Sütün raf ömrü gibi, ölüm zamanımız da kestirilebilir mi?
Bilim insanları, ölüm zamanını tam olarak kestirebilirler mi? Evet, bu konuda ciddi bir çalışma var... Görünüşe bakılırsa, çoğumuz, daha ne kadar zamanımız kaldığını gösterecek bilgilere ulaşmaya can atıyoruz. Duruma, ticari kuruluşlar da el attığına göre! Birtakım gen-dizilim şirketleri çoktandır insanları hızlı bir taramadan geçirip, akciğer kanserinden mültipl skleroza uzanan çeşitli hastalıklara yakalanma olasılığını saptıyor. Şimdi de, kromozomların uçlarında yer alan telomer adlı yapıları incelemek suretiyle, insanları ne denli sağlıklı yaşlandıkları konusunda bilgi veren şirketler türedi.
Bu tür gelişmelerin sürdürülmesi durumunda insan ömrünün tıpkı bir kutu sütün raf ömrü gibi hesaplanabilmesi de işten değilmiş gibi görünüyor. Bu bilgi kimilerinde sıkıntı yaratırken, kimilerini de geleceği tasarlamalarına olanak tanıdığı gerekçesiyle mutlu edecektir.
Ancak ölüm tarihinin önceden bilinmesi insanda ister hüzün ister neşe yaratsın, böyle bir olay ne denli gerçekçi? Geliştirilen bu yeni testler gerçekten de oyunun kurallarını değiştirebilecek nitelikte mi? Ne de olsa, yüksek kolesterol ve yüksek tansiyon gibi yaşamsal açıdan tehlikeli kimi unsurlar uzun zamandır birtakım incelemeler sonucunda saptanabiliyor.
Yaşlanmanın dirimsel açıdan daha iyi kavranması bizleri yaşam süresi konusunda biraz daha aydınlatsa da, kişinin ölüm tarihi her zaman gizini koruyacaktır demek acaba yanlış olur mu?
Bilimsel önbiliciliğin bu yeni cesur dönemi insanın sonuna katkıda bulunabilecek unsurları ortaya çıkartmayı vaat eden genetik testlerin birkaç yıl önce bulunmasıyla başladı. İnternet kanalıyla ısmarlanan ve evinize teslim edilen bu bir dizi testin uygulanması da son derece basit. Oturduğunuz yerden pamuklu çubukla yanağınızın içinden aldığınız DNA örneğini postayla analize gönderiyorsunuz. Sonuçlar birkaç hafta sonra e-posta adresinize geliyor.
Kararı siz verin!
Çok geçmeden ciddi bir sorunun ayırdına varıyorsunuz: sonuçların yoruma açık olması, onları kafanızdaki düşüncelerle uzlaştırmanızı kolaylaştırıyor.
Söz gelimi, her gün içeceğiniz üçüncü fincan kahvenin kalp krizi geçirme olasılığınızı %60’a çıkarttığını öğrendiniz. Bu bilgi kulağa hiç hoş gelmese de, kahveden kaynaklanan bir kalp krizi geçirme olasılığınız yine de çok düşük bunun sizi öldürme olasılığı ise daha da düşük. Dahası, konuyu biraz daha etraflıca araştırırsanız bu düşük olasılığı bile azaltacak- örneğin, ortalamanın biraz altındaki genel kalp krizi geçirme olasılığınız gibi- bir şeyler bulabilirsiniz.
Kısacası, gen envanteri birkaç ölümcül tek gen hastalığına karşı dirençli olup olmadığınızı öğrenmek dışında ne kadarlık bir ömrü kaldığını öğrenmek isteyenler için pek de aydınlatıcı bir özellik taşımıyor. Düşük olasılıklardan oluşan uzun liste kişinin 95 yaşını devirme olasılığı konusunda pek bir bilgi içermiyor.
