Sayfalar

kanser etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kanser etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mayıs 2014 Salı

Burun kanaması hayat kurtarır mı?


Kan kanseri, yüksek tansiyon gibi hastalıkların belirtisi olarak bilinen burun kanamasının kafa içinde oluşacak beyin kanaması riskini azalttığından hayat kurtarıcı olduğu öğrenildi.
burun kanaması

Sıklıkla rastlanabilen burun kanamalarına yönelik halk arasında yanlış yargılar bulunduğunu belirten Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Opr. Dr. Funda Tümkaya, “Burun kanamaları kan kanseri, yüksek tansiyon gibi hastalıkların belirtisi olabilmektedir. Ancak bununla birlikte bazen de  hayat kurtarıcıdır. Zira  burun kanaması, kafa içinde oluşacak beyin kanaması riskini azaltır. Bu nedenle  hayat kurtarıcı da olabilir”

11 Mart 2014 Salı

Yakında hastalıklar kokularından teşhis edilebilecek


Yakında hastalıkları kokularından erken teşhis mümkün olabilecek.

sağlık,kanser,koku,makina,erken,teşhis,tedaviUzmanlar bu hafta, koku alan bir makinanın meme kanserini teşhis etmekte meme röntgeni kadar başarılı olduğunu ve bunu diğer hastalıkları da aynı yöntemle tespit edebilen aletlerin izleyebileceğini açıkladılar.
Kanser geçiren insanlar ve yakınlarının oluşturduğu bir dayanışma grubundan Joanie, "Size delice gelebilir ama aklım başımda inanın" diyor ve eşi prostat kanseri olduğu sırada nasıl burnuna hep bir çürük kokusu geldiğini anlatıyor. Koku kanser tedavisi başarılı olunca geçmiş ama 2012'de yeniden aynı kokuyu almaya başlayan Joanie korkuya kapılmış. Ve haklı da çıkmış, bu kez kendisine akciğer kanseri teşhisi

4 Şubat 2014 Salı

Dünyanın en eski yaşayan kanser türü



kanser,hücre,hastalık,tedavi,araştırma,DNAİngiliz araştırmacılar 11 bin yıldır "hayatta olan" bir kanser türü keşfetti.

Dünyanın bilinen en eski yaşayan kanser türünün o dönemde bir köpekte ortaya çıktığı ve çiftleşmeyle diğer hayvanlara geçtiği belirtiliyor.
Wellcome Trust Sanger Enstitüsü'ndeki uzmanlar, bu kanser türünün DNA'sını çözdü.
Kanserin ilk görüldüğü köpek, Sibirya kurdu olarak bilinen 'haski' türüne benzeyen, orta büyüklükte, boz kahverengi ya da siyah kısa tüyleri olan bir hayvandı.
Dr. Elizabeth Murchison, "Bu köpekten kanserin neden yayıldığını bilmiyoruz. Ama geriye bakıp, yaydığı kanser hücrelerinde genleri hâlâ yaşayan bu köpeğin kimliğini tanımlayabilmek heyecan verici." dedi.

26 Ocak 2014 Pazar

Küba akciğer kanseri aşısını tescil ettirdi

Havana, 24 Haziran (Prensa Latina) Küba Moleküler İmmünoloji Merkezi'nden uzman Gisela Gonzalez'in verdiği bilgiye göre, ileri safhada akciğer kanseri tedavisi için geliştirilen bir aşı Devlet İlaç Kontrol Merkezi'nde tescil ettirildi.
CimaVax-EGF adlı aşı, çeşitli klinik testlerde sınanırken, güvenilir olduğu ve bu tür tümörler taşıyan hastaların yaşam kalitesinde iyileşme sağladığı gözlendi.
Bu ürün üzerine araştırma 1992'de Ulusal Onkoloji Enstitüsü'nde başlamıştı. Aşı daha sonra Moleküler İmmünoloji Merkezi'nde (CIM), Genetik Mühendislik ve Biyoteknoloji Merkezi'yle işbirliği içinde geliştirilmeye devam etmişti.

