok kişi hastalık ve tedavi hakkında olabildiğince çok şey öğrenmek ister*ken, bazıları da tedaviyle ilgili ayrıntıları uzman ekibe bırakmayı ter*cih eder. Kanser tanısının getirdiği stres, bireyin tedavi sürecine ne de*rece aktif katılmak istediğine karar vermesini zorlaştırabilir, bilginin ve verilmesi gereken kararların çokluğu da bunaltıcı olabilir.
Karar vermeniz gerekecek pek çok konuda ve aklınıza gelecek so*rularda size yardımcı olacak bir destek sisteminiz olması önemlidir. Bir akrabanız, yakın bir arkadaşınız ya da kanserlilere yardım alanın*da uzmanlaşmış bir psikolog yardımcınız olabilir.

Tedavinizi planlayıp yönlendirecek çeşitli uzmanlardan oluşan bir ekiple çalışacaksınız. Sindirim sistemi hastalıklarında uzman bir gas*troenterolog; biyopsiyle alınan dokuları inceleyen bir patolog, bir cerrah, kanser tedavisini yönetecek bir onkolog ve radyasyon tedavi*si kullanılacaksa bir radyasyon onkoloğu bu ekipte yer alabilir.

D Vitamini ve Kolon Kanseri

D Vitamini Kolon Kanseri Hastalarında Sağkalım Oranını Artırabilir mi?

Yakın tarihli bir araştırmanın bulgularına göre D vitamini insanların, kolorektal kanser tanısının ardından daha uzun yaşamasına yardım edebilir.

Araştırmacılar, yıllar önce, Hemşire Sağlığı Araştırması veya Sağlık Çalışanları İzleme Araştırması adları verilen ileriye yönelik sağlık araştırmalarından birine kaydolmuş olup da kolorektal kansere yakalanan 304 kişide D vitamini düzeylerine baktı. Yukarıda adı geçen araştırmalar kapsamında tüm katılımcılardan kolon kanseri tanısı konmadan önce periyodik olarak kan örnekleri alınmıştı.

Araştırmacılar tanı konmadan önce D vitamini düzeyleri en yüksek düzeyde olanların herhangi bir nedene bağlı ölme olasılıklarının D vitamini düzeyleri en düşük düzeyde olanlarla karşılaştırıldığında daha düşük olduğunu ortaya çıkardı. Tanı öncesinde yüksek düzeyde D vitamini kişinin kolon kanseri nedeniyle ölme olasılığını da azaltıyordu, ama bu etki diğeri kadar belirgin değildi.

Kolon Kanseri Tedavi Seçenekleri

Kanser tedavisi ve bu tedavilerin sonuçları ameliyat tekniklerinde ve ilaçlardaki gelişmeler sonucu son birkaç on yıldır büyük ilerleme gösterdi. Kanserin nasıl ilerlediği ve tedaviye nasıl cevap verdiği ko*nularındaki bilgimizin artmasının da bunda bir rolü var. Kolorektal kanser tanısı almış olmak önemlidir, ama her evresinde uvgun tedavi seçenekleri vardır.

Kolon Tedavisi

Çoğu durumda kolon kanseri tanısı ivedilikle ameliyat yapılması*nı veya hemen tedaviye başlanmasını gerektiren acil bir durum değil*dir. Uzmanlardan oluşan ekiple bir araya gelmek, onlardan tedavi se*çeneklerini dinlemek, onların önerilerini tartışıp değerlendirmek için zaman vardır. Hekimlerle görüşebilir, ikinci bir görüşe başvurabilir, klinik deneyleri araştırabilir ve sizdeki kanserin tedavisinde deneyim*li bir tedavi merkezi seçebilirsiniz.

Tedavi seçenekleriniz kanserin evresi ve bulunduğu yer, genel sağ*lık durumunuz, başka bir rahatsızlığınız olup olmadığı, yaşınız ve bi*reysel tercihleriniz gibi çeşitli faktörlere bağlı olacaktır.
Tedavi seçenekleri konusunda en iyi değerlendirmeyi kanser uz*manları yapabilir, ancak sizin tercihleriniz ve seçimleriniz de tedavi planının önemli bir parçasıdır. Ne kadar tedavi istediğinize karar ver*meye hakkınız var. Bazı durumlarda, insanlar mümkün olan en agre-sif tedaviyi yeğler. Bazıları sınırlı tedavi ister ya da tedavi istemez ve*ya sadece belirtileri kontrol altına almak için palyatif tedavi isterler.

Kolon Tedavi

Adjuvan Tedavisi: Radyoterapi ve Kemoterapi

Adjuvan tedavi deyimi ameliyata ek uygulanan bir ya da daha faz*la tedavi için kullanılır (Adjuvan ne demek). Örneğin ameliyata ek olarak radyasyon ve/veya kemoterapi uygulanabilir. Kanser belirtisi yoksa, ama yinele-yebileceğine ilişkin belirtiler varsa, adjuvan tedavi önerilebilir.

