Sayfalar

İzleyiciler

16 Mart 2011 Çarşamba

Bellek türleri duyusal kayıt, kısa süreli bellek, uzun süreli bellek

Bellek türleri duyusal kayıt, kısa süreli bellek, uzun süreli bellek olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır.Duyusal kayıt çok kısa süreli olduğundan bazı psikologlar tarafından bellek türü olarak ele alınmazken biz bellek türleri olarak kabul edeceğiz.DUYUSAL KAYIT
Egzoz kokusu, güneşin parlaklığı, çocuk ağlaması… vb. bilgiyi işleme bu uyarıcıların çevreden alınmasıyla başlar.
Çevreden gelen uyarılar duyu organlarını etkiler, duyusal kayıt yoluyla sinir sistemine girer. Uyarıcıdan ilk algılanandan duyusal kayıt sorumludur. Örneğin; parmağımızı gözümüzün önüne tutup hemen çektiğimiz takdirde parmak bir süre hala orda duruyormuş gibi gelir; gölgesini görürüz. Bu gölge görsel kaydınızda kalan bellek izinin sonucudur. Diğer bir örnek vermek gerekirse örneğin; anlamsız bir sözcüğün tekrarı, duyusal kaydın işitme kısmındaki izinin bir sonucudur.
Duyusal kayıttaki bilgi orijinal bilgiyi temsili yapıdadır. Yani uyarıcının tam bir kopyasıdır. Çok kısa sürelidir. Bazı psikologlara yarım saniyeden az, bazılarına göreyse bir ile dört saniye arasında olduğunu söylerler. Moates ve schumacher görsel bilginin bir saniye, işitsel bilginin dört saniye kaldığını söylerler. Süre kısıtlıdır ancak kapasite sınırsızdır. Her duyu için ayrı deposu olduğu düşünülmektedir.
Duyusal kayıt kendisinden sonraki bilişsel süreçler için kritik bir öneme sahiptir. Örneğin duyusal kayıt olmasaydı, cümle okurken cümlenin sonuna geldiğimizde baş tarafını unuturduk ve dolayısıyla hiçbir şey anlamamış olurduk. Duyusal kayıtta bilgi anında işlenmezse unutulmaktadır.
Duyusal kayıtta dışsal uyarıcıların etkisi yoktur. Kişinin beklentileri ve dikkatine göre kısa süreli belleğe aktarım gerçekleşmektedir. Bilginin duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçişinde dikkat ve seçici algı adeta süzgeç görevi yapar. Aralıksız olarak üst üste verilen bilgiler, bireyin algı alanına giremediğinden kısa süreli belleğe aktarılamadan kaybolur. Örneğin öğrenciler tahtadaki bir problemi defterlerine yazarken öğretmen sözlü bazı yönergeler verirse çocukların bunu hatırlaması mümkün olamaz; çünkü öğrenci farklı kaynaklardan gelen tüm uyarıcılara dikkat dip yanıt veremez. Aynı zamanda tahtadaki probleme yönelmesi beraberinde yazı yazması, bir takım kurallara dikkat etmesi onun kısa süreli belleğini doldurduğundan öğretmenin söylediklerin dinleyip yorumlayacak kapasiteye sahip değildir.
KISA SÜRELİ BELLEK \ İŞLEYEN BELLEK
Dikkat edilen ve algılanan bilgi duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçirilir.
Kısa süreli belleğin birbiriyle ilişkili iki temel fonksiyonu vardır. Bu yüzden çift isimlidir. Birinci işlevi;
Sınırlı bilgiyi sınırlı zaman içerisinde geçici olarak depolamasıdır. Bu işlevden dolayı kısa süreli bellek ismini almaktadır. Miller(1956), yetişkinin kısa süreli belleği yedi±iki birimlik(grupluk) yani beş ile dokuz bilgi arasında bilgi depolayabilmektedir. Daha sonra broadbent(1975), buna karşı çıkarak yedi±iki üç birimlik bilgi saklayabildiğini savunmuştur. Yalnız tartışılacak konu bu değildir. Bilgi biriminin büyüklüğüdür. Örneğin; 1-2-2-5-5-7-8 bu dizide her rakam bir birimdir. Bu rakamlar gruplanarak birimin büyüklüğü arttırılırken birim sayısı azaltılabilir. “122-55-78” yedi birimlik bilgi böylece gruplanarak üç birime indirildi. Acaba bir birimde bulunması gereken bilgi miktarı ne kadar büyüklükte olmalıdır? Bu sorunun hala net bir cevabı olmamakla beraber cevabı bulunmaya çalışılmaktadır.
Bilgi kısa süreli bellekte çok kısa zaman kalmaktadır. Yetişkinlerde bu süre yirmi saniye civarındadır. Bu süre zihinsel tekrar yapılmadığı takdirde geçerli olacak bir değerdir.
Unutma ilk saniyelerde çok hızlıdır, daha sonra saniyeler ilerledikçe unutma hızı azalmaktadır. Kısa süreli bellekte süre sınırlıdır. Bunu zihinsel tekrar yaparak telafi etmeye çalışıyoruz. Örneğin; o an içinde öğrenilen adresin akılda kalması için sesli ya da zihinsel olarak tekrar yapılır.
Kısa süreli belleğin ikinci kısıtlayıcılığı da kapasite azlığıdır. Bu sınırlılıkta bilginin gruplanması yoluyla birimin kapsamı genişletilip, birim sayısı azaltılarak en düşük düzeye indirilir.

