Sayfalar

İzleyiciler

6 Haziran 2011 Pazartesi

Amenore (adet görememe) nedir?

Kız çocuklarında en önemli ergenlik belirtileri arasında göğüslerin gelişmesi, vücudun belli bölgelerinde tüylenme ve adet görme yer alır.

Kişiye göre değişse genelde bu belirtiler 11 - 13 yaş arasında ortaya çıkar. Bazı kızlarda daha erken, bazılarında ise daha geç de meydana gelebilir. Ancak bir kız çocuğu 14 yaşına geldiği halde ergenlik belirtilerini göstermiyor ise bir uzmana görünmekte fayda var.
Amenore (adet görememe) nedir?
Adet görmeme sorunu toplumuzda pek çok kadının ortak sorunu. Söz konusu rahatsızlık hormonal olabileceği gibi, strese bağlı da ortaya çıkabilir. Kesin bir teşhisin konabilmesi için mutlaka bir uzmana başvurup gerekli testlerin yaptırılması gerekir. Kısaca amenore sorununu açıklamak gerekirse, adet görememek iki ayrılır.
Primer ve sekonder amenore
Bir kız çocuğu 14 yaşına geldiği halde göğüs

Yumurtalık dönmesi (over torsiyonu)

Yumurtalık dönmesi kısırlık ve erken menopoza yol açabilir Kadın hastalıkları arasında çok sık rastlanan rahatsızlıklardan biri yumurtalık dönmesidir (over torsiyonu).
Yumurtalık ve rahim arasındaki bağın uzun ve esnemiş olmasından kaynaklanan hastalık tedavi edilmediğinde kısırlık veya erken menopoza neden olabilir.
Yumurtalık dönmesi nedir?

Hamilelikte SLE (Sistemik Lupus Eritematozus)

SLE (sistemik lupus eritematozus) oldukça yaygın bir hastalık olmakla beraber çocuk sahibi olacak yaşlarda kendini gösterir.

Hamilelikle beraber ortaya çıktığında pek çok kompleks klinik soruna neden olur. Bunun nedeni bağışıklık sisteminde açıklanması zor bir rahatsızlığa yol açması ve bir çok organı birden etkilemesi. Hamilelik sırasında bağışıklık sisteminde meydana gelen değişiklik rahatsızlığı daha da komplike hale getirir. Anne adayında hamilelik sırasında geçici düzelmeler görülebileceği gibi hiç değişiklik olmayabilir veya atak eğilimi görülebilir.
Hastalık hakkında verilecek karar, bebek sahibi olmanın aile için önemine göre kişisel olarak araştırılmalı.

JİNEKOLOJİK CHECK UP (Kontroller)


Son yıllarda uzayan insan ömrü ve bunun sonucunda artan jinekolojik problemler, kişiler tarafından yaşam kalitesinin arttırılması istemleri ve koruyucu tıbbın önem kazanması sonucunda 21. yüzyıl çağdaş kadınının “rutin jinekolojik check up (kontrol)” muayenelerini zorunlu hale getirmiştir.



Sağlık hizmetlerini çok basit olarak “Koruyucu (Proflaktik)” ve “Tedavi edici” hizmetler olarak ikiye ayırabiliriz.

Smear testi (CVS) nedir?

Smear testi (CVS) nedir?
Smear testi rahim ağzını (serviks) değerlendirmek ve hem enfeksiyonlar hem de kanser- kanser öncüsü durumlar açısından kontrol etmek için kadınlara yapılan özel bir rahim ağzı tarama testidir.
Smear testi ('Smir' olarak okunur) ; (rahim ağzından) cam üstüne ince yayma, rahim ağzından sürüntü alma, CVS (Cervico- vaginal smear testi), PAP testi veya PAP smear testi gibi isimlerle de anılmaktadır.
Smear testi (PAP testi) hangi amaçla yapılır?
Bu testteki en önemli amaç, özellikle rahim ağzı kanserlerinin ve kanser öncesi (prekanseröz) lezyonların erken tanınmasıdır. Son yıllarda jinekolojik muayene ve jinekolojik kontrollerin rutin bir parçası haline gelmiştir.


Smear testi (CVS, Cervicovajinal Smear Testi) nasıl yapılır?

Rahim Ağzında Yara, Servikal Erozyon Ve HPV Virüsü

Rahim ağzında yara veya kronik servisit ( Rahimde yara, Rahim yarası) kadın doğum muayenelerinde çok sık görülen bir problemdir. Tıbbi olarak “servikal erozyon” diye adlandırılır. Servisit kelimesinin anlamı rahim ağzı iltihabı, enfeksiyonudur.
Rahimağzında yara rahim ağzını kaplayan normal epitel hücrelerinin kaybolup daha kırmızı olan rahim kanalındaki endoservikal hücrelerinin dışarı transformasyon alanına doğru uzanarak yayılmasıdır . Bu yayılmış olan hücreler daha çok kanladığı için kırmızı renkte görülürler ve eğer bir enfeksiyon da eklenirse kanamaya daha yatkın olurlar. Bu enfekte doku eğer tedavi edilmez ise müzminleşir ve kronik servisit yani yaraya dönüşür.