Radyoterapi (Işın tedavisi)

Bu tedavide, kanser hücrelerini öldürmek için yüksek enerjili rad*yasyon parçacıkları kullanılır. Radyasyon tedavisi, barsak duvarının tamamını tutmuş ya da aşmış olan rektal kanserler için yapılan ameli*yatların sonrasında veya öncesinde rektal tümörü küçültmek amacıy*la da kullanılabilir. Kolon kanserinde radyasyon ender olarak kullanı*lır. Radyasyonun amacı primer tümör bölgesinde kanserin yerel olarak yinelemesini engellemektir. Radyasyon kemoterapiyle birlikte veya ke-moterapiye alternatif olarak kullanılabilir

Evre II Kolon Kanseri

Evre 2 Kolon Kanserinde Kemoterapiden Kimler Yarar Görür?

Evre II kolon kanseri olan pek çok birey için prognoz son derece iyidir. Ancak yakın tarihli bir araştırmaya göre yineleme olasılığı yüksek olanlarda ameliyatın ardından kemoterapi yararlı olabilmektedir. Başka bir araştırma da bu kişilerin kimler olduğuna ışık tutuyor.

Ameliyatla birlikte kemoterapi almış evre II kolon kanseri hastalarını sadece ameliyat edilmiş olanlarla karşılaştıran rast*lantısal seçime dayalı (seçkisiz) klinik deneyler üzerinde yapılan bir gözden geçirmede kemoterapi eklenmesinin kanserin yinelemesini geciktirdiği, ancak genel sağkalım oran*larında bir değişiklik yapmadığı ortaya çıktı. Araştırmacılar da kemoterapinin bu evrede sadece yineleme riski yüksek olanlar için uygulanmasını önerdiler.

Kolon Kanseri Cerrahi Tedavisi

Kolon Kanserinin Tedavisi

Yukarıda belirtildiği gibi kolon kanseri tedavisinde ilk uygulanan ve en yaygın tedavi yaklaşımı ameliyattır. Kanser erken evrelerindey-se gereken tek tedavi de bu olabilir. Minimal girişimsel polıpektomi ya da laparoskopik ameliyattan karın açılarak gerçekleştirilen ameli*yata kadar farklı tipte ameliyatlar yapılabilir. Ameliyatın tipi ve bo*yutu kolon kanserinin yerine, kolonun ne kadarına yayıldığına ve komşu dokulara ne kadar geçtiğine bağlıdır.

Kolon Kanseri İçin Cerrahi İşlemler

Rektal Tümörler

Rektal Tümörler İçin Minimal Girişimsel Ameliyatlar

Beden açısından daha kolaydır ve iyileşme süresi daha kısadır, ama herkes için uygun değildir

Rektal kanser tanısı konulduysa büyük olasılıkla "açık" ameliyat ge*rekecektir. Cerrah tümöre ulaşıp çı*karmak ve kanserin yayılıp yayılma-dığını görmek için komşu dokuları incelemek amacıyla karında deri ve kaslar üzerinde geniş bir keşi yapa*caktır.

Öte yandan, eğer az sayıda ol*makla birlikte sayıları giderek artan rektum kanseri hastalarından biri iseniz, iki minimal girişimsel ameliyat tipinden biri için aday olabilirsiniz: Transanal endoskopik mikrocerrahi (TEM) ve laparoskopik rezeksiyon.

Daha Az Girişimsel Yol

1980'lerde uygulanmaya başla*yan minimal girişimsel ameliyatlar yeni sayılır. Ancak bazı kanser tiple*ri dahil olmak üzere, pek çok hasta*lıkta açık ameliyatla karşılaştırılabi*lecek sonuçlar verdiği için öne çık*maktadır. Hastalar açısından mini*mal girişimsel ameliyatın geleneksel ameliyatlara göre iki büyük üstünlü*ğü vardır: Daha az ağrı ve hızlı iyi*leşme süresi. Bunun nedeni kısmen, cerrahın, geniş bir hareket alanına gereksinim duyduğu için geniş bir ameliyat kesişi yapmasını gerekti*ren geleneksel ameliyat aletleri yeri*ne, karında açılan çok küçük kesik*lerden geçebilen bir skop (büyüteçli bir video kamera ve minyatür aletler taşıyan ince boru benzeri bir alet) kullanmasıdır. Cerrah, tümörü göre*bilmek için laparoskoba bağlı video monitörünü kullanır.

Transanal Endoskopik Mikrocerrahi (TEM)

Metastaz Nedir, Kolorektal Kanser ve Metastaz

Kanserin yinelediğini ya da yayıldığını duymak yıkıcı olabilir. Er*ken yakalanan kolorektal kanserin yayılma olasılığı çok daha azdır. Lokalize evre I kanserlerin %5'inden ve evre II kanserlerin %15-20'sinden azında yineleme olur. Yineleme oranı evre 3 kanserler için %40-60'a çıkar. Kolorektal kanser tanısı yeni konanlar arasında yaklaşık %20'si kanser keşfedilene kadar evre IV'e gelmişnr ve kan*ser metastaz yapmıştır.

