Dişler - Tooth anatomy
■ İnsanlarda ve hayvanlarda dişle*rin başlıca görevi, besinleri kesip par*çalayarak ve çiğneyerek sindirimi ko*laylaştırmaktır.
Bazı hayvanların dişleri birbirinin eşidir (yunusbalığı), ama insanda böyle değildir, insanın ağzında dört çeşit diş vardır: sekiz tane yassı ke*sici diş, dört tane sivri köpekdişi, se*kiz küçükazı ve on iki büyükazı.
*Çocuk doğduğu zaman dişsizdir. Sonra dişler iki aşamada gelişir. Ço*cuk 5-6 aylık olunca geçici dişler çı*kar (süt dişleri), giderek sayısı yir*miyi bulan bu dişler yavaş yavaş dü*şer (6 ile 12 yaş arasında), yerine dai*mî ve eksiksiz, ikinci dişler çıkar (o-tuz iki tane). Bunlar düşse de yerine yenisi çıkmaz.;
Çiğneme sırasında bazı yemek artık*ları dişlerin arasında kalabilir; bak*teriler bu yemek artıkları içinde geli*şir ve dişlerde doku bozukluğuna (çü*rükler) sebep olabilir, bu da bazen çok ciddî bir hal alır ve sancı veril]-. Bunun için dişleri çok muntazam ola*rak fırçalamak (her yemekten sonra) ve hiç olmazsa yılda bir defa dişçiye muayene ettirmek kesinlikle gerekli*dir. Diş bakımında fazla sıcak ve faz*la soğuk besinleri ağıza almamanın, fındık, ceviz gibi meyveleri dişle kır*mamanın da önemli vardır.
Tıp Ders Notları ----------------- Sağlıklı Yaşam / İlkyardım / sağlık Haberleri ------------- Hastalık ve Tedavileri
İzleyiciler
1 Temmuz 2010 Perşembe
Küf Hayvan Tüyü ve Toza karşı Alerjiler - Belirtileri - Tedavisi,
KÜF, HAYVAN TÜYÜ VE TOZA KARŞi ALERJİLER
BELİRTİLER
* Tıkalı ve akan burun;
* Sık sık aksırma;
* Gözlerin, burnun, damağın veya boğazın kaşınması;
* Öksürük;
* Hırıltı.
Bütün saman nezlesi (alerjik rinit) vakalarını polenler meydana getirmez. Nefesle alınan küf, hayvan tüyü ve ev tozunda yaşayan miroskopik akarlar gibi allerjenlere karşı duyarlılık nedeni ile belirtileri saman nezlesinin aynı olan tepkiler oluşabilir.
Bazı kişiler, boş bir odaya girdikleri zaman alerji krizi durumu gösterirler. Bazılarının bütün yıl boyunca rastgele zamanlarda burun alerjisi belirtileri gösterdikleri kendileri tarafından ifade edilmiştir. Daha da başkaları bu belirtileri mevsimlik olarak gösterirler. Bütün bu kişiler hava ile taşınan ve bilinen polen olmayan diğer aierjenlere tepki gösteriyer olabilirler.
Teşhis. Çoğu kişiler için küf, toz veya hayvanlara karşı alerji esas itibari ile rahatsız bir durumdur. Yılda sadece birkaç hafta sürdüğü zaman önemsenmeyebilir ve nezle belirtileri gibi tedavi edilebilir. Gerçekten belirtiler nezle belirtilerinin aynıdır, yalnız bunlar daha uzun sürer ve akıntı genellikle berraktır. Bu belirtiler günlük hayatı etkileyecek duruma gelirse, tam sebebi bulmak ve tedavi yöntemini belirlemek için bir alerji uzmanına gitmek gerekir.
BELİRTİLER
* Tıkalı ve akan burun;
* Sık sık aksırma;
* Gözlerin, burnun, damağın veya boğazın kaşınması;
* Öksürük;
* Hırıltı.