6 Nisan 2012 Cuma

Tütünün öldüreceğini bile bile..

 "Tütünden öleceğiz"

Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, tütün kullanımının başlı başına kanser nedeni olduğunu belirtti.





Kutluk, derneğin düzenlediği ''7. Ulusal Kanserli Hastalar Kongresi'' çerçevesinde düzenlediği basın toplantısında, kongrenin hasta, hasta yakınların, hekim, hemşire, ve hasta çalışanlarını bir araya getiren bir organizasyon, bir serbest paylaşım ortamı olduğunu söyledi.

29 Şubat 2012 Çarşamba

Uyku haplarında kanser riski

 Bilim adamları, uyku hapları ile ölüm ve kanser riski arasında bağlantı olduğunu bildirdi.

İngiliz tıp dergisi BMJ'de yayımlanan araştırmaya göre, uyku hapı kullanımı, kanser ve ölüm riskini artırıyor.
Bilim adamları, 10 bin 500 denek üzerinde yaptıkları araştırmada, 23 bin 500 kişiyi de karşılaştırmada kullandı. Deneklerin cinsiyeti, yaşı, yaşam tarzı ve muhtemel sağlık sorunları da araştırmada göz önünde

31 Ağustos 2011 Çarşamba

Su yosunlarının antioksidan özelliği

Su yosunlarının antioksidan özelliği araştırılıyor

Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (GOPÜ) Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Köksal Pabuçcu, su yosunlarının anti kanserojen özelliği olup olmadığını araştırmak için bilimsel çalışmalar yürüttüklerini bildirdi.
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (GOPÜ) Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Köksal Pabuçcu, birkaç projelerinin bulunduğu su yosunları üzerinde asistanlarıyla birlikte çalışma yürüttümlerini söyledi.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Polipler ve Kanser

Polipler ve Kanser

Tüm adenomların %10'undan azı kanseröz olur. Öte yandan ko-lorektal kanserlerin %95'i adenomlardan gelişir ve hekimler artık baş*ka tipte bazı iyi huylu poliplerin de kanseröz olabileceğini düşünüyor.

Bu nedenle hekimler genellikle tüm poliplerin alınmasını önerir. Bazı polipler, kolonoskopi veya sigmoidoskopi sırasında kolaylıkla ve acısız bir biçimde alınabilir. Bunlar, skop adı verilen fiberoptik alet içinden geçirilen tel bir kement yardımıyla yakalanıp kesilir. Çok minik polipler ufak elektrik akımları verilerek yok edilebilir.

Polip Kanser

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Kanser tedavisinde egzersiz önemli

'Kanser tedavisinde egzersiz önemli'

Kanser tedavisi gören hastalar için egzersizin büyük önem taşıdığı bildirildi.
İngiliz yardım kuruluşlarından Macmillan Cancer Support'un yayımladığı "Move More" adlı raporunda, kanser hastalarının her hafta iki buçuk saat egzersiz yapması gerektiği belirtiliyor. Kuruluş, kanser tedavisinin ardından tavsiye edilen istirahatin, artık eski bir düşünce olduğunu söylüyor. Yapılan araştırma, egzersizin kanserden ölüm riskini azaltabileceğini ve tedavinin yan etkilerini en aza indirebileceğini gösteriyor.
Raporda, sağlık bakanlığının kılavuzlarında önerildiği gibi, yetişkin kanser hastaları ve bu hastalıktan kurtulanların, haftada ikibuçuk saat orta yoğunlukta fiziksel aktivite yapmaları tavsiye edildi. "American College of Sports Medicine" dergisinde yayımlanan raporda, birçok kanser türünün tedavisi sırasında ve sonrasında yapılan egzersizin güvenli olduğu ve hastalıktan kurtulanların hareketsiz kalmamaları gerektiği bildirildi.

