Sayfalar

İzleyiciler

16 Mart 2011 Çarşamba

Şizofrenide Bakım Nasıldır?

Şizofreni tedavisinde hem ilaç tedavisi, hem de psikososyal rehabilitasyon gerekir. İlaçlar bazı semptomların kontrol altına alınmasına yarar; bazı durumlarda ise kısa bir süre hastaneye yatış gerekli olabilir. Bazıları yeterince iyileşip normal yaşamlarını sürdürecek hale gelebilirler. Buna karşılık, çoğu hastaların belirtileri sorun yaratmaya devam eder ve bu nedenle uzun bir süre, belki de hayatları boyunca ilaç kullanmaları gerekir.

İlaç tedavileri önemlidir fakat hastalığı tamamiyle iyileştirmezler. Diğer tıbbi rahatsızlıklar gibi şizofreni olan kişilerin de daha sağlıklı olmaları ve daha iyi işlev görebilmeleri için destek ve anlayışa ihtiyaçları vardır. İlaçla hastalık belirtileri kontrol altına alınmış olanların eskiden sahip oldukları becerileri yeniden kazanmak, yeni beceriler geliştirmek ve hastalıkla başa çıkmayı öğrenmek için bireysel ve sosyal programlar yardımcı olabilir. Genellikle, şizofrenisi olan insanların

Şizofrenlere Verilen Hizmetler Nelerdir?

Şizofrenler birkaç hafta, hatta ay hastanede yatırılabilirse de, hastane tedavisinin amacı kişinin, yeniden toplum içine dönebileceği şekilde belirtilerini düzeltmektir. Genellikle, hastaneden çıkan kişiler tam iyileşmemiştir fakat, eğer çıkışlarından sonra destek görürlerse hastalıkları kontrol altına alınabilir. Hastaneden çıkıştaki sağlık durumunu koruyabilmeleri için yetenek ve işlevlerine uygun özel bazı hizmetlere ihtiyaç duyarlar. Birçok farklı araştırma ve raporda, hastane tedavisiyle birlikte yürütülmesi gereken alanlar aşağıda belirtiliştir:

1.Tıbbi Tedavi
Aile hekimi veya pratisyen hekim, psikiyatrist, klinik, hastane, sağlık ocağı tarafından yürütülür. Buraya fiziksel bakım(ağız/göz bakımı) da dahildir.

2.Destekleyici Konutlar
Sorumluluk yükleri kaldırılmış veya azaltılmış barınma yerleridir; ev-içi programların yürütüldüğü grup evleri; denetim ve destekli yurtlar; "dernek evi" modeli.

3.Sevgi ve arkadaşlık
Kendini kabul eden aile ve arkadaşlar.

4.Toplumsal destek
Uğrak merkezleri, dernekler, boş-zaman terapisi, toplumsal-beceri eğitimi, bedensel faaliyetler, boş zaman kullanma eğitimi.

Şizofrenlerin İhtiyaçları Nelerdir, Şizofrenlerin İhtiyaçları Nasıl Karşılanır?

"Ben, insanların benim de herkes gibi olduğumu anlamalarını istiyorum. Ben bir bireyim ve toplumdan bu şekilde davranış bekliyorum. Beni, şizofreni diye etiketlenmiş bir kutuya kapatmasınlar."

Şizofreni nedeniyle acı çeken birinin ihtiyaçları herkesinkine benzer. Aradaki fark, şizofrenlerin bu ihtiyaçlarını hastalıkları nedeniyle, doyurmayı becerememelerindedir.