Kolorektal kanser, tedavinin ardından herhangi bir zamanda yine*leyebilir. Genel olarak tedaviden sonra ne kadar uzun laman geçmiş*se yineleme olasılığı o kadar azalır. Yineleme oranının en vüksek ol*duğu dönem tedaviden sonraki iki yıllık süredir ve yineleme durumla*rının %90'ı tedaviyi izleyen dört yıl içinde görülmektedir.

Kolon kanserinde hastalık genellikle ameliyat edilen bölgede yine*lemez. Rektal ameliyatta yineleme riski çok daha büyüktür, çünkü tümörün alınması ve tüm kanser hücrelerinin temizlenmesi rektal bölgede kolona göre daha zordur.

Karaciğer ve Metastaz

Metastaz daha çok, tümör kolon veya barsak duvarı katmanlarını aşmış ve kana bedenin uzak bölgelerine taşınabilecek hücreleri bırakmış olduğunda görülür. Metastazın en sık görüldüğü yer karacığerdir: Ko*lorektal kanseri olanların yaklaşık %50'sine karaciğer Metastazı tanısı konacaktır. Aslında pek çok durumda kanserden etkilenen tek organ karaciğerdir. Kanserin metastaz yapabileceği diğer bölgeler arasında akciğerler, iskelet sistemi ve karm boşluğu yer alır. Sinir sistemi (beyin dahil) ve diğer bölgeler de etkilenebilir, ama bu daha ender görülür.

Kemoterapi Karaciğer Metastazının Tekrarlama Riskini Azaltıyor

Kemoterapi Karaciğer Metastazının Tekrarlama Riskini Azaltıyor

Kolorektal kanseri olanlarda karaciğer metastazının çıkarılması için yapılan ameliyatların öncesinde ve sonrasında kemoterapi uygulanması metastazın tekrarlama riskini azaltabilir.

Bu bulgu, ameliyatla alınması mümkün 1-4 tane karaciğer metastazı olan 364 hasta üzerinde yapılan rastlantısal seçime dayalı (seçkisiz) araştırmanın sonuçlarına dayanıyor. Bu hastaların yarısına ameliyat öncesinde ve sonrasında FOLFO,X4 (5-Fluorourasil, lökovorin ve oksaliplatin) adıyla bilinen kemoterapi rejimi altı kür halinde verilirken diğer yarısı sadece ameliyat oldu.

Karaciğer Metastaz

Kolon Kanseri ve Kemoterapi

Yineleyen ya da metastaz yapan kanseri olanların çoğu için ameli*yat olanaklı değildir ve tedavinin başlıca dayanağı kemoterapi olacak*tır. Ender durumda kemoterapi ameliyattan alınan sonuçları iyileştir*mekte kullanılabilir, ama daha çok esas tedavi olarak uygulanır.

Son birkaç yıldır, metastaz yapmış kolorektal kanser için uygula*nan kemoterapide önemli ilerlemeler oldu, Avastin ve Erbitux gibi "hedef gözeten" antikor tedavileri dahil olmak üzere, bir dizi yeni ilaç çıktı. (Avastin ve Erbitux, bağışıklık sisteminin enfeksiyonlarla savaşmak için kullandığı antikorların kanserli hücrelerin büyüyüp yayılmasına neden olan sinyalleri engellemek için tasarlanmış benzerliridir.)

Kolon Kanseriyle Yaşamak

Kolorektal Kanseri İle Yaşamak

Bugün ABD'de kolon kanserine yakalanmış olup da hayatta olan bir milyondan fazla kişi var ve hastalığın saptanmasına ve tedavisine yönelik yöntemler geliştikçe bu rakamın artması bekleniyor.

Bu insanların çoğunun kendileri için kullandıkları İngilizce kelime survivor—tıbbi bir terim olmasa da kanserlilerin seçtiği, Türkçe'de bir kriz ya da savaşımın üstesinden gelip yaşamda kalmayı başarmış anlamına gelen bir terim.

Ancak aslında kolorektal kansere bir kez yakalanmış biri her za*man kanserle yaşar. "İyileşme" kelimesi kullanılabilse de bunun bir garantisi yoktur. Yineleme kaçınılmaz olmasa bile, gerçek şu ki kolo*rektal kanser yıllar sonra bile yineleyebilir. Bu nedenle hekimler kan*ser belirtilerinin görülmediği remisyon döneminden "hastalığın gö*rülmediği" ya da "kanserin görülmediği" dönem olarak söz eder.