Bütün saman nezlesi (alerjik rinit) vakalarını polenler meydana getirmez. Nefesle alınan küf, hayvan tüyü ve ev tozunda yaşayan miroskopik akarlar gibi allerjenlere karşı duyarlılık nedeni ile belirtileri saman nezlesinin aynı olan tepkiler oluşabilir.
Bazı kişiler, boş bir odaya girdikleri zaman alerji krizi durumu gösterirler. Bazılarının bütün yıl boyunca rastgele zamanlarda burun alerjisi belirtileri gösterdikleri kendileri tarafından ifade edilmiştir. Daha da başkaları bu belirtileri mevsimlik olarak gösterirler. Bütün bu kişiler hava ile taşınan ve bilinen polen olmayan diğer aierjenlere tepki gösteriyer olabilirler.
Teşhis. Çoğu kişiler için küf, toz veya hayvanlara karşı alerji esas itibari ile rahatsız bir durumdur. Yılda sadece birkaç hafta sürdüğü zaman önemsenmeyebilir ve nezle belirtileri gibi tedavi edilebilir. Gerçekten belirtiler nezle belirtilerinin aynıdır, yalnız bunlar daha uzun sürer ve akıntı genellikle berraktır. Bu belirtiler günlük hayatı etkileyecek duruma gelirse, tam sebebi bulmak ve tedavi yöntemini belirlemek için bir alerji uzmanına gitmek gerekir.
sağlık,tıp dersleri,tıp fakültesi,medical
alerjiler,
belirtileri,
hayvan tüyü,
karşı,
küf,
tedavisi,
toza
Tifo ve Paratifo, Tanı, Bağışıklık, Tedavi
TİFO ve PARATİFO
Enterik Ateş;
Bir diğer adı da enterik ateş olan tifo ve paratifo hastalıkları hemen hemen aynıdır; tek farkları hastalıkları oluşturan mikroplardır. Bilinç bulanıklığı, düşmeyen ateş, baş ağrısı, karın ağrısı ile karakterize hastalık; kirli besinler ve sularla ağız yolundan bulaşır, bazı ülkelerde zaman zaman salgınlar yapar, tedavi edilmezse ölümle bile sonuçlanabilir.
Tanım:
Tifo, S.typhi ; paratifo ise S.paratyphi A, B, C isimli basil türü bakterilerin neden olduğu hastalıklardır. Bilinç bulanıklığı, düşmeyen ateş, baş ağrısı, karın ağrısı, (ateşin yükselmesine rağmen) nabız sayısının azalması, dalakta büyüme,kandaki akyuvar hücrelerinin sayısında azalma, göğüs-karın cildinde gül kurusu renginde lekeler ile karakterize, insanlara özgü sistemik infeksiyon hastalıklarıdır. Daha çok kirli besinler ve sularla ağız yolundan bulaşan, bazı ülkelerde zaman zaman salgın yapan, tedavi edilmezse çeşitli komplikasyonlar ile ölümle sonuçlanabilen hastalıklardır.
Etkenler:
S.typhi ve S.paratyphi A, B ve C sadece insan infeksiyonlarından sorumludur, insan-insan bulaşı söz konusudur, mikrobun yaşadığı tek canlı insandır. Genelde hasta insanın basil yüklü çıkartıları yoluyla mikrobun bulaştığı besin ve sularla bulaşır.Hastalığın su yoluyla sakgın yapması nadir değildir. Hastalar dışkı ve idrarlarıyla bol miktarda basil çıkardıkları gibi, diğer çıkartılarında da (solunum yolu salgıları, kusmuk v.s) bulunabilir. Taşıyıcılar çok fazla sayıda bakteri yayarlar, bu kişilerin dışkılarının 1 gramında 1,000,000,000-100,000,000,000 tifo basili olduğu saptanmıştır.