Psikoloji Bölümü – Meslek Tanıtımları

Psikoloji Bölümü – Meslek Tanıtımları
İnsan davranışlarının gözlem ve deney yöntemlerinin kullanılarak bilimsel bir şekilde incelenmesi ve nedenlerinin ortaya çıkarılması konularında eğitim ve araştırma yapılır. Sağlık bakanlığı ve üniversitelere bağlı akıl hastanelerinde, ruh sağlığı merkezlerinde, çocuk ıslah evlerinde, cezaevlerinde psikolog, rehberlik ve araştırma merkezlerinde okul psikoloğu olarak çalışılabilir. Ayrıca öğretmenlik sertifikası alanlar liselerde öğretmenlik yapabilirler.
Psikoloji Programının Amacı : Psikoloji bölümü, insan davranışlarının gözlem ve deney yöntemlerini kullanarak bilimsel bir biçimde incelenmesi ve nedenlerinin ortaya çıkarılması konularında eğitim ve araştırma yapar. Psikoloji, kuramsal psikoloji ve uygulamalı psikoloji adı altında iki dala ayrılır.
1. Kuramsal Psikoloji : Bu dal, öğrenme, düşünme, güdülenme gibi psikolojik süreçlerle ilgilidir. İnsan ve hayvanlar üzerinde laboratuvarda deneyler yaparak psikolojik olayları inceleyen “Deneysel Psikoloji”; davranışların fizyolojik temellerini araştıran “Fizyolojik Psikoloji”; toplum tarafından etkilenen insan davranışlarını inceleyen “Sosyal Psikoloji”; insanda düşünme, öğrenme, duygu ve heyecan gibi psikolojik süreçlerin gelişimini inceleyen “Gelişim Psikolojisi” ve normal dışı davranışları inceleyen “Anormaller Psikolojisi” kuramsal psikoloji grubuna girer.
2. Uygulamalı Psikoloji : Kuramsal psikolojinin verileri günlük yaşamda insan davranışları ile ilgili sorunları gidermede kullanılır. İleri derecede uyum bozukluğu gösteren kimselerin davranışlarının nedenlerini ve tedavi yöntemlerini inceleyen “Klinik psikoloji”;endüstride üretimi artırmak için en uygun elemanların seçimini ve çalışma ortamında olumlu ilişkiler kurulmasını sağlayan, tüketicinin isteklerini saptayan “Endüstri Psikolojisi”;

8 Mart 2011 Salı

Kandaki bileşen sayısı

Araştırmacılar, 3 yıllık detaylı bir araştırma ile insana ait kan örneklerinde 4 bin 229 bileşen bulunduğunu tespit ettiler.

Bir tıp doktorunun hasta kişinin kanındaki sadece 10-20 kimyasalı analiz ettiğini söyleyen Kanada'da Alberda Üniversitesi'nde görevli araştırmacılar, sağlık problemlerinin teşhis ve tedavisi için kanda potansiyel olarak bakabilecekleri 4 bin 229 bileşen belirlediklerini açıkladılar.
"Public Libary of Science One" isimli dergide yer alan çalışmada, doktorlar tarafından şeker hastalığı, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların teşhisinde kan kimyasalları ya da metabolitler (ara ürünler) rutin olarak analiz edildiği kaydediliyor.
Ancak araştırmacılar, kan kimyasında dengesizlikle karakterize olan diğer yüzlerce hastalığın da bu yeni araştırma sayesinde teşhis edilebileceğini belirttiler.

4 Mart 2011 Cuma

Genital Herpes ,Cinsel Uçuk Genital Aft

Genital Herpes ,Cinsel Uçuk
Genital Aft


Genital herpes (genital uçuk) HSV-1 (herpes simplex virus tip 1) ya da HSV-2'nin etken olduğu, cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır; ancak daha sık görülen etkeni HSV-2 ‘dir. Özellikle HSV-tip 2 genital bölgeyi, makat, kalça bölgesini; tip 1 ise genellikle ağız, yüz ve dudakları etkiler.HSV tip 1 yüz ve dudak enfeksiyonu ve uçuğu da kapsayan yüz herpesi ile sonuçlanır. Herpes virüsleri vücutta belirli sinir hücrelerine yerleşir ve bu enfeksiyonu geçiren kişilerin bazılarında, yaşamları boyunca zaman zaman belirtilerin tekrarlamasına neden olur. Halk arasında cinsel uçuk ya da cinsel aft olarak da bilinir.
 