Hastanın İzlenmesi ve Kontroller

Palyatif Bakım,

Palyatif Bakım Nedir

Kanser tedavilerinin artık işe yaramadığı ve kanserin durdurula*madığı bir an gelebilir. Bazı hastalar, hekim etkili olma olasılığının hemen hiç olmadığını söylese de tedaviye devam etmeyi seçer. Bazıla*rı da agresif tedavileri ve yinelenen tedavi seanslarını keser ve diğer önemli önceliklerine odaklanır. Bu durumda kanseri tedavi etmesi beklenmeyen ama yaşam kalitesinin sürdürülmesini amaçlayan teda*vilerin kullanıldığı palyatif bakım, en iyi sonucu verebilir.

Bu pes etmek demek değildir: Palyatif bakım ağrı ve sıkıntıların azaltılması üzerinde duran bakım anlamındadır. Kanserin her aşama*sında, iyileştirme amaçlı diğer tedavilerle birlikte uygulanır. Öte yan*dan bu terim genellikle artık tedaviye cevap vermeyen ilerlemiş has*talıklar için kullanılmaktadır. Kanserli yaşam belirsiz bir süre devam eder—aylar bazı durumlarda da yıllarca—ve palyatif bakım yaşamı daha rahat kılabilir.

Agresif tedavinin kesilmesi kararı oldukça bireysel bir karardır. Aile ve yakın arkadaşlarla konuşmanın yardımı olabilir. Ama bazen, özellikle de sizi sevenler bu seçiminizi onaylamıyorsa, bu konuşmalar sıkıntı kaynağı olabilir.

İlerlemiş evre kanser hastalarına yardımcı olmak üzere eğitim almış psikiyatristler bu konuların araştırılmasında yardımcı olabilir. Kolo*rektal kanseri olan başkalarının da bulunduğu destek grupları bu tip kararları verirken yararlı olabilecek bir bakış açısı sağlayabilir

Palyatif Tedavi Nedir

Bazı palyatif tedaviler kanseri frenlemek için kullanılan tedavile*rin aynısıdır, ama ileri evredeki kanserler için bu tedavilerin amacı ağrıyı ve diğer belirtileri azaltmak olabilir.

Palyatif radyasyon tedavisi kanserin çıkarılamadığı ya da frenle-nemediği durumlarda tümörleri küçültebilir ve baskıyı, ağrıyı ve be*den işlevleri üzerindeki etkilerini azaltabilir.

Palyatif ameliyat nadiren yapılır, ama kanamayı durdurmak, bir tıkanıklığı gidermek ya da tümörü küçültmek için gerekebilir. Laparoskopik ya da minimal girişimsel ameliyat mümkünse tercih edilir.

Kolonik stentler hekimlerin ameliyat yapmadan tıkanıklığı açma*sına olanak verir. Stent, katlanıp bir endoskopiyle kolonda istenilen bölgeye yerleştirilen, burada açılarak barsaktaki tıkanıklığı gidere*bilen kafes şeklinde bir tüptür. Tıkanıklığı gidermek için Acil müda*hale olarak ameliyattan önce de kullanılabilir. Stentlerİ tıkanıklık meydana gelme riski olan, ama aynı zamanda majör abdominal ame*liyatın çok riskli olacağı yaşlılar ve çok hasta olanlar için özellikle ya*rarlıdır.

Palyatif balamla tedavi edilen yaygın sorunlar

Kanseri ileri evrede olanların yaklaşık üçte ikisinin ağrılar vardır ve her dört kanser hastasından biri klinik depresyondadır. Ağrı ilaç*larla geçirilebilir, ama bazı insanlar bağımlı olmaktan, hoş olmayan yan etkilerden ya da zihinsel kapasitelerini yitirmekten korktukların*dan ağrı kesici kullanmak istemez. Ancak gerçek şu ki ağrı çeken in*sanlar bağımlı olmaz, yan etkilerin çoğu geçirilebilir ve ağrı zaten dü*şünme ve yaşama katılma becerisini zayıflatabilen başlı başına bir et*mendir. Ağrının kontrol edilmesi tedavinin bir parçasıdır ve ilaçlar duruma özel seçilebilir.

Hospice Nedir

"Hospice" terimi hem yaşam sona ermek üzereyken destekleyici bakım sağlanması kavramına, hem de bu tip bir bakımın verildiği ye*re karşılık gelir.

Temelinde yatan başlıca ilke herkesin ağrısız ve onurlu bir biçim*de ölmeye hakkı olduğudur. Odaklanılan ne yaşamı uzatmak ne de ölümü hızlandırmaktır. Amaç yaşamın son zamanlarını olabildiğince iyi bir hale getirmektir.

Bu kabul etmesi zor bir kavram olabilir, ama kanser hastaları ve yakınları için son dönem bakımı çok yararlı olabilir. İlaç masrafı dahil günlük pek çok yükü ailelerin üzerinden alabilir ve onların daha dolu yaşamaya odaklanmalarına olanak verebilir.

