Beslenme Ve Sporun Boy Uzamasına Etkisi Nedir?
Yüzyıllar önceki atalarımızla aramızdaki boy farkı en az 30 santimetredir. Buda gösteriyorki her geçen yıl atalarımızdan daha da uzun oluyoruz. ABD’de yayınlanan rapora göre 1960′lar da insanlardaki boy artışında yaklaşık 2cm’lik artış var. Bunun bir rastlandı yada ortama uyum olmadığını düşünülmektedir. Gelişen toplumlarda yeme alışkanlıkları yaşama biçimleri, sağlıklı ve dengeli beslenmenin boy uzamasındaki önemli etkenlerden birisi olabileceği belirtiliyor. Yapısal özellikler, genlerin yapısındaki değişikliklerle diğer bir kuşağa aktarılıyor. Bu nedenle genetik şifre kişinin boyunu belirliyen en önemli etkendir.
Gıdaların Boy Uzamanasına Etkisi Nedir?
Tıp Ders Notları ----------------- Sağlıklı Yaşam / İlkyardım / sağlık Haberleri ------------- Hastalık ve Tedavileri
İzleyiciler
kısa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kısa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
6 Ocak 2012 Cuma
Genetik Kısa Boyluluk
Kişlerde büyüme hızı iki-üç yaşlarında yılda 8 cm kısa olması, üç ve dört yaşlarında yılda 7 cm kısa olması, dört ve dokuz yaşları arasında ise yılda 5 cm az olması, anne babanın boyuna göre kişininboyunun kısa olması “boy kısalığı” olarak tanımlanmktadır. Eğer boy uzaması aniden durursa bu bazı hastalıkların belirtisi olabilir. Böyle bir durumda karşılaşıldığında bir uzaman baş vurulmalıdır.Boy uzamasının yavaşlamasının iki nedeni bulunmakadır;
Kişide beslenme düzenli bir şekilde yapılıyor, kilosu normal veya normalin üstünde olduğu halde uzama hızı yavaşlamışsa sebebebi genellikle hormonal bozukluklardır.
Zayıf insanlar yani kilosu normalin altında olan insanlarda boyun kısa olması genllikle bazı hastalıklardan dolayıdır. Bu hastalıklara örnek verirsek; beslenme bozukluğu, sindirim sistmindeki hastalıklar, uzun süren ishaller gibi çeşitli hastalıklardan kaynaklanabilir.
Boy kısalığının nedenleri;
Kişide beslenme düzenli bir şekilde yapılıyor, kilosu normal veya normalin üstünde olduğu halde uzama hızı yavaşlamışsa sebebebi genellikle hormonal bozukluklardır.
Zayıf insanlar yani kilosu normalin altında olan insanlarda boyun kısa olması genllikle bazı hastalıklardan dolayıdır. Bu hastalıklara örnek verirsek; beslenme bozukluğu, sindirim sistmindeki hastalıklar, uzun süren ishaller gibi çeşitli hastalıklardan kaynaklanabilir.
Boy kısalığının nedenleri;
27 Kasım 2011 Pazar
Kısa boy, gen eksikliğinden!
Amerikalı araştırmacılar boy farkının gen ‘eksikliğinden’ kaynaklandığını belirledi.
Bu genetik anormallik, “kopya sayısı değişkeni” denen, kromozom içindeki değişikliklerin ürünü.
Bir hücrenin DNA (genetik kodumuzu içeren asit) kopyalanması sırasında, bir ya da daha fazla sayıda genin ya ‘silindiği’ ya da iki katı kopyalandığı görüldü.
Bu genetik anormallik, “kopya sayısı değişkeni” denen, kromozom içindeki değişikliklerin ürünü.
Bir hücrenin DNA (genetik kodumuzu içeren asit) kopyalanması sırasında, bir ya da daha fazla sayıda genin ya ‘silindiği’ ya da iki katı kopyalandığı görüldü.
Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri Tıp Ders Notları
sağlık,tıp dersleri,tıp fakültesi,medical
bilim,
boy,
dna,
eksikliğinden,
gen,
gen sağlık,
hücre,
kısa,
kısa boy,
kromozom
10 Haziran 2011 Cuma
Kısa Süreli Dinamik Psikoterapi Mc Gill üniversitesinden Habib Davanloo tarafından öne sürülen kısa süreli dinamik psikoterapi kısa psikoterapi ve kriz önlemenin tüm çeşitlerini kapsar. Davanloo’nun serilerinde tedavi edilen hastalar ruhsal çatışmaları baskın olarak ödüpal planlar, çatışmaları ödipal olmayanlar ve çatışmaları birden fazla odaktan kaynaklananlar olarak sınıflandırırlar. Davanloo’nun psikoterapotik yaklaşımının önemli noktaları esneklik (terapist hastanın gereksinimlerine tekniği uydurmalıdır), hastanın regresif eğilimlerinin kontrolü; terapiste aşırı bağımlılık geliştirmeye izin vermeyecek olan etkin müdahale; ve hastanın aktarımla ilgili entelektüel iç görüşü ve emosyonel deneyimler yorumlamanın etkisiyle düzenlenir.
Kısa Süreli Dinamik Psikoterapi
Mc Gill üniversitesinden Habib Davanloo tarafından öne sürülen kısa süreli dinamik psikoterapi kısa psikoterapi ve kriz önlemenin tüm çeşitlerini kapsar. Davanloo’nun serilerinde tedavi edilen hastalar ruhsal çatışmaları baskın olarak ödüpal planlar, çatışmaları ödipal olmayanlar ve çatışmaları birden fazla odaktan kaynaklananlar olarak sınıflandırırlar.
Davanloo’nun psikoterapotik yaklaşımının önemli noktaları esneklik (terapist hastanın gereksinimlerine tekniği uydurmalıdır), hastanın regresif eğilimlerinin kontrolü; terapiste aşırı bağımlılık geliştirmeye izin vermeyecek olan etkin müdahale; ve hastanın aktarımla ilgili entelektüel iç görüşü ve emosyonel deneyimler yorumlamanın etkisiyle düzenlenir.
Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri Tıp Ders Notları
Mc Gill üniversitesinden Habib Davanloo tarafından öne sürülen kısa süreli dinamik psikoterapi kısa psikoterapi ve kriz önlemenin tüm çeşitlerini kapsar. Davanloo’nun serilerinde tedavi edilen hastalar ruhsal çatışmaları baskın olarak ödüpal planlar, çatışmaları ödipal olmayanlar ve çatışmaları birden fazla odaktan kaynaklananlar olarak sınıflandırırlar.
Davanloo’nun psikoterapotik yaklaşımının önemli noktaları esneklik (terapist hastanın gereksinimlerine tekniği uydurmalıdır), hastanın regresif eğilimlerinin kontrolü; terapiste aşırı bağımlılık geliştirmeye izin vermeyecek olan etkin müdahale; ve hastanın aktarımla ilgili entelektüel iç görüşü ve emosyonel deneyimler yorumlamanın etkisiyle düzenlenir.
Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri Tıp Ders Notları
sağlık,tıp dersleri,tıp fakültesi,medical
dinamik,
kısa,
Psikoterapi,
süreli
16 Mart 2011 Çarşamba
Bellek türleri duyusal kayıt, kısa süreli bellek, uzun süreli bellek
Bellek türleri duyusal kayıt, kısa süreli bellek, uzun süreli bellek olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır.Duyusal kayıt çok kısa süreli olduğundan bazı psikologlar tarafından bellek türü olarak ele alınmazken biz bellek türleri olarak kabul edeceğiz.DUYUSAL KAYIT
Egzoz kokusu, güneşin parlaklığı, çocuk ağlaması… vb. bilgiyi işleme bu uyarıcıların çevreden alınmasıyla başlar.
Çevreden gelen uyarılar duyu organlarını etkiler, duyusal kayıt yoluyla sinir sistemine girer. Uyarıcıdan ilk algılanandan duyusal kayıt sorumludur. Örneğin; parmağımızı gözümüzün önüne tutup hemen çektiğimiz takdirde parmak bir süre hala orda duruyormuş gibi gelir; gölgesini görürüz. Bu gölge görsel kaydınızda kalan bellek izinin sonucudur. Diğer bir örnek vermek gerekirse örneğin; anlamsız bir sözcüğün tekrarı, duyusal kaydın işitme kısmındaki izinin bir sonucudur.
Duyusal kayıttaki bilgi orijinal bilgiyi temsili yapıdadır. Yani uyarıcının tam bir kopyasıdır. Çok kısa sürelidir. Bazı psikologlara yarım saniyeden az, bazılarına göreyse bir ile dört saniye arasında olduğunu söylerler. Moates ve schumacher görsel bilginin bir saniye, işitsel bilginin dört saniye kaldığını söylerler. Süre kısıtlıdır ancak kapasite sınırsızdır. Her duyu için ayrı deposu olduğu düşünülmektedir.