Enterik Ateş;
Bir diğer adı da enterik ateş olan tifo ve paratifo hastalıkları hemen hemen aynıdır; tek farkları hastalıkları oluşturan mikroplardır. Bilinç bulanıklığı, düşmeyen ateş, baş ağrısı, karın ağrısı ile karakterize hastalık; kirli besinler ve sularla ağız yolundan bulaşır, bazı ülkelerde zaman zaman salgınlar yapar, tedavi edilmezse ölümle bile sonuçlanabilir.
Tanım:
Tifo, S.typhi ; paratifo ise S.paratyphi A, B, C isimli basil türü bakterilerin neden olduğu hastalıklardır. Bilinç bulanıklığı, düşmeyen ateş, baş ağrısı, karın ağrısı, (ateşin yükselmesine rağmen) nabız sayısının azalması, dalakta büyüme,kandaki akyuvar hücrelerinin sayısında azalma, göğüs-karın cildinde gül kurusu renginde lekeler ile karakterize, insanlara özgü sistemik infeksiyon hastalıklarıdır. Daha çok kirli besinler ve sularla ağız yolundan bulaşan, bazı ülkelerde zaman zaman salgın yapan, tedavi edilmezse çeşitli komplikasyonlar ile ölümle sonuçlanabilen hastalıklardır.
Etkenler:
S.typhi ve S.paratyphi A, B ve C sadece insan infeksiyonlarından sorumludur, insan-insan bulaşı söz konusudur, mikrobun yaşadığı tek canlı insandır. Genelde hasta insanın basil yüklü çıkartıları yoluyla mikrobun bulaştığı besin ve sularla bulaşır.Hastalığın su yoluyla sakgın yapması nadir değildir. Hastalar dışkı ve idrarlarıyla bol miktarda basil çıkardıkları gibi, diğer çıkartılarında da (solunum yolu salgıları, kusmuk v.s) bulunabilir. Taşıyıcılar çok fazla sayıda bakteri yayarlar, bu kişilerin dışkılarının 1 gramında 1,000,000,000-100,000,000,000 tifo basili olduğu saptanmıştır.
sağlık,tıp dersleri,tıp fakültesi,medical
Bağışıklık,
Paratifo,
Tanı,
Tedavi,
Tifo
Tıbbi Antropoloji
Tıbbi Antropoloji
Tıbbî antropoloji, (uygulamalı) antropolojinin alt dallarındandır. Tıbbî açılardan birey ve toplumu inceleyen tıbbî antropoloji nispeten yeni bir bilim dalıdır. Sağlık, hastalık, tedavi gibi fenomenlerin kültürel, toplumsal ve biyolojik izdüşümlerini inceler. Bunun dışında çok farklı konuları da inceleyen tıbbî antropolojinin gelişimi çoğu antropolog tarafından 4 evrede tanımlanmaktadır. 1870’lerde ortaya çıkan kültürel antropoloji, bugün tıbbî antropoloji altında incelenen çoğu konu, kavram ve sorunu ele almıştır. 1960’ların başlarında ise modern anlamda tıbbî antropoloji ortaya çıkmış, özellikle yerli tıbbında yoğunlaşmıştır. 1970’lerle birlikte tıbbî antropoloji odak noktasını yerli tıp anlayışlarından, çoğunlukla kendi toplumları içinde yer etmiş, biyomedikal kurumlara ve bu kurumlara ilişkin kavramlara çevirmiştir. Son dönemlerde ise tıbbî antropologlar tıbbın araştırma ile ilişkin konularını incelemeye başlamışlardır. Tıbbî antropoloji, antropoloji ve tıbbın yanı sıra, sosyoloji, epidemiyoloji, etyoloji, ekoloji, ekonomi gibi farklı bilimlerden de kavram ve metodoloji açısından yararlanır.