Rahim ağzı yarası kimlerde görülür?
Rahim ağzında yara oluşumunun yaş ve normal doğum sayısı ile doğrudan bir alakası yoktur. Her yaş kadında görülebilmektedir. Rahim kanalının dışa dönmesi ektropion veya eversion olarak isimlendirilmekte olup genellikle kronik servisit ile karışmaktadır.
Rahim ağzı yarası'nın HPV enfeksiyonu ile bir ilgisi var mıdır?
Rahim ağzında yara görülmesi bir enfeksiyonun veya rahim ağzındaki bir hücre değişimini düşündüreceği için mutlaka incelenmesi ve pap smear testi yapılması gerekir. Rahim ağzı yarası mutlaka HPV varlığı anlamına gelmez fakat bu rahim ağzındaki yara görüntüsü sıklıkla HPV enfeksiyonuna bağlı hücresel değişiklere bağlı da olabilmektedir. Hekim mutlaka rahim ağzında yara görüntüsü varlığında bir HPV virüsü enfeksiyonunu da göz önünde bulundurur.
Rahim ağzı yarasının en sık nedenleri nelerdir?
Yaranın tam sebebi kesin olarak bilinmemekle birlikte en sık sebep serviksi etkileyen enfeksiyonlardır. Klamidya,trikomonaz, HPV virüsü, gonore gibi enfeksiyonlar tedavi edilmedikleri takdirde sıklıkla yaraya sebep olmaktadırlar. Diğer sebepler ise çok sık cinsel ilişki, hormonal değişiklikler ve bazı kimyasal faktörler ( spermisidler ,prezervatif üzerindeki kimyasallar ve kremler ) ve sık vajinal duştur. Cinsel birleşme sırasında penisin yarattığı yada vajinal tampon kullanımının yol açtığı travmanın risk faktörü olduğu da inanılmaktadır .