İnsanların bu testlere verdikleri tepkileri araştıran Kanada’daki Alberta Üniversitesi biyoetik ve hukuk uzmanlarından Timothy Caulfield, “Görünüşe bakılırsa insanlar bu tür olasılıkları içeren bilgilere pek kulak asmıyor. Sonuçlar karşısında çılgına dönmüyor, ansızın sağlıklı beslenmeye, daha çok egzersiz yapmaya ve daha sık doktora gitmeye başlamıyorlar,” diyor.
Caulfield’e göre bu tepki hiç de şaşırtıcı değil, çünkü insanlar kilo, tansiyon, kolesterol düzeyleri gibi daha geleneksel bilgilere de pek kulak asmıyor.
Devekuşu tavrı
Genetik uyarı işaretleri karşısında sergilediğimiz deve- kuşuna benzer bu davranışın gerçekte son derece mantıklı olduğu bile söylenebilir. Leiden Üniversitesi Tıp Merkezi’nden Eline Slagboom ve arkadaşları, 80-90 yaşlarındaki sağlıklı insanlarda kalp hastalıkları, kanser ve tip 2 şeker hastalığına yakalanma riskini arttırdığı bilinen gen değişkelerini ya da alelleri taşıma olasılığının bizlerden daha düşük olmadığını ortaya koydular.
Ancak farklılık bu kişilerin bir olasılıkla tehlikeli genleri uzak tutan başka genler taşıyor olmalarından kaynaklanıyor. Bu genlerin hiçbiri henüz tanımlanmamış olsa da, Slagboom ve arkadaşları genomun görünürde önemli dört farklı bölgesini ortaya çıkardılar. Araştırmacılar bu önemli genlerin metabolizma, yangı ve bağışıklıkla ilgili unsurları denetleyen sönük genler olacağını düşünüyorlar.
Genetik testlerin en ateşli savunucuları bile, uzun yaşamın salt genlerden kaynaklanan bir özellik olmadığı gerçeğini yok sayamıyor. Uzun yaşamın temelinde, aralarında yaşam biçeminin de olduğu, etkileri doğrudan ölçülemeyen bir yığın çevresel etmen yatmaktadır. Bir insanın taşıdığı genler, olsa olsa, uzun bir yaşam sürdürme olasılığının yalnızca %25’lik bir bölümüne ışık tutabilir. Durum böyle olunca, telomer esaslı yeni testler daha başarılı olabilirler mi?
Ayakkabı bağcıklarının ucuna iliştirilen plastikler gibi, telomerler de kromozomların yıpranmalarını ve birbirlerine dolanmalarını önler. Hücre bölünmesi sırasında kromozomlar ne zaman kopyalansa telomerler biraz daha kısalır. Kaliforniya’da bulunan Telome Health adlı kuruluşun başkanı Calvin Harley’e göre, bu süreç insanın dünyaya gelmesinden önce başlar ve yaşamının ilk 20 yılında telomer uzunluğunun yaklaşık üçte birini yitirir.
Yıldan yıla kısalma
Kısalma yaşlandıkça da sürer ve her on yılda bir ortalama %9’luk bir kısalma meydana gelir. Kimi insanlarda telomer yitim hızının doğal olarak daha yüksek olup olmadığı tam olarak bilinmese de, telomerlerin yaşam biçeminden etkilendikleri, sigara, alkol, obezlik ve stresin telomerlerdeki kısalmayı hızlandırdığı biliniyor.
Bu da kötü bir haber, çünkü kısa telomer daha erken ölüm anlamına geliyor. Örneğin, Utah Üniversitesi’nden Richard Cawthon 60 yaşın üzerindeki erişkinlerdeki telomer uzunluklarını araştırdı. Telomer uzunluğu yaşlarına göre ortalamanın altında olan kişilerin kalp sorunlarından ölme olasılığının telomer uzunluğu yaşlarına göre ortalamanın üzerinde olanlara kıyasla 3,18 kat, bulaşıcı bir hastalıktan ölme olasılığının da 8,54 kat daha yüksek olduğu görüldü.