Hospice ölümün eşikte olduğu ya da tedaviden vazgeçildiği anla*mına gelmez. Bir hospice programı belirtilerin ve ağrının kontrol al*tına alınmasına yardım edebilir, gerekli ilaç ve tıbbi aletleri sağlaya*bilir, ayrıca hastalar ve yakınları için genellikle günün her saatinde psikolojik danışmanlık hizmeti verebilir. Amerika'da bir hospice'teki tıbbi ekip, bir tıbbi direktör, bir hemşire, bir hastabakıcı, bir sosyal hizmetler görevlisi ve bir din görevlisinden oluşur. Çoğu durumda aile hekimi de ekibe dahil olur. Hospice bakımı evde, bir bakım evin*de ya da hastanede veya bazı durumlarda özel hospice tesislerinde yapılabilir.

Varikosel : Nedenleri, belirtileri, tanısı ve tedavisi

VARİKOSEL



Skrotum (torba)içinde pleksus pampiniformis denilen pis kanı toplayıp testislerden uzaklaştıran toplar damarların genişlemesi ve kıvrımlarının artması ve içerisinde kan birikmesidir.
Genellikle ergenlikten sonra ortaya çıkmaktadır. %98 sol tarafta olur.%2 ise sağda veya her iki tarafta görülür.

Varikosel kısırlığa sebebiyet vermesinden dolayı önemli bir hastalıktır. Hastalar ağrıları olmadığı için varikoseli önemsemezler ve bu sebepten doktora müracaat etmezler . Ancak varikosel testisteki sperm üreten hücreleri bozacağı ve kısırlığa sebep olacağı için tedavi edilmelidir.
Varikosel 20 li yaşlarda cok fazla görülür . Hiç belirti vermeyen varikosellerde vardır. Bu oran toplumda %20-25 dir.

Varikosel genellikle sol tarafta görülür. Bunun nedenleri;

PRİAPİSİM (Penisin kendiliğinden ağrılı sertleşmesi)

PRİAPİSİM (Penisin kendiliğinden ağrılı sertleşmesi)
Penisin seksüel istek duymaksızın uzun süreli sertleşmesi veya orgasm sonrası bile sertiğin yitirilmemesi hali olarak tanımlanabilir.

Uzamış sertleşme (ereksiyon) ‘den ayırımı için 6 saatten fazla süren ereksiyon hali olması gerekmektedir.

İki formu vardır. Yüksek basınçlı ve alçak basınçlı tip. Yüksek basınçlı tip (arteriel = iskemik olmayan = ağrısız tip) nadir görülür.

Hasta çok ağrı duyar. Her yaşta meydana gelir.En sık 5 ile 10 yaş arasında ve 20 ile 50 yaş arasında görülür.

Gençlerde görüldüğünde sebep genellikle bir kan hastalığı olan “orak hücreli anemi“ veya bazı habis hastalıklardır.

Yaşlılarda ise sebep genellikle “idiopatik“ (nedeni bilinmeyen, bulunamayan) tir.

Özel bir hali de sertleşme sorununu gidermede veya problemi araştırmada kullanılan ve suni sertleşme yapan ilaçların (papaverin gibi) penis içine enjeksiyonunun bir komplikasyonu olarak gelişebilir.

Bunun dışında “genital bölgenin travmaları sonrasında“ veya “antidepresan ve bazı anti psikotik“ ilaçların kullanımından sonra da görülebilir.

Birden bire meydana gelir. Ağrılıdır. İdrara yapılamaz veya damlalar halinde gelir. Meni boşalsa bile sertlik devam eder. Sertleşme 1-2 gün bazen aylarca sürer.



TEDAVİ

İlerleyen Yaşlarda, Erkeklerde Sağlıklı Cinsel Yaşamın Dengesini Bozan Diğer Bir Durum: ANDROPOZ

Andropoz Nedir?
Kadın cinsel hormonu belli bir yaştan sonra sıfıra inmekte ve menopoz denilen bu durum ortaya çıkmaktadır. Erkekte de belli bir yaştan sonra hormon seviyelerinde bir değişiklik söz konusudur. 45-50 yaşından itibaren erkeklik hormonu olan testosteron yanında böbreküstü bezinden salgılanan aynı yapıdaki hormonlar devamlı bir düşüş gösteriyorlar, ama hiç bir zaman bu seviye, ileri yaşta bile, sıfır olmuyor. “Andropoz'"olarak da adlandırılan bu durum, cinsel fonksiyonun gerilemesi yanında, cinsel arzu ve zihinsel fonksiyonlarda da düşmeye neden oluyor. Ayrıca yorgunluk hali ve uyku problemleri duygusal değişiklikler, iktidarsızlık, depresyon, cinsel güç azalması, osteoporoz, meni kalitesi ve kaslarda olumsuz etkiler, yine erkeklik/androjen hormonlarının eksikliği, vücut yapısı değişikliğine sebep olarak bilhassa karında 10-15 kg yağ tutulmasına yol açıyor.