Bugün birçok üniversitede bölümü bulunan tıbbî antropoloji, sosyal bilimlerle tıbbın incelenmesi hususunda önemli bir bilim dalıdır. Sivil sağlık örgütlerinden, tıp sistemlerinin incelenmesi ve değerlendirilmesine kadar birçok çeşitli meseleyi konu almaktadır.
Tıbbî antropoloji, (uygulamalı) antropolojinin alt dallarındandır. Tıbbî açılardan birey ve toplumu inceleyen tıbbî antropoloji nispeten yeni bir bilim dalıdır. Sağlık, hastalık, tedavi gibi fenomenlerin kültürel, toplumsal ve biyolojik izdüşümlerini inceler. Bunun dışında çok farklı konuları da inceleyen tıbbî antropolojinin gelişimi çoğu antropolog tarafından 4 evrede tanımlanmaktadır. 1870’lerde ortaya çıkan kültürel antropoloji, bugün tıbbî antropoloji altında incelenen çoğu konu, kavram ve sorunu ele almıştır. 1960’ların başlarında ise modern anlamda tıbbî antropoloji ortaya çıkmış, özellikle yerli tıbbında yoğunlaşmıştır. 1970’lerle birlikte tıbbî antropoloji odak noktasını yerli tıp anlayışlarından, çoğunlukla kendi toplumları içinde yer etmiş, biyomedikal kurumlara ve bu kurumlara ilişkin kavramlara çevirmiştir. Son dönemlerde ise tıbbî antropologlar tıbbın araştırma ile ilişkin konularını incelemeye başlamışlardır. Tıbbî antropoloji, antropoloji ve tıbbın yanı sıra, sosyoloji, epidemiyoloji, etyoloji, ekoloji, ekonomi gibi farklı bilimlerden de kavram ve metodoloji açısından yararlanır.
Bugün birçok üniversitede bölümü bulunan tıbbî antropoloji, sosyal bilimlerle tıbbın incelenmesi hususunda önemli bir bilim dalıdır. Sivil sağlık örgütlerinden, tıp sistemlerinin incelenmesi ve değerlendirilmesine kadar birçok çeşitli meseleyi konu almaktadır.
sağlık,tıp dersleri,tıp fakültesi,medical
antropoloji,
Tıbbi,
tıbbi antropoloji
Tıbbi Antropolojinin Araştırma Alanları ve Toplum Sağlığına Katkıları
TIBBİ ANTROPOLOJİNİN GELİŞMESİ
Tıbbi antropolojinin gelişme çizgisine iki taraflı bakmak gereklidir. Antropologların hastalık - sağlık alanında yaptıkları araştırmalar ,Tıp mensuplarının antropoloji verilerine ilgi duymaları.Sosyal antropolojinin sağlık-hastalık sorununa yönelmeleri ilk kez 1920 lerde etnologların ilkel ve geleneksel toplumlarda yaptıkları alan çalışmaları ile başlamıştır. Fonksiyonalist bir yaklaşımla kültür bütününü inceleyen antropologlar sağlık-hastalıkla ilgili uygulamaların kültür bütününe göre şekillendiğini ve toplumdan topluma farklılaşmalar gösterdiğini tesbit etmişlerdir. Bu konuda Dr.River’in “Tıp , Büyü, Din” (1924) adlı kitabı ilk örnektir. River tıbbi antropolojiye kavramsal temelde iki noktada katkı sağlamıştır. Birincisi ilkel tıp uygulamaları tuhaf folklor ürünleri değildir. Bu inançlar ve uygulamalar kültürün kısımlarını oluştururlar. İkincisi tıp uygulamalarının anlamları çıkarılmalıdır.
Forrest Clements “Hastalığın İlkel Kavramları” adlı çalışmasında (1932) bölgesel ve yerel gruplarda hastalık nedenlerini beş grupta toplamıştır. Bunlar ; sihirbazlık , tabuyu bozma , bir ruhun girişi , bir nesnenin çıkışı ve ruhun kaybıdır. Bunlardan birinin ve bir kaçının bir arada görülmesi hastalığa neden olurlar.