Duyusal kayıt kendisinden sonraki bilişsel süreçler için kritik bir öneme sahiptir. Örneğin duyusal kayıt olmasaydı, cümle okurken cümlenin sonuna geldiğimizde baş tarafını unuturduk ve dolayısıyla hiçbir şey anlamamış olurduk. Duyusal kayıtta bilgi anında işlenmezse unutulmaktadır.
Duyusal kayıtta dışsal uyarıcıların etkisi yoktur. Kişinin beklentileri ve dikkatine göre kısa süreli belleğe aktarım gerçekleşmektedir. Bilginin duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçişinde dikkat ve seçici algı adeta süzgeç görevi yapar. Aralıksız olarak üst üste verilen bilgiler, bireyin algı alanına giremediğinden kısa süreli belleğe aktarılamadan kaybolur. Örneğin öğrenciler tahtadaki bir problemi defterlerine yazarken öğretmen sözlü bazı yönergeler verirse çocukların bunu hatırlaması mümkün olamaz; çünkü öğrenci farklı kaynaklardan gelen tüm uyarıcılara dikkat dip yanıt veremez. Aynı zamanda tahtadaki probleme yönelmesi beraberinde yazı yazması, bir takım kurallara dikkat etmesi onun kısa süreli belleğini doldurduğundan öğretmenin söylediklerin dinleyip yorumlayacak kapasiteye sahip değildir.
KISA SÜRELİ BELLEK \ İŞLEYEN BELLEK
Dikkat edilen ve algılanan bilgi duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçirilir.
Kısa süreli belleğin birbiriyle ilişkili iki temel fonksiyonu vardır. Bu yüzden çift isimlidir. Birinci işlevi;
Sınırlı bilgiyi sınırlı zaman içerisinde geçici olarak depolamasıdır. Bu işlevden dolayı kısa süreli bellek ismini almaktadır. Miller(1956), yetişkinin kısa süreli belleği yedi±iki birimlik(grupluk) yani beş ile dokuz bilgi arasında bilgi depolayabilmektedir. Daha sonra broadbent(1975), buna karşı çıkarak yedi±iki üç birimlik bilgi saklayabildiğini savunmuştur. Yalnız tartışılacak konu bu değildir. Bilgi biriminin büyüklüğüdür. Örneğin; 1-2-2-5-5-7-8 bu dizide her rakam bir birimdir. Bu rakamlar gruplanarak birimin büyüklüğü arttırılırken birim sayısı azaltılabilir. “122-55-78” yedi birimlik bilgi böylece gruplanarak üç birime indirildi. Acaba bir birimde bulunması gereken bilgi miktarı ne kadar büyüklükte olmalıdır? Bu sorunun hala net bir cevabı olmamakla beraber cevabı bulunmaya çalışılmaktadır.
Bilgi kısa süreli bellekte çok kısa zaman kalmaktadır. Yetişkinlerde bu süre yirmi saniye civarındadır. Bu süre zihinsel tekrar yapılmadığı takdirde geçerli olacak bir değerdir.
Unutma ilk saniyelerde çok hızlıdır, daha sonra saniyeler ilerledikçe unutma hızı azalmaktadır. Kısa süreli bellekte süre sınırlıdır. Bunu zihinsel tekrar yaparak telafi etmeye çalışıyoruz. Örneğin; o an içinde öğrenilen adresin akılda kalması için sesli ya da zihinsel olarak tekrar yapılır.
Kısa süreli belleğin ikinci kısıtlayıcılığı da kapasite azlığıdır. Bu sınırlılıkta bilginin gruplanması yoluyla birimin kapsamı genişletilip, birim sayısı azaltılarak en düşük düzeye indirilir.
Egzoz kokusu, güneşin parlaklığı, çocuk ağlaması… vb. bilgiyi işleme bu uyarıcıların çevreden alınmasıyla başlar.
Çevreden gelen uyarılar duyu organlarını etkiler, duyusal kayıt yoluyla sinir sistemine girer. Uyarıcıdan ilk algılanandan duyusal kayıt sorumludur. Örneğin; parmağımızı gözümüzün önüne tutup hemen çektiğimiz takdirde parmak bir süre hala orda duruyormuş gibi gelir; gölgesini görürüz. Bu gölge görsel kaydınızda kalan bellek izinin sonucudur. Diğer bir örnek vermek gerekirse örneğin; anlamsız bir sözcüğün tekrarı, duyusal kaydın işitme kısmındaki izinin bir sonucudur.