Ortalama yaşam süresi uzadığı için yaşlanmaya bağlı sorunların artacağı ve andropoza bağlı problemlerin artması, geliştirilen tedavi yöntemleri dikkat çekiyor.

Hareket Sistemi Nedir (Lokomotor sistem) Hareket Destek Sistemi

Bu sistem içinde iskelet, eklemler ve kaslar vardır.

İskelet - Osteoloji


Vücudun bütün çatısı birçok kemiklerle beraber bazı bölgelerdeki kıkırdaklardan yapılır; bu çatının kemik parçası iskeleti meydana getirir.

Kemikler, vücudun yumuşak kısımlarına dayanak işi gören organlar olduğu gibi üzerlerine yapışan kasların kasılması ile pasif olarak hareket işinde rolleri vardır.

İskeletin yapısı, İnsan İskelet Yapısı; İskelet, kemik adı alan, beyaz sert, birbirine eklemlerle birleşik organların bütününe verilen addır.
Yabancı maddelerle ve çok defa madenî bağlama araçlarıyla normal durumdaki yerlerine göre birbirleriyle tutturularak meydana gelen iskelete sun'î iskelet denir.

İskeletin bölünümü; İskelette şu parçalar vardır:

1) Omurga (columna vertebralis), adı alan ve omurlardan meydana gelen bir kolon.
2) Arkada omurga ile önde stemum denilen bir tek kemikle birleşen Kaburgalar (Costae) ki bunlar bir araya gelerek göğüs kafesi de denen göğüsü (Thorax) yaparlar.
3) Baş (caput) olup omurganın üst ucu ile eklem yapan bu parça kafa ve yüz diye ikiye ayrılır.
4) Üsttaraf
5) Alttaraf

Hekimler, yoğun bakım yan dal uzmanlık eğitimi alamıyor

Hekimler, yoğun bakım yan dal uzmanlık eğitimi alamıyor

Sağlık Bakanlığı tarafından geçtiğimiz yıl içinde çıkarılan ''Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Yönetmeliği'' sonrasında, bazı itirazlar üzerine yürütmenin durdurulması sonrasında, Türkiye'de yoğun bakım yan dal uzmanlık eğitimi verilemiyor.
 Uzmanlar, yoğun bakımlarda hizmet kalitesinin artırılabilmesi için en kısa süre içinde uzmanlık eğitiminin önünün açılması gerektiğini belirtiyor.
Dahili ve Cerrahi Bilimler Yoğun Bakım Derneği üyesi ve Hacettepe Üniversitesi (Hü) Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaya Yorgancı, yoğun bakımın, Türkiye'de ve dünyada her geçen gün öneminin ve ihtiyaç alanının arttan bir bilim dalı olduğunu söyledi.
Eskiye oranla daha yoğun bakım hastası olduğuna dikkat çeken Yorgancı, bu oranın gelecekte de daha da artacağından, hem uzman, hem yatak, hem de teknik imkanların artırılması gerektiğini belirtti.
Türkiye'de yoğun bakım bilim dalının henüz gelişme aşamasında olduğunu ifade eden Yorgancı, ''Sağlık Bakanlığı tarafından ülkemizde yoğun bakımcının tanımı ve eğitim programı tamamen oluşturulmuş değil. Bu nedenle Türkiye'de ciddi bir yoğun bakımcı açığı bulunmaktadır'' dedi.

29 Eylül 2010 Çarşamba

Genital Siğil, Kondilom, HPV Resimleri

Aşağıda verilen hpv virüsüne ait genital siğilleri içeren resimler eğitim ve bilgilendirme amaçlıdır.. Genital siğller 1-2 tane olabileceği gibi daha yaygın da olabilmektedir. Değişik boyutlarda olabilen genital siğiller hakkında bir fikir edinmeniz için aşağıdaki resimleri inceleyebilirsiniz..

kadında vajina girişine ve labia minora (küçük dudaklar) yerleşmiş çok sayıda küçük boyutta genital siğil, kondilom. HPV

6T (Tedbir, Tanı, Tedavi, Telekominikasyon, Triyaj, Transport) Nedir

6T Acil Tıp Teknisyeninin görev tanımlarının temelini oluşturmaktadır.



1-TEDBİR

Acil Tıp Teknisyeni temelde kendisinin ve yaralının güvenliğinden sorumludur.Ambulans'ta görev alan Acil Tıp Teknisyeni bir çok tehlikeli olayla karşılaşmaktadır.Ambulans Operasyonları kompleks bir çok olayı içinde barındırabilmektedir.Tehlikeli Madde kazalarına giden bir Acil Tıp Teknisyeni , olaya karışan kimyasal ajanların etkilerini ve uyarı levhalarını bilme ve ayırt etme becerisine sahip olmalıdır.

Gece oluşan trafik kazalarında ise çevre güvenliğini sağlamak üzere ambulansta bulunan reflektörlerden faydalanmalıdır.Otoyolda meydana gelmiş bir trafik kazasında ; eğer olay yerine güvenlik güçleri ulaşmamış ve gerekli uyarı işaretleri yerleştirilmemişse , Acil Tıp Teknisyeni Ambulansta bulunan reflektörü en az 150 m uzağa yerleştirmelidir.Kaza geçiren araçların yanması ve infilak etme durumları söz konusudur.

Acil Tıp Teknisyeni olay yeri eğer güvenli değilse kendi güvenliğini tehlike altına atamaz.Komplike olaylarda diğer kurumlardan yardım istenmelidir.



2- TANI

Olay yeri güvenliği sağlanmış ise olaya karışan yaralılar hızlı bir şekilde değerlendirilmelidir.Solunum en önemli değerlendirme kriteridir.İlerlemiş dolşım problemi olanlar ikinci derecede öneme sahiptir.Acil Tıp Teknisyeni Solunum ve Dolaşım kontrolünü sağladıktan sonra diğer bir değerlendirme kriteri olan Şok'u kontrol etmelidir.Son sırayı ise ; Kırık , Çıkık ve yara stabilizasyonu ve değerlendirmesi almalıdır.

Acil Tıp Teknisyenin görevi mümkün olan en az sayıda ölüm ve sakat kalmayı sağlamaktır.


18 Eylül 2010 Cumartesi

Kalpte ritm bozukluğu ölüm nedeni

Kalpte ritm bozukluğu ölüm nedeni

Dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan kalp damar hastalıklarına artık ileri yaşlarda değil, çocuk ve gençlik çağlarında da sıkça rastlandığı bilinirken, kalp hastalıklarından biri olan ve kalbin normalden hızlı ya da yavaş çalışması olarak tanımlanan ''aritmi''nin ani kardiyak ölümle sonuçlanabildiği, bu yüzden ''ciddiye alınarak'' tedavi edilmesi gerektiği bildirildi.


Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cüneyt Türkoğlu, ritm bozukluğunun belirtileri, teşhisi ve sonrasında yapılması gerekenleri anlattı.
Kalbin normal atışının dakikada 60-90 arasında olduğunu, eğer ritm bozukluğu üst seviyelere çıkarsa nabız atışının dakikada 500-600'lere çıktığını, bu durumun da kalbi aniden duraklattığını belirten Türkoğlu, şu bilgileri verdi:

15 Eylül 2010 Çarşamba

Kan Nasıl Pıhtılaşır? Kanın Pıhtılaşması

Sizlerle o dışarıdan eve girmediğiniz çocukluk yıllarınıza geri dönelim.. Arkadaşlarınızla sokakta oyun oynarken kaç kere yere düşüpte dizleriniz, kollarınız yara bere içinde ağlayarak eve döndünüz hatırlıyor musunuz? Anneniz sizi o halde görünce önce ''Niye dikkat etmiyorsun? '' diye azarlar, sonra yaralı olan bölgeyi mikrop kapmasın diye temizlerdi. Yaranız temizlendikten sonra yaranın üzeri, hemen kabuk bağlardı. Bu kabukta yara iyice kapandıktan sonra kuruyup kendiliğinden düşerdi.

Ufak bir yaranın kısa bir süre içinde kapanması sanırım sizlerinde dikkatini çekmiştir. Herhangi bir kesik olayında neden insan kan kaybından ölmez? Kanın durmasını sağlayan nedir? İşte bütün bu soruların cevabı çok kolay; Kanın Pıhtılaşma özelliğinin olması. Kanın pıhtılaşmasının nasıl olduğunu anlatmadan önce kanın yapısı ve görevlerini hakkında çok kısa bir bilgi vereceğiz.


9 Eylül 2010 Perşembe

Alzheimer'a karşı yeni silah: B vitamini

Alzheimer'a karşı yeni silah: B vitamini

B vitamini haplarının yaşlılarda görülen alzheimer hastalığını yavaşlatabildiği, hatta tamamen durdurduğu belirlendi.
Türkiye'nin Ezber Bozan Sıradışı Haber Gazetesi
İngiltere’de yapılan araştırmalarda elde edilen bu sonuç alzheimer hastalığıyla savaşta bir çığır olarak nitelendiriliyor. Cnn Türk'ün haberine göre araştırmada yüksek dozlarda alınan B vitaminin beynin büzüşüp küçülmesini yarı yarıya azalttığı belirlendi. Yaşlılarda beynin büzüşüp küçülmesi hafıza kaybına ve bunamaya yol açıyor.