31 Temmuz 2011 Pazar

'Ben haritası' ile cilt kanseri tanısı!

Uzmanlara göre, güneş ışınlarının zararlı etkilerinin artmasıyla giderek daha fazla kişide rastlanan deri kanserinde erken tanı, deri yüzeyi incelenerek oluşturulan "ben haritası" sayesinde mümkün olabiliyor.

Uzmanlara göre, güneş ışınlarının zararlı etkilerinin artmasıyla giderek daha fazla kişide rastlanan deri kanserinde erken tanı, deri yüzeyi incelenerek oluşturulan “ben haritası” sayesinde mümkün olabiliyor.
Medicana International Ankara Hastanesi dermatoloji uzmanı Dr. Banu Öztürk Başsoy, “Ben haritası” ile benlerdeki şüpheli değişimlerin izlenmesinin, tanı ve tedavide büyük fayda sağladığını belirterek, deri yüzeyindeki tüm yapıların 100 kat büyütülerek incelenmesini sağlayan yöntemin, pek çok cilt hastalığının, özellikle de deri kanserlerinin erken teşhisinde güvenilir bir yöntem olduğunu bildirdi.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ), son 25 yılda deri kanserlerinin görülme sıklığının 4 kat arttığı uyarısında bulunduğuna işaret eden Başsoy, deri kanserlerinin gelişiminin, yaşam boyunca alınan güneş ışığının toplam dozu ve güneş yanıklarıyla yakından ilişkili olduğunu söyledi.
Deri kanserlerinin, vücuttaki benlerden gelişen “Malign Melanom” ve “melanom dışı deri kanserleri” olduğunu anlatan Başsoy, deri yüzeyinde yapılan bu kanser türlerinin tespitine yönelik incelemelerle ilgili şu bilgileri aktardı:
“Deri yüzeyi mikroskopisi) olarak adlandırılabilecek dermatoskopi, deri yüzeyindeki renk, kıl, damar, gözenek gibi yapıların 10-100 kat büyütülmüş haliyle incelenmesine olanak sağlar. Bu yöntem, son 25 yılda özellikle ben ve benlerden köken alan deri kanserlerinin erken tanı ve takibinde öne çıktı. Ancak bu yöntem, sadece ben takibinde değil, iyi ya da kötü huylu, pigmentli (renkli) tüm lezyonların incelenmesinde, ayırıcı tanısında ve izlenmesinde de oldukça faydalıdır.”

13 Haziran 2011 Pazartesi

İleri düzey kanser cihazı

Kanseri hücre düzeyinde tespit eden ileri düzey cihazı tanıtıldı.

Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi(SDÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı'nda hizmete giren Pozitron Emisyon Tomografi Bilgisayarlı Tomogrofi (PET-BT) cihazı, düzenlenen bir toplantı ile tanıtıldı.

26 Mayıs 2011 Perşembe

Kanser tedavisinde genetik bilgilerin önemi

Yeni bir araştırmaya göre meme kanseri hastasının genetik bilgileri doktorların kemoterapi tedavisinin hasta üzerinde etkili olup olmayacağını tespit etmesinde yarar sağlıyor. Meme kanserinden her yıl milyonlarca kadın hayatını kaybediyor.
Meme kanseriyle mücadelede etkili tedavi ve önleyici ameliyat arasında seçim yapmak önemli bir karar. Yeni bir araştırmaya göre kanser hastasının genetik bilgileri kemoterapi tedavisinin en iyi yol olup olmadığına ışık tutuyor. Genetik bilgi şu anda da hastalığın önceden tahmin edilmesi ve önlenmesinde önemli rol oynuyor.

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Kandan ve idrardan kanser teşhisi

Kan ve idrardan kanserli hücrelerin DNA'sını gösteren bir teknik sayesinde kanserin, birkaç yıla kadar bu biyolojik sıvılar sayesinde teşhis edilmesi planlanıyor.