Duyusal kayıttaki bilgi orijinal bilgiyi temsili yapıdadır. Yani uyarıcının tam bir kopyasıdır. Çok kısa sürelidir. Bazı psikologlara yarım saniyeden az, bazılarına göreyse bir ile dört saniye arasında olduğunu söylerler. Moates ve schumacher görsel bilginin bir saniye, işitsel bilginin dört saniye kaldığını söylerler. Süre kısıtlıdır ancak kapasite sınırsızdır. Her duyu için ayrı deposu olduğu düşünülmektedir.
Duyusal kayıt kendisinden sonraki bilişsel süreçler için kritik bir öneme sahiptir. Örneğin duyusal kayıt olmasaydı, cümle okurken cümlenin sonuna geldiğimizde baş tarafını unuturduk ve dolayısıyla hiçbir şey anlamamış olurduk. Duyusal kayıtta bilgi anında işlenmezse unutulmaktadır.
Duyusal kayıtta dışsal uyarıcıların etkisi yoktur. Kişinin beklentileri ve dikkatine göre kısa süreli belleğe aktarım gerçekleşmektedir. Bilginin duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçişinde dikkat ve seçici algı adeta süzgeç görevi yapar. Aralıksız olarak üst üste verilen bilgiler, bireyin algı alanına giremediğinden kısa süreli belleğe aktarılamadan kaybolur. Örneğin öğrenciler tahtadaki bir problemi defterlerine yazarken öğretmen sözlü bazı yönergeler verirse çocukların bunu hatırlaması mümkün olamaz; çünkü öğrenci farklı kaynaklardan gelen tüm uyarıcılara dikkat dip yanıt veremez. Aynı zamanda tahtadaki probleme yönelmesi beraberinde yazı yazması, bir takım kurallara dikkat etmesi onun kısa süreli belleğini doldurduğundan öğretmenin söylediklerin dinleyip yorumlayacak kapasiteye sahip değildir.
KISA SÜRELİ BELLEK \ İŞLEYEN BELLEK
Dikkat edilen ve algılanan bilgi duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçirilir.
Kısa süreli belleğin birbiriyle ilişkili iki temel fonksiyonu vardır. Bu yüzden çift isimlidir. Birinci işlevi;
Sınırlı bilgiyi sınırlı zaman içerisinde geçici olarak depolamasıdır. Bu işlevden dolayı kısa süreli bellek ismini almaktadır. Miller(1956), yetişkinin kısa süreli belleği yedi±iki birimlik(grupluk) yani beş ile dokuz bilgi arasında bilgi depolayabilmektedir. Daha sonra broadbent(1975), buna karşı çıkarak yedi±iki üç birimlik bilgi saklayabildiğini savunmuştur. Yalnız tartışılacak konu bu değildir. Bilgi biriminin büyüklüğüdür. Örneğin; 1-2-2-5-5-7-8 bu dizide her rakam bir birimdir. Bu rakamlar gruplanarak birimin büyüklüğü arttırılırken birim sayısı azaltılabilir. “122-55-78” yedi birimlik bilgi böylece gruplanarak üç birime indirildi. Acaba bir birimde bulunması gereken bilgi miktarı ne kadar büyüklükte olmalıdır? Bu sorunun hala net bir cevabı olmamakla beraber cevabı bulunmaya çalışılmaktadır.
Bilgi kısa süreli bellekte çok kısa zaman kalmaktadır. Yetişkinlerde bu süre yirmi saniye civarındadır. Bu süre zihinsel tekrar yapılmadığı takdirde geçerli olacak bir değerdir.
Unutma ilk saniyelerde çok hızlıdır, daha sonra saniyeler ilerledikçe unutma hızı azalmaktadır. Kısa süreli bellekte süre sınırlıdır. Bunu zihinsel tekrar yaparak telafi etmeye çalışıyoruz. Örneğin; o an içinde öğrenilen adresin akılda kalması için sesli ya da zihinsel olarak tekrar yapılır.
Kısa süreli belleğin ikinci kısıtlayıcılığı da kapasite azlığıdır. Bu sınırlılıkta bilginin gruplanması yoluyla birimin kapsamı genişletilip, birim sayısı azaltılarak en düşük düzeye indirilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)