Rahimağzı yarası kadında ne gibi belirtiler verebilir?
Rahim yarası sıklıkla herhangi belirti vermez ve yapılan rutin jinekolojik muayene sırasında jinekolog tarafından saptanır. Buna rağmen bir çok kadında rahimağzındaki yaraya bağlı en sık şikayet devam eden kokusuz, kaşıntısız bol miktarda beyazımtrak olan akıntılardır. Eğer yara büyük ise “spotting” tarzında ara kanamalar veya ilişki sonrası kanamalar sıklıkla görülmektedir.
Rahim ağzı yarası kısırlığa sebep olur mu?
Rahim ağzı yaraları birçok kadında servikal mukusun (rahim ağzı salgısı) değişmesine sebep olarak spermlerin rahim içine geçişini zorlaştırarak kısırlık problemlerine de yol açabildiği bilinmektedir. Hamilelerde ise vajinal akıntının fazla miktarda olması ve tekrarlayan , tedaviye cevap vermeyen vajinal enfeksiyonlar rahim ağzı yarasını düşündürmelidir.
Servikal Erozyon, Rahimde Yara tanısı nasıl konur? Vajinal Akıntı Kaşıntı ne anlama gelir?
Yaranın tanısı çok kolaydır ve doktor tarafından yapılan jinekolojik muayenede göz ile kolaylıkla konulmaktadır. Mutlaka pap smear testi yapılmalıdır. Smear testinin güvenli bir şekilde alınamayacağı taze kanamalı , çok büyük rahim ağzı yaralarında ,lezyonlarda ve şüpheli yaralarda doğrudan smear testine gerek duymadan kolposkopik inceleme ve kolposkopk biopsi yapılması daha doğrudur.
Rahim ağzındaki yaranın tedavi nasıl yapılır? Tedavide hangi yöntemler tercih edilmelidir?
Yaranın (kronik servisit) antibiyotik veya fitil ile yani bir ilaç ile tedavisi mümkün değildir. Tedavinin prensibi rahim ağzında enfekte olup değişime uğramış dokunun ortadan kaldırılarak (destruksiyonu) o bölgenin tekrar normal rahim ağzı epiteli ile kaplanmasına olanak sağlanmasıdır. Yara tedavisinde kullanılan yöntemler:
  • Koterizasyon (Yakma tedavisi, Elektokoter tedavisi) : Yara yakma ülkemizde en sık kullanılan tedavi yöntemidir. Elektrokoter olarak isimlendirilen bir cihaz ve elektrik yardımı ile rahim ağzındaki yara olan kısım ısı verilerek yakılır. Ortalama işlem4- 5 dakika sürmektedir. Yakılan kısım bir süre içinde (yaranın büyüklüğüne bağlı olarak 1-2 ay) iyileşerek yerini normal yüzeye bırakır. Hasta işlem sırasında az bir ağrı hisseder. Genellikle bir anestezi uygulanmasına gerek yoktur. Yara yakma muayenehane şartlarında kolaylıkla uygulanabilmektedir. İşlem sonrası bir süre vajinadan fitil şeklinde ilaç kullanması (genellikle biokadin fitil), havuz –denize girilmemesi ve yaklaşık 1 ay kadar süre cinsel ilişki kısıtlaması gerekmektedir. Yakma işlemi sonrası ilk ay kadınlarda kanlı veya sulu akıntı veya az miktarda ara kanama gibi şikayetler sıklıkla görülmektedir.Özellikle doğurmamış kadınlarda rahim kanalında daralma yapabileceği ve kısırlığa sebep olabileceği için yakma en son seçenek olmalıdır.Başarı oranı diğer yöntemlerde olduğu gibi% 80-90’dır.
  • Kriyoterapi (Yara Dondurma ): Uzun bir çubuk ile rahim ağzındaki yara olan kısmın “Nitrous oxide gazı” ile dondurulup dokunun harap edilmesi işlemidir. Muayenehane şartlarında yapılabilen kolay, risksiz, ucuz , hızlı ve yan etkileri az olan bir işlemdir. Ağrısı olduğu için lokal veya genel anestezi genellikle gerekmemektedir. İşlem ortalama 3-5 dakika sürmekte olup hasta için epey konforlu bir metodtur. İşlem sonrası bir süre vajinadan fitil şeklinde ilaç kullanması (genellikle biokadin fitil) ,havuz –denize girilmemesi ve 1 ay kadar süre cinsel ilişki kısıtlaması mutlaka gerekmektedir. Tedavi sonrası genellikle uzun süren akıntı sıklıkla görülür. Vajinal akıntı ve bazen de kaşıntı olabilmektedir, endişe yaratmamalıdır. Tedavinin başarı şansı diğer yöntemlerdeki gibi %8 0-90 'dır. Kriyoterapi tedavisinin başarısızlığın en sık nedeni yaranın kriyoterapi probundan daha büyük ve geniş olmasına bağlıdır. Bunun için büyük ve geniş yaralarda tercih edilmez, istenilen sonuç alınmaz. Unutmamak gerek ki, doğurmamış kadınlarda rahim ağzında daralma yapmayacağı için ilk tercih edilen yöntem olmalıdır. Kısırlık veya doğurganlığı olumsuz etkileme gibi bir riski yoktur.
  • Lazer tedavisi (laser tedavisi): Üllemizde çok sık kullanılan bir yöntem değildir.CO2 lazer tedavisi kriyoterapi için büyük olan yaralarda doğurmamış hastalarda etkilidir. Bunun dışında diğer yöntemlere belirgin herhangi bir üstünlüğü yoktur ve epey pahalı bir yöntemdir. Lazer tedavisi basit bir lokal anestezi ile muayenehane şartlarında kolaylıkla yapılabilinir.Lazer tedavisi sonucu oluşan ve istenmeyen en sık komplikasyon uzun süren kanamadır.Bu tedavi şeklinin başarı şansı diğer yöntemlerde de olduğu gibi %80-90 'dır.

EHEC'ten kurtulabilirsiniz

Memorial Şişli Hastanesi Klinik Laboratuvarlar Koordinatörü Doç. Dr. Kenan Keskin, geçtiğimiz günlerde Avrupa ülkelerinde pek çok kişinin ölümüne neden olan EHEC'in su ve gıdalar ile bulaşan bir bakteri olduğuna dikkat çekerek, hastalıktan korunma yolları hakkında bilgi verdi.

İnsanlar ve sıcakkanlı hayvanların bağırsaklarında yaşayan ve adına “Normal bağırsak florası bakterileri” adı verilen bakteriler bulunmaktadır. Bunların en çok bilineni ise Escherichia coli (E.coli)’dir. Bu bakteri, bağırsakta hastalık oluşturmadan üreyip çoğalır. Buna karşılık E.coli’nin bazı tipleri vardır ki onlar günümüzde Almanya ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde ölümlerle seyreden ve bu nedenle kısa sürede dünya gündemine oturan salgın hastalığa yol açmaktadırlar. E.coli bakterici 5 0C-50 0C arsı sıcaklıkta üreyebilmektedir. Bu kadar geniş bir sıcaklık aralığında üreyebilmesi etken lehine bir durum oluşturmaktadır.