Fransız, Alman ve Amerikalı bilimadamları, kan, idrar ve lenf gibi biyolojik sıvılarda tümörlerin DNA izlerini görebilmek için bir teknik geliştirdi.

Bilimadamları tümör hücrelerinin öldüklerinde içlerindeki maddeyi hücre dışına bırakmasından yola çıktı. Değişime uğramış DNA'nın biyolojik sıvılarda çok az oranda bulunduğunu belirten bilimadamları bugüne dek bunların izlerine rastlamanın imkansız olduğunu vurguladı.

18 Nisan 2011 Pazartesi

Diyabet ve kanser

Diyabet ve kanser

Diyabet Mellitus yani şeker hastalığı, günümüzde giderek artan sıklıkta karşımıza çıkan kronik bir hastalıktır. Dünyada 250 milyon kişide diyabet hastalığı olduğu bilinmektedir. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde bu sayının 380 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Amerikan Hastanesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü Dr. Sinan Tanyolaç, şeker hastalığı üzerine bilgi verdi.

Diyabet ile kanser birlikteliği uzun zamandan beri ilgi çeken bir konudur. Yapılan çalışmalar sonucunda diyabetik hastalarda kanser oranının diyabetik olmayanlara göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Diyabetin tek bir formu olmadığı ve birçok metabolik parametrelerdeki anormalliklerle seyreden heterojen bir hastalık olması, kanser ile olan ilişkisinin nedenleri konusunda değişik yorumlar yapılmasına neden olmaktadır. Bunun yanında, diyabetik hastaların kullandıkları ilaçlar, diyet ve metabolizma kontrol düzeyleri de kanser ile olan ilişkisinde belirleyici etkenler olarak rol oynayabilir.

24 Mart 2011 Perşembe

Kanser hakkında yanlış inanışlar

Amerikan Hastanesi'nden Doç. Dr. Mustafa Çetiner, "Genel anlamıyla kanser, çağımızın en korkulan ve tedavisi en zor hastalık grubudur. Bu durum, kanser hakkında eğitimi olsun veya olmasın hemen herkesin gelişigüzel bilgi edinmesine ve konunun ciddi anlamda kötüye kullanılmasına zemin hazırlamaktadır" dedi.
Doç. Dr. Mustafa Çetiner , ABD'de yaşayan insanların yüzde 85'inden fazlasının kanser hakkında fikir sahibi olduğunu söyledi. "Sadece gelişmiş ülkelerde değil, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde de benzer bir durum söz konusudur. Kanser hakkında yazmak, konuşmak öylesine önemli bir etki yaratmaktadır ki, ilgili-ilgisiz herkes bu konuda fikir yürütmek konusunda pek istekli davranmaktadır" diyen Çetiner, "bu kargaşa bazen iyice akıl dışı bir çizgiye varabilmektedir" şeklinde devam etti.