Temel ihtiyaçlar şu şekilde sıralanabilir:
*Temiz, güvenli ve rahat bir ev
*Değerli, zevkli ve sorunsuz bir iş yapmak
*Kabul eden ve yargılamayan ilişkiler

Şizofreni (İçe kapanma)

Şizofreni (İçe kapanma)
Şizofreni Nedir?
Şizofreni İçe kapanma, gerçeklere kayıtsızlık ve şahsiyet ikileşmesi, zihin bölünmesi, İçe yönelik düşünce yapısının yerleşmesi şeklinde beliren bir psikozdur. Şizofren kendine Özgü bir Dünya da yaşamakta, ilksel ve benmergezci (egosantrik) bir düşünce yapısına sahip bulunmaktadır. Kendi iç dünyasına yerleşmiş olan Şizofren Bir düşler aleminde yaşamaktadır. Bu hastalığa yakalanma yaşı genellikle 15-35 yaşları arasındadır. Vakaların büyük bir kısmında kalıtsal anıklık söz konusudur.
 

ŞİZOFRENİ TANISI NASIL KONUR ?
Şizofrenide görülen belirtiler başka psikiyatrik hastalıklarda da görülebilir.
Hiçbir belirti tek başına tanı koydurucu değildir. Tanı psikiyatri uzmanı tarafından hastanın ruhsal muayenesi, hasta yakınları ile görüşme ve çoğu zaman hastanın klinik izlenmesi sonucu konur.
Şizotipal kişilik bozukluğu, şizoaffektif bozukluk, bipolar duygulanım bozukluğu şizofreni ile sıklıkla karışan bozukluklardır.
Bazı bedensel hastalıkların seyri sırasında da benzer belirtiler görülebilir, bu nedenle ayırıcı tanıyı yapabilmek için fizik muayene ve kan tahlillerinin yapılması gerekir.
Alkol ve madde bağımlılığı olan veya bazı ilaçları kullanan kişilerde de benzer belirtiler olabilir. Hastanın öyküsünün alınması sırasında buna dikkat edilmeli ve öyküde bu durumlardan bahsediliyorsa buna yönelik tetkiklerin yapılması gerekmektedir.

ŞİZOFRENİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR

Bellek Destekleyiciler

Örgütleme ve eklemleme çok güçlü kodlama(anlamlandırma) türleri olmakla birlikte, tüm bilgiler, örgütleme için elverişli olmayabilir. Ayrıca bazı bilgiler de tamamıyla yeni ya da eskilerle tümden ilişkisiz olabilir. Bu nedenle de eklemleme yoluyla kodlamak mümkün olmaz. Bu durumda anlamlı kodlama yapmak için bellek destekleyici ipuçlarını kullanmak oldukça faydalıdır. Bellek destekleyiciler, okul öğrenmelerinde özellikle terimleri ve olguları(kim,ne zaman, nerede sorularına cevap veren bilgi türü) kodlamak üzere geniş ölçüde kullanılmaktadır.Bellek destekleyici stratejiler, öğrenilecek kapsam içinde doğal olarak bulunmayan ilişkileri, çağrışımları meydana getirerek kodlamaya yardım eden stratejilerdir. Bu stratejiler doğal olarak ilişkilerin bulunmadığı durumda, benzer ve farklı özelliklere sahip bilgiler arasında yapay bir bağ yaratır bu nedenle bellek destekleyici stratejiler, bir bakıma eklemlemenin bir türü olarak tanımlanabilir.Sonuç olarak bellek destekleyiciler, öğrenilecek bilgiyi daha anlamlı hale getirerek öğrenilenin hatırlanmasını kolaylaştırmaktadır. Araştırmalar, bilgi ne kadar anlamlı olursa, bilginin kalıcılığı ve hatırlanmasının o derece kolay olduğunu göstermektedir(Lehsin, Pollock ve Regeluth,1992). Bu durumda, “bellek destekleyen stratejilerin öğrenciye ne zaman verilmesi gerekir?” sorusu akla gelmektedir. Öğrenciye yeni bilginin sunulduğu anda bellek destekleyici stratejinin de verilmesi gerekir. Böylece öğrenci, yeni bilgiyi uygun olan bellek destekleyici stratejiyle öğrenme çabasına girerek yeni bilgi ile bellek destekleyici ipucu arasındaki ilişki yapılan araştırmalar yoluyla güçlü bir şekilde kurulur.
Yapılan araştırmalar,sınıflarda bellek destekleyici stratejilerin öğretimine çok az yer verildiğini göstermektedir(Moely ve diğerleri, 1986). Her öğrenci öğrenme için gerekli olan bellek destekleyici stratejileri geliştirme gücünde değildir. Bu nedenle öğretmenler, doğrudan öğretim yoluyla çocukların bu stratejileri öğrenmelerini sağlamalıdırlar.
Yukarda da açıklandığı gibi bellek destekleyici stratejiler özellikle sözcüklerin, terimlerin ve olguların öğrenilmesine ve hatırlanmasına yardımcıdırlar. Bellek destekleyici stratejilere temel olarak iki grup altında toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi imajlar(imagery), diğeri de sözel(verbal) semboller kullanılarak yapılan kodlamalardır. İmajların kullanıldığı bellek destekleyici stratejilerle bilgi zihinsel resimler içine yerleştirilerek ya da onlarla ilişkilendirilerek kodlandırılır. Sözel stratejilerle ise yeni bilgi, eski öğrenilen sözel yapılarla anlamlı bağlar oluşturularak kodlandırılır.
İmajlar: Luria(1968) tarafından yapılan bir örnek olay çalışmasında(cesa study) fotoğrafik belleğe sahip olan bir kişi imajları kullanarak bilgiyi kodlamaktadır. Bu kişi tablo 6’da verilen anlamsız hece listesini tam olarak hatırladığı gibi, çalışmada dört yıl sonra da bu anlamsız hece listesini hiç yanlış yapmadan hatırlayabilmiştir. B uşahsın yaptığı bütün şey, anlamsız hece listesine uygun olarak, zihninde bir resim çizmektir.
Hatırlaması İstenen Anlamsız Heceler
1) ma va na sa na va
2) na sa na ma va
3) sa na ma va na
4) va sa na va na ma
5) na va na va sa ma
6) na ma sa ma va na
7) sa ma sa va na

Homeopati: minimum dozların büyüsü

Homeopati: minimum dozların büyüsü

Homeopatide ilaçların son hazırlanmış halinde sadece "dinamik/enerjetik iyileştirici güç" vardır. İçlerinde herhangi bir orijinal ana madde bulunmaz. "Potensiyalizasyon" denen özel bir hazırlama metodu ile 3000'in üzerinde homeopatik ilaç, bitkisel, hayvansal, mineraller vs gibi maddelerinin tedavi edici gücü açığa çıkarılarak hazırlanır. Bu nedenle ultra düşük dozlardaki homeopatik ilaçlar toksik değildir, yan etkileri yoktur.
Zararsız oldukları için çok yumuşak ve güvenli bir şekilde tedavi gerçekleşir.

Bellek türleri duyusal kayıt, kısa süreli bellek, uzun süreli bellek

Bellek türleri duyusal kayıt, kısa süreli bellek, uzun süreli bellek olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır.Duyusal kayıt çok kısa süreli olduğundan bazı psikologlar tarafından bellek türü olarak ele alınmazken biz bellek türleri olarak kabul edeceğiz.DUYUSAL KAYIT
Egzoz kokusu, güneşin parlaklığı, çocuk ağlaması… vb. bilgiyi işleme bu uyarıcıların çevreden alınmasıyla başlar.
Çevreden gelen uyarılar duyu organlarını etkiler, duyusal kayıt yoluyla sinir sistemine girer. Uyarıcıdan ilk algılanandan duyusal kayıt sorumludur. Örneğin; parmağımızı gözümüzün önüne tutup hemen çektiğimiz takdirde parmak bir süre hala orda duruyormuş gibi gelir; gölgesini görürüz. Bu gölge görsel kaydınızda kalan bellek izinin sonucudur. Diğer bir örnek vermek gerekirse örneğin; anlamsız bir sözcüğün tekrarı, duyusal kaydın işitme kısmındaki izinin bir sonucudur.
Duyusal kayıttaki bilgi orijinal bilgiyi temsili yapıdadır. Yani uyarıcının tam bir kopyasıdır. Çok kısa sürelidir. Bazı psikologlara yarım saniyeden az, bazılarına göreyse bir ile dört saniye arasında olduğunu söylerler. Moates ve schumacher görsel bilginin bir saniye, işitsel bilginin dört saniye kaldığını söylerler. Süre kısıtlıdır ancak kapasite sınırsızdır. Her duyu için ayrı deposu olduğu düşünülmektedir.
Duyusal kayıt kendisinden sonraki bilişsel süreçler için kritik bir öneme sahiptir. Örneğin duyusal kayıt olmasaydı, cümle okurken cümlenin sonuna geldiğimizde baş tarafını unuturduk ve dolayısıyla hiçbir şey anlamamış olurduk. Duyusal kayıtta bilgi anında işlenmezse unutulmaktadır.
Duyusal kayıtta dışsal uyarıcıların etkisi yoktur. Kişinin beklentileri ve dikkatine göre kısa süreli belleğe aktarım gerçekleşmektedir. Bilginin duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçişinde dikkat ve seçici algı adeta süzgeç görevi yapar. Aralıksız olarak üst üste verilen bilgiler, bireyin algı alanına giremediğinden kısa süreli belleğe aktarılamadan kaybolur. Örneğin öğrenciler tahtadaki bir problemi defterlerine yazarken öğretmen sözlü bazı yönergeler verirse çocukların bunu hatırlaması mümkün olamaz; çünkü öğrenci farklı kaynaklardan gelen tüm uyarıcılara dikkat dip yanıt veremez. Aynı zamanda tahtadaki probleme yönelmesi beraberinde yazı yazması, bir takım kurallara dikkat etmesi onun kısa süreli belleğini doldurduğundan öğretmenin söylediklerin dinleyip yorumlayacak kapasiteye sahip değildir.
KISA SÜRELİ BELLEK \ İŞLEYEN BELLEK
Dikkat edilen ve algılanan bilgi duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçirilir.
Kısa süreli belleğin birbiriyle ilişkili iki temel fonksiyonu vardır. Bu yüzden çift isimlidir. Birinci işlevi;
Sınırlı bilgiyi sınırlı zaman içerisinde geçici olarak depolamasıdır. Bu işlevden dolayı kısa süreli bellek ismini almaktadır. Miller(1956), yetişkinin kısa süreli belleği yedi±iki birimlik(grupluk) yani beş ile dokuz bilgi arasında bilgi depolayabilmektedir. Daha sonra broadbent(1975), buna karşı çıkarak yedi±iki üç birimlik bilgi saklayabildiğini savunmuştur. Yalnız tartışılacak konu bu değildir. Bilgi biriminin büyüklüğüdür. Örneğin; 1-2-2-5-5-7-8 bu dizide her rakam bir birimdir. Bu rakamlar gruplanarak birimin büyüklüğü arttırılırken birim sayısı azaltılabilir. “122-55-78” yedi birimlik bilgi böylece gruplanarak üç birime indirildi. Acaba bir birimde bulunması gereken bilgi miktarı ne kadar büyüklükte olmalıdır? Bu sorunun hala net bir cevabı olmamakla beraber cevabı bulunmaya çalışılmaktadır.
Bilgi kısa süreli bellekte çok kısa zaman kalmaktadır. Yetişkinlerde bu süre yirmi saniye civarındadır. Bu süre zihinsel tekrar yapılmadığı takdirde geçerli olacak bir değerdir.
Unutma ilk saniyelerde çok hızlıdır, daha sonra saniyeler ilerledikçe unutma hızı azalmaktadır. Kısa süreli bellekte süre sınırlıdır. Bunu zihinsel tekrar yaparak telafi etmeye çalışıyoruz. Örneğin; o an içinde öğrenilen adresin akılda kalması için sesli ya da zihinsel olarak tekrar yapılır.
Kısa süreli belleğin ikinci kısıtlayıcılığı da kapasite azlığıdır. Bu sınırlılıkta bilginin gruplanması yoluyla birimin kapsamı genişletilip, birim sayısı azaltılarak en düşük düzeye indirilir.