Tıp kökenli E.H. Ackernecht döneminin antropolojisinde hakim akımlara paralel olarak , kültürel elemanlar arasında iç biçimlenme ve bütünleşme şeklini tıbbi kalıplar arasında da düşünmüş , tek bir ilkel tıp yerine birden çok ilkel tıp olduğunu vurgulamıştır.
Tıbbi antropolojik çalışmalar sonraki dönemlerde hem sosyal antropoloji dalında hem de biyolojide ki gelişmelere paralel olarak devam etmiştir. [Tıbbi antropolojinin gelişmesiyle ilgili bilgiler Emiroğlu’nun “Tıbbi antropolojinin Gelişimi,Alanı ve Tıbbi Antropolojide Kuramsal Yaklaşımlar “adlı makalesinden özet olarak alınmıştır (Emiroğlu1987)]
Tıp mensuplarının hastalık ve sağlığı etkileyen sosyo-kültürel faktörlere ilgi duymaları daha geç devrelere 1950 lere rastlar. Bu geç kalışta , antropolojinin uğraşı alanının yanlış bilinmesinin payı vardır. Çünkü antropoloji o zamanlarda ilkelleri ve ilkellerin maceralarını araştıran bir disiplin olarak biliniyordu. Benzer olarak antropoloji yerin altını inceleyen arkeolojiye benzer veya kuru kafalarla uğraşan bir dal olarak tanınıyordu. 1950 lerde halk sağlığı ve epidemiyolojide gelişmeler tıp mensuplarını sosyal bilim verilerini kullanmaya zorunlu kılmıştır. Çünkü ikinci Dünya savaşından sonra salgınlar beklenmedik zamanlarda beklenmedik yerlerde çıkıyordu. Salgınlara neden olan etkenlerin kontrol altına alınma çabaları sosyal etkenlerin farkedilmesini kolaylaştırdı. Diğer yandan aynı dönemlerde gelişmiş ülke hükümetlerinin geri kalmış fakir toplumlara götürdükleri hizmetler beklenilen ölçüde kabul görmemiştir. Modern sağlık ürünleri halk tarafından kullanılmamıştır. Bu başarısız sonuçlar da halk sağlıkçılarının toplum , kültür , değişme kavramlarına ilgi duymalarına neden olmuştur.
Tıbbi antropolojinin gelişme çizgisine iki taraflı bakmak gereklidir. Antropologların hastalık - sağlık alanında yaptıkları araştırmalar ,Tıp mensuplarının antropoloji verilerine ilgi duymaları.Sosyal antropolojinin sağlık-hastalık sorununa yönelmeleri ilk kez 1920 lerde etnologların ilkel ve geleneksel toplumlarda yaptıkları alan çalışmaları ile başlamıştır. Fonksiyonalist bir yaklaşımla kültür bütününü inceleyen antropologlar sağlık-hastalıkla ilgili uygulamaların kültür bütününe göre şekillendiğini ve toplumdan topluma farklılaşmalar gösterdiğini tesbit etmişlerdir. Bu konuda Dr.River’in “Tıp , Büyü, Din” (1924) adlı kitabı ilk örnektir. River tıbbi antropolojiye kavramsal temelde iki noktada katkı sağlamıştır. Birincisi ilkel tıp uygulamaları tuhaf folklor ürünleri değildir. Bu inançlar ve uygulamalar kültürün kısımlarını oluştururlar. İkincisi tıp uygulamalarının anlamları çıkarılmalıdır.
Forrest Clements “Hastalığın İlkel Kavramları” adlı çalışmasında (1932) bölgesel ve yerel gruplarda hastalık nedenlerini beş grupta toplamıştır. Bunlar ; sihirbazlık , tabuyu bozma , bir ruhun girişi , bir nesnenin çıkışı ve ruhun kaybıdır. Bunlardan birinin ve bir kaçının bir arada görülmesi hastalığa neden olurlar.