19 Mart 2011 Cumartesi

En çok görülen kanser türü

Guatr ve Tiroid Kanseri Derneği Başkanı ve nükleer tıp uzmanı Prof. Dr. Cumali Aktolun, nükleer kazalardan sonra ortaya çıkan en yaygın, en sık kanser türünün tiroid kanseri olduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Aktolon, Japonya'da bugün itibariyle toplam 4 nükleer reaktördeki hasar nedeniyle radyasyon sızıntısı saptandığını ve bu radyasyon sızıntılarından birinin de Tokyo yakınında olduğunu söyledi. Dünyada bugüne kadar toplam 99 nükleer kazanın kayda geçtiğini ifade eden Aktolun, 99 kazanın 57'sinin 1986'daki Çernobil olayı sonrasında meydana geldiğini ve bunların çoğunun ABD'de olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Aktolun, nükleer kazaların çoğunluğunun insan hatası ile oluştuğunu dile getirerek, doğal felaket sonrasında reaktör hasarlarının pek yaygın görülmediğini, bu açıdan Japonya'da yaşanan reaktör patlamaları ve sızıntısının nadir olduğunu kaydetti. Nükleer kazalar sonucu etrafa saçılan radyoaktif elementlerin iki tür radyasyon yaydığını vurgulayan Aktolun, şöyle devam etti:
“Birincisi parçacık radyasyonudur. Cildimize bulaşırsa zarar verir. Nefesimizle, su ve gıda ile vücudumuza girer, kanser yapıcı etkisi yüksektir. Etkileri daha ziyade uzun süre sonra ortaya çıkar. Yarı ömrü onlarca, yüzlerce, binlerce, milyonlarca yıl olan radyoaktif elementler açığa çıkabilir. Patlamadan sonra uzakta bulunan insanlar bile bu radyasyondan etkilenir. İkincisi iyonizan yani delici radyasyondur. Vücuda girer, diğer taraftan çıkar, bu arada vücuda bir miktar radyasyon enerjisi bırakır. Kanser yapıcı etkisi vardır ama daha ziyade kısa vadeli akut etkilerden sorumludur.”
Japonya'nın tecrübeleri

28 Kasım 2010 Pazar

Kolorektal Kanser ve Ürolojik Kanserlerin Riski

Kolorektal Kanser Bazı Ürolojik Kanserlerin Riskini Artırıyor

Kolorektal kanser ve ürolojik kanser tedavisi yapan hekimler bu kanserlerden birine yakalananların diğerine de yakalanma olasılığının ortalama bir kişiye göre daha fazla olduğunu gözlemlemişlerdir.
Bu gözlemin gerçek bir bağlantıyı yansıtıp yansıtmadığını anlamak isteyen araştırmacılar ABD İzleme, Epidemiyoloji ve Sonuçlar (Surveillance, Epidemiology and End Results-SEER) programı kapsamında toplanan verileri kullanarak kolorektal veya ürolojik kanseri olan 500.000'den fazla kişinin verilerini gözden geçirdi.

Kolorektal (Kolon) Kanseri Nasıl Başlar?

Hemen hemen tüm kolorektal kanserler kalın barsâğm en iç kat*manı olan mukozada başlar.

Kalın barsak duvarı dört doku katmanından oluşur: Mukoza, submukoza, muskularis propria ve seroza. İkinci katman olan sub-mukozada kan damarları ve sinirler bulunur; muskularis propria iki takım kas barındırır ve seroza da en dıştaki zardır. Mukoza tabaka*sı, barsağı sindirim sularından koruyan, bakterileri nötralize eden ve barsak içindeki maddelerin taşınmasını kolaylaştıran alkali özellikli bir sümüksü madde sayesinde kaygandır. Bu alkali madde yakındaki içsalgı bezleri tarafından salgılanır.

Polipler ve Kanser

Tüm adenomların %10'undan azı kanseröz olur. Öte yandan ko-lorektal kanserlerin %95'i adenomlardan gelişir ve hekimler artık baş*ka tipte bazı iyi huylu poliplerin de kanseröz olabileceğini düşünüyor.

Yassı Kolon Lezyonları

Yassı Kolon Lezyonları: Endişe Etmeli mi?

Eskiden düşünülenin tersine daha yaygınlar ve kanser olma olasılıkları daha yüksek Bir grup hekime kolonoskopi sı*rasında neye baktıklarını soracak olursanız büyük olasılıkla tipik bir polip betimleyeceklerdir, yani bir sap üzerinde duran karnabahara benze*yen, çıkıntı yapan pembe bir olu*şum. Öte yandan Journal of the American Medical Association'da geçen yıl yayımlanan bir araştırma hekimlerin bir şeyi daha akıllarında tutmaları gerektiğini ortaya koyuyor: Yassı hatta hafif basık bir lezyon

@Mi_DeliMiDeli