8 Eylül 2010 Çarşamba

Türk Milli Takımı iddiacıları sevindirdi

Dünya genelinde sürekli kazandıran Bilyoner.com yine kazandırdı. Aldığı galibiyetlerle taraftarını sevindiren Türk milli takımı kazandırdığı 700 bin lirayla iddacıların yüzünü güldürdü
Bilyoner.com üyelerini yine sevindirdi... Aldığı galibiyetlerle taraftarını sevindiren Türk milli takımı ise İddaacılara 700 bin lira kazandırdı.
Bilyoner.com Genel Müdürü Sait Kayahan, Dünya Basketbol Şampiyonası'nın İddaa oyun cirosunda yüzde 24'lük artış gerçekleştirdiğini, özellikle Türkiye'nin oynadığı maçlarda bu ilginin daha da artığını gözlemlediklerini söyledi.
İddaa'nın genellikle futbol karşılaşmalarında ağırlıklı olarak oynandığını anımsatan Kayahan, ilk kez 3-6 Eylül haftasonu basketbolun, futbola oranla daha fazla tercih edildiğini, şampiyonanın başından bu yana 24 bin 500 kupon oynandığını bildirdi.
Bilyoner.com üyeleri için Dünya Basketbol Şampiyonası'nda favori takımın Türkiye olduğunu belirten

Dişinizi sakız çiğneyerek koruyun

Uzmanlar bayramlarda tüketimi artan şeker, çikolata ve tatlının dişler üzerindeki olumsuz etkisini azaltmak için sakız çiğnenmesi tavsiyesinde bulunuyor.
Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Ülker, yaptığı açıklamada, bayramlarda şeker, çikolata, lokum, baklava, şekerlemenin tüketimin arttığına vurgu yaparak, yapılan bilimsel araştırmalarda diş çürüğü ile şeker tüketimi arasında çok ciddi bir ilişkinin saptandığını kaydetti.
Diş çürüğü nedeniyle ağrıların oluştuğunu, daha ileri dönemlerde de diş kayıplarının yaşanabildiğini ifade eden Ülker, diş çürüğünün en sık rastlanılan kronik rahatsızlıklardan birisi olduğuna dikkati çekerek, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ya da gelişmemiş toplumlarda diş sağlığıyla ilgili ciddi problemler olduğunu vurguladı.

4 Eylül 2010 Cumartesi

Clinical Case Formulation: Varieties of Approaches

Image

Clinical Case Formulation: Varieties of Approaches

Publisher: Wiley | Pages: 344 | 2009-12-21 | ISBN 0470032928 | PDF | 1.6 MB

Case formulation is a key skill for mental health practitioners, and this book provides examples of ten case formulations representing the most common mental health problems in a variety of populations and contexts, offering commentary on contrasting formulations of the same case.

3 Eylül 2010 Cuma

PRİAPİSİM (Penisin kendiliğinden ağrılı sertleşmesi)

PRİAPİSİM (Penisin kendiliğinden ağrılı sertleşmesi)
Penisin seksüel istek duymaksızın uzun süreli sertleşmesi veya orgasm sonrası bile sertiğin yitirilmemesi hali olarak tanımlanabilir.

Uzamış sertleşme (ereksiyon) ‘den ayırımı için 6 saatten fazla süren ereksiyon hali olması gerekmektedir.

İki formu vardır. Yüksek basınçlı ve alçak basınçlı tip. Yüksek basınçlı tip (arteriel = iskemik olmayan = ağrısız tip) nadir görülür.

Hasta çok ağrı duyar. Her yaşta meydana gelir.En sık 5 ile 10 yaş arasında ve 20 ile 50 yaş arasında görülür.

Gençlerde görüldüğünde sebep genellikle bir kan hastalığı olan “orak hücreli anemi“ veya bazı habis hastalıklardır.

Yaşlılarda ise sebep genellikle “idiopatik“ (nedeni bilinmeyen, bulunamayan) tir.

Özel bir hali de sertleşme sorununu gidermede veya problemi araştırmada kullanılan ve suni sertleşme yapan ilaçların (papaverin gibi) penis içine enjeksiyonunun bir komplikasyonu olarak gelişebilir.

Bunun dışında “genital bölgenin travmaları sonrasında“ veya “antidepresan ve bazı anti psikotik“ ilaçların kullanımından sonra da görülebilir.

Birden bire meydana gelir. Ağrılıdır. İdrara yapılamaz veya damlalar halinde gelir. Meni boşalsa bile sertlik devam eder. Sertleşme 1-2 gün bazen aylarca sürer.



TEDAVİ

Uyku Apnesi ve İnsülin Rezistans



İnsülin rezistansı atheroskleroz için bir risk faktörüdür. Obstrüktif uyku apne sendromuna bağlı oluşan stres insülin rezistansına ve atherogenezise neden olabilir. Obstrüktif uyku apne sendromu ile insülin rezistanzı arasındaki ilişki hem obez ham de non-obez kişilerde görülebilmektedir. Bu nedenle obstrüktif uyku apne sendromu insülin rezistansı ile bağımsız olarak ilişkilidir.

pnesi nedir?

@Mi_DeliMiDeli