Tıp kökenli E.H. Ackernecht döneminin antropolojisinde hakim akımlara paralel olarak , kültürel elemanlar arasında iç biçimlenme ve bütünleşme şeklini tıbbi kalıplar arasında da düşünmüş , tek bir ilkel tıp yerine birden çok ilkel tıp olduğunu vurgulamıştır.
Tıbbi antropolojik çalışmalar sonraki dönemlerde hem sosyal antropoloji dalında hem de biyolojide ki gelişmelere paralel olarak devam etmiştir. [Tıbbi antropolojinin gelişmesiyle ilgili bilgiler Emiroğlu’nun “Tıbbi antropolojinin Gelişimi,Alanı ve Tıbbi Antropolojide Kuramsal Yaklaşımlar “adlı makalesinden özet olarak alınmıştır (Emiroğlu1987)]
Tıp mensuplarının hastalık ve sağlığı etkileyen sosyo-kültürel faktörlere ilgi duymaları daha geç devrelere 1950 lere rastlar. Bu geç kalışta , antropolojinin uğraşı alanının yanlış bilinmesinin payı vardır. Çünkü antropoloji o zamanlarda ilkelleri ve ilkellerin maceralarını araştıran bir disiplin olarak biliniyordu. Benzer olarak antropoloji yerin altını inceleyen arkeolojiye benzer veya kuru kafalarla uğraşan bir dal olarak tanınıyordu. 1950 lerde halk sağlığı ve epidemiyolojide gelişmeler tıp mensuplarını sosyal bilim verilerini kullanmaya zorunlu kılmıştır. Çünkü ikinci Dünya savaşından sonra salgınlar beklenmedik zamanlarda beklenmedik yerlerde çıkıyordu. Salgınlara neden olan etkenlerin kontrol altına alınma çabaları sosyal etkenlerin farkedilmesini kolaylaştırdı. Diğer yandan aynı dönemlerde gelişmiş ülke hükümetlerinin geri kalmış fakir toplumlara götürdükleri hizmetler beklenilen ölçüde kabul görmemiştir. Modern sağlık ürünleri halk tarafından kullanılmamıştır. Bu başarısız sonuçlar da halk sağlıkçılarının toplum , kültür , değişme kavramlarına ilgi duymalarına neden olmuştur.
sağlık,tıp dersleri,tıp fakültesi,medical
Alanları,
Antropolojinin,
Araştırma,
Katkıları,
Sağlığına,
Tıbbi,
Toplum
Erkek Anatomisi - Erkek Anatomisi Hakkında - Erkek Anatomik Yapısı
ERKEK ÜREME ORGANLARININ YAPISI
Erkek üreme organları da aynen kadınlarda olduğu gibi dışta yer alanlar ve içte yer alanlar olmak üzere ikiye ayrılır.
Erkeğin dış genital organlarını penis ve içinde erbezlerini (testisleri) barındıran torba (skrotum) adı verilen yapı oluşturur.
Penis
Penis, erişkin bir erkekte 5-9 santimetre uzunluğunda, 3-5 santimetre çapında silindir şeklinde bir organdır. Cinsel uyaranlara bağlı olarak sertleştiğinde boyu yaklaşık iki kat uzar ve çapı artar. Penis boyutlarındaki artışı sağlayan mekanizma penisin iç yapısında bulunan boşluk ve gözeneklerin içinin kan ile dolmasıdır. Uyaran bittiğinde penis kısa sürede eski boyutlarına geri döner.
Penisin gövde ve baş olmak üzere iki kısmı vardır. Baş kısmı sünnet derisiyle kaplıdır ve erkek sünnet olduktan sonra bu kısım açıkta kalır. Sünnet olmamış erkeklerde sünnet derisinin içindeki baş kısmı sertleşmeyle birlikte ortaya çıkar, sonra eski boyutlarına döndüğünde tekrar deri tarafından örtülür. Penisin baş kısmı sünnet olmamış erkeklerde elle sıyrılarak da ortaya çıkarılabilir.