Öyle ki, insanların kendi raf ömürlerini hesaplamak amacıyla telomer uzunluklarını ve kendi yaş gruplarına kıyasla ne durumda olduklarını öğrenmek istemeleri son derece doğal.
Geçen yıl testini 500 avrodan satmaya başlayan Madrid merkezli Yaşam Uzunluğu adlı İspanyol şirket tam da bu bilgileri sunuyor. Telome Health de bir telomer testini piyasaya sürmeyi tasarlamaktaydı.
Kuruluşun ortaklarından ve telomerde uzamaya yol açan telomeraz adlı enzimi bulmasından ötürü Nobel ödülünü alan Elizabeth Blackburn geçen mayıs ayında testin yıl sonunda hazır olacağını ve 200 doların altında satışa sunulacağını bildirmişti. Ancak sonradan Harley testin yalnızca araştırma amaçlı kullanılacağını belirtti.
Çok kısa ne denli kısadır?
Her iki testin temelini de lökosit adıyla bilinen bir tür akyuvarlardaki telomer ölçümleriyle ilgili çözümlemeler oluşturuyor. Harley bu değerlerin bedende olup bitenler konusunda son derece iyi bir gösterge sayıldığına dikkat çekiyor.
Ancak Telome Health testinden farklı olarak, Uzun Yaşam testi çok ciddi anlamda kısa telomerlerin bolluğu konusunda bilgiler de sunuyor. Yaklaşımdaki bu farklılık telomerlerle ilgili anlayışımızdaki kimi temel boşluklara ışık tutuyor. Harley telomer uzunluğu ile sağlık arasında bir ilinti kuran araştırmaların çoğunda ortalama uzunluklardan yararlanıldığını belirtiyor.
Ancak uzun yaşam araştırmacıları insanların asıl bilmesi gerekenin, ortalama telomerler değil, çok kısa telomerlerin bolluğu olduğuna dikkat çekiyorlar. Telomerler belli bir kısalığa ulaştıklarında kromozomları sonlandırma işlevini artık yerine getiremiyorlar. Çok kısa telomerler hücre ölümüne ve sonuçta yaşlanmaya neden oluyorlar.
Uzun Yaşam şirketinin kurucularından ve İspanya Ulusal Kanser Merkezi’nin başkanı Maria Blasco, yine de bu konuda henüz bilinmeyen bir yığın şey olduğunu kabul ediyor ve “Telomer uzunluğunun tam olarak ne anlama geldiğini öğrenmek için daha geniş kitleleri kapsayan araştırmalar yapmak gerekir,” diyor.
Görüş birliği yok
Blackburn ile Nobel ödülünü paylaşan Johns Hopkins Üniversitesi’nden Carol Greider de, telomerlerin ölçülmesiyle ilgili en iyi yöntem konusunda henüz bir görüş birliğine varılmadığına işaret ediyor.
Nitekim, fareler üzerinde yaptığı araştırma sonucunda telomer uzunluğu ile yaşam süresi arasında herhangi bir bağlantıya rastlanmadığını belirten Greider telomer uzunluğunun insan sağlığını ve yaşam süresini nasıl etkilediği konusunda elimizde çok az bilgi olduğuna dikkat çekiyor ve telomer testlerinin kamuya uygulanması için henüz çok erken olduğunu vurguluyor.
O halde, bu testlerin ölüm tarihini kesin belirlediği görüşüne ne demeli? Harley bu görüşü bir “saçmalık” olarak nitelendiriyor ve ciddiye almaktan kaçınıyor. Testlerin ancak genel bir sağlık göstergesi- bir tür “motor uyarı lambası” işlevini görebileceğini öne sürüyor.
Rita Urgan, Kaynak: New Scientist, 10 Aralık 2011
Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri Tıp Ders Notları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri Tıp Ders Notları