Genital Herpes,Cinsel Uçuk enfeksiyonu nasıl bulaşır?
Genital enfeksiyon cinsel ilişki ile bulaşmaktadır. Genital herpes, aktif genital herpes infeksiyonu olan eşinden direk cinsel temas ile geçer. Eşlerin birbirine bu enfeksiyonu bulaştırması genellikle farkında olmadan da oluşabilir. Bulaşma hastalık belirtilerinin olmadığı dönemde bile oluşabilir. Genital herpes hastalığına sahip olan kişiler % 60 oranında hastalıklarından habersizdirler. HSV vücuda genellikle dudak veya genital bölge mukozasındaki bir çatlaktan girerek ilerler ve sinir gangliyonlarına oturur. Bir kere sinir gangliyonunu tutan virüs, yaşam boyu orada kalır. Virüs, hücre içine girdiğinde yaşamak için hücrenin fonksiyonlarını kullanır ve bundan dolayı hücrede harabiyete neden olur. Bu harabiyetin karakteristik belirtileri ağrı, kabarcık, kaşıntı ve içi sıvı dolu kırmızı şişliklerdir.
Virüs bir kere vücuda girdiğinde, savaşmak için antikor dediğimiz savaşçılar oluşur. Bunlar kanda bulunurlar ve bağışıklık cevabı için çok önemlidirler. Genital herpesde nüksler her zaman ilk ataktan daha hafif seyreder. İlk atak ilk yada primer infeksiyon olarak adlandırılır. Bu aşamada virüs sinir gangliyonuna oturur. Tekrarlayan ataklar (nüksler) virüsün sinir gangliyonunda çoğalması ile oluşmaktadır.
Genital Herpez (cinsel uçuk) virusunun belirtileri nelerdir?

Surgical Examination Videos - Medical Educational Web Download



Surgical Examination Videos - Medical Educational Web
English | 640x352 | XVID | 30fps 859kbps | 127kbps 44.1kHz | 514MB
Genre: eLearning


Denetleyici ve Düzenleyici Sistemimiz (Konu Anlatımı)

Vücudumuzda, bir dakika içerisinde, sayamayacağımız kadar çok olay gerçekleşir.Bir saat veya bir gün içerisinde gerçekleşen olay sayısını ise tahmin etmek çok zordur. Duyuları algılamak, düşünmek, yürümek, konuşmak gibi birçok olay aynı anda gerçekleşir. Ancak bu kadar çok ve karmaşık olan bu olaylar birbirinden bağımsız ve kontrolsüz değildir. Bütün bu olaylar sistemlerimiz tarafından gerçekleştirilir. Vücudumuzdaki sistemlerin düzenli, birbiriyle uyumlu ve sorunsuz olarak çalışmasını, denetleyici ve düzenleyici sistemimiz sağlar. Denetleyici ve düzenleyici sistemimiz, sinir sistemi ve iç salgı bezlerinden oluşur.





Sinir Sistemimiz




Konuşmak, acıkmak, yürümek, dengede durmak, yazmak, ağlamak gibi birçok işi gün boyunca gerçekleştiririz. Vücudumuzda bu işlerin gerçekleştiren sinir sistemidir.

İç salgı Bezleri ve Görevleri

İç salgı Bezleri ve Görevleri




Büyüme Hormonu: Yaş ile orantılı olarak Büyümeyi sağlayan hormondur. Çok salgılanırsa Devlik az salgılanırsa Cücelik oluşur.
Tiroksin Hormonu: Büyümeyi, gelişmeyi ve vücudumuzdaki Solunum hızını, vücut sıcaklığını ve tansiyonu gibi kimyasal olayları düzenler. Vücuda yeterli iyot alınmadığında tiroit bezi büyür ve guatr hastalığına sebep olur.
Kalsitonin Hormonu: Kandaki kalsiyum ve fosfor oranını düzenler. Kandaki kalsiyumu kemiklere geçirerek kemiğin sertleşmesini sağlar.
Adrenalin Hormonu: Korku, coşku, heyecan ve öfke anlarında salgılanarak metabolizmayı yani kalp, akciğer, damarlar, böbrek,kaslar, göz gibi organların çalışmasını hızlandırır.
Aldesteron Hormonu: Kandaki mineral oranını böbreklerden süzülmesini engelleyerek ayarlar.
İnsülin Hormonu: Kan şekerinin ayarlanmasında görev alır. Kandaki şekerin azalmasını sağlar. Yetersiz insülin hormonu salgılanması durumunda kandaki şekerin fazlası depolanamaz ve idrara geçerek bol suyla beraber dışarı atılır. Bu olaya şeker hastalığı denir.
Glukagon Hormonu: Kan şekerinin ayarlanmasında görev alır. Kandaki şekerin artmasını sağlar.
Dişi Eşeysel Hormonları: Yumurtalıktan salgılanır. Ergenlik döneminde dişiye özgü özelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Dişilere özgü ince ses gelişimi, üreme organlarının gelişimi, dişiye özgü vücut yapısının oluşturulmasını sağlar. Yumurta oluşmasını sağlar.
Erkek Eşeysel Hormonları: Testislerden salgılanır. Ergenlik döneminde erkeğe özgü özelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Sakal bıyık çıkması, kılların büyümesi, sesin kalınlaşması, kemiklerin gelişmesi, erkek tipi kaslı bir vücut yapısının ortaya çıkmasında etkilidir. Sperm oluşmasını sağlar.