Penis başı erkeğin en hassas bölgelerinden biridir ve içerdiği çok sayıda sinir ucu sayesinde erkek orgazmında en önemli rolü oynar.
Penisin ortasından uretra adı verilen idrar borusu geçer. Mesaneyle bağlantılı olan bu boru, penis başının uç kısmında bulunan uretra ağzına açılır. Uretra hem meninin hem de idrarın dışarıya boşaltılmasını sağlar.
Erkek üreme organları da aynen kadınlarda olduğu gibi dışta yer alanlar ve içte yer alanlar olmak üzere ikiye ayrılır.
Erkeğin dış genital organlarını penis ve içinde erbezlerini (testisleri) barındıran torba (skrotum) adı verilen yapı oluşturur.
Penis
Penis, erişkin bir erkekte 5-9 santimetre uzunluğunda, 3-5 santimetre çapında silindir şeklinde bir organdır. Cinsel uyaranlara bağlı olarak sertleştiğinde boyu yaklaşık iki kat uzar ve çapı artar. Penis boyutlarındaki artışı sağlayan mekanizma penisin iç yapısında bulunan boşluk ve gözeneklerin içinin kan ile dolmasıdır. Uyaran bittiğinde penis kısa sürede eski boyutlarına geri döner.
Penisin gövde ve baş olmak üzere iki kısmı vardır. Baş kısmı sünnet derisiyle kaplıdır ve erkek sünnet olduktan sonra bu kısım açıkta kalır. Sünnet olmamış erkeklerde sünnet derisinin içindeki baş kısmı sertleşmeyle birlikte ortaya çıkar, sonra eski boyutlarına döndüğünde tekrar deri tarafından örtülür. Penisin baş kısmı sünnet olmamış erkeklerde elle sıyrılarak da ortaya çıkarılabilir.
Penis başı erkeğin en hassas bölgelerinden biridir ve içerdiği çok sayıda sinir ucu sayesinde erkek orgazmında en önemli rolü oynar.
Penisin ortasından uretra adı verilen idrar borusu geçer. Mesaneyle bağlantılı olan bu boru, penis başının uç kısmında bulunan uretra ağzına açılır. Uretra hem meninin hem de idrarın dışarıya boşaltılmasını sağlar.
sağlık,tıp dersleri,tıp fakültesi,medical
Erkek Anatomik Yapısı,
Erkek Anatomisi,
Erkek Anatomisinin,
erkek üreme organı
İlk Virüsün Keşfi
İlk Virüsün Keşfi
Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında Tütün Mozaik hastalığının nedenlerini araştıran bilim adamları hastalığın bulaşıcı olduğunu ortaya koymuşlar,ancak hastalığa neyin neden olduğunu bulamamışlardı.Pasteur,Koch ve Lister'in pek çok hastalığının nedeninin mikroorganizmalar olduğunu göstermelerinin üzerinden çok uzun süre geçmemişti.Bu üç bilim adamının yaptığı çalışmaların,dönemin bilim adamları üzerindeki etkisi sürüyordu.Tütün
Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında Tütün Mozaik hastalığının nedenlerini araştıran bilim adamları hastalığın bulaşıcı olduğunu ortaya koymuşlar,ancak hastalığa neyin neden olduğunu bulamamışlardı.Pasteur,Koch ve Lister'in pek çok hastalığının nedeninin mikroorganizmalar olduğunu göstermelerinin üzerinden çok uzun süre geçmemişti.Bu üç bilim adamının yaptığı çalışmaların,dönemin bilim adamları üzerindeki etkisi sürüyordu.Tütün
sağlık,tıp dersleri,tıp fakültesi,medical
ilk virüsün keşfi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)