Örgütleme ve eklemleme çok güçlü kodlama(anlamlandırma) türleri olmakla birlikte, tüm bilgiler, örgütleme için elverişli olmayabilir. Ayrıca bazı bilgiler de tamamıyla yeni ya da eskilerle tümden ilişkisiz olabilir. Bu nedenle de eklemleme yoluyla kodlamak mümkün olmaz. Bu durumda anlamlı kodlama yapmak için bellek destekleyici ipuçlarını kullanmak oldukça faydalıdır. Bellek destekleyiciler, okul öğrenmelerinde özellikle terimleri ve olguları(kim,ne zaman, nerede sorularına cevap veren bilgi türü) kodlamak üzere geniş ölçüde kullanılmaktadır.Bellek destekleyici stratejiler, öğrenilecek kapsam içinde doğal olarak bulunmayan ilişkileri, çağrışımları meydana getirerek kodlamaya yardım eden stratejilerdir. Bu stratejiler doğal olarak ilişkilerin bulunmadığı durumda, benzer ve farklı özelliklere sahip bilgiler arasında yapay bir bağ yaratır bu nedenle bellek destekleyici stratejiler, bir bakıma eklemlemenin bir türü olarak tanımlanabilir.Sonuç olarak bellek destekleyiciler, öğrenilecek bilgiyi daha anlamlı hale getirerek öğrenilenin hatırlanmasını kolaylaştırmaktadır. Araştırmalar, bilgi ne kadar anlamlı olursa, bilginin kalıcılığı ve hatırlanmasının o derece kolay olduğunu göstermektedir(Lehsin, Pollock ve Regeluth,1992). Bu durumda, “bellek destekleyen stratejilerin öğrenciye ne zaman verilmesi gerekir?” sorusu akla gelmektedir. Öğrenciye yeni bilginin sunulduğu anda bellek destekleyici stratejinin de verilmesi gerekir. Böylece öğrenci, yeni bilgiyi uygun olan bellek destekleyici stratejiyle öğrenme çabasına girerek yeni bilgi ile bellek destekleyici ipucu arasındaki ilişki yapılan araştırmalar yoluyla güçlü bir şekilde kurulur.
Yapılan araştırmalar,sınıflarda bellek destekleyici stratejilerin öğretimine çok az yer verildiğini göstermektedir(Moely ve diğerleri, 1986). Her öğrenci öğrenme için gerekli olan bellek destekleyici stratejileri geliştirme gücünde değildir. Bu nedenle öğretmenler, doğrudan öğretim yoluyla çocukların bu stratejileri öğrenmelerini sağlamalıdırlar.
Yukarda da açıklandığı gibi bellek destekleyici stratejiler özellikle sözcüklerin, terimlerin ve olguların öğrenilmesine ve hatırlanmasına yardımcıdırlar. Bellek destekleyici stratejilere temel olarak iki grup altında toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi imajlar(imagery), diğeri de sözel(verbal) semboller kullanılarak yapılan kodlamalardır. İmajların kullanıldığı bellek destekleyici stratejilerle bilgi zihinsel resimler içine yerleştirilerek ya da onlarla ilişkilendirilerek kodlandırılır. Sözel stratejilerle ise yeni bilgi, eski öğrenilen sözel yapılarla anlamlı bağlar oluşturularak kodlandırılır.
İmajlar: Luria(1968) tarafından yapılan bir örnek olay çalışmasında(cesa study) fotoğrafik belleğe sahip olan bir kişi imajları kullanarak bilgiyi kodlamaktadır. Bu kişi tablo 6’da verilen anlamsız hece listesini tam olarak hatırladığı gibi, çalışmada dört yıl sonra da bu anlamsız hece listesini hiç yanlış yapmadan hatırlayabilmiştir. B uşahsın yaptığı bütün şey, anlamsız hece listesine uygun olarak, zihninde bir resim çizmektir.
Hatırlaması İstenen Anlamsız Heceler
1) ma va na sa na va
2) na sa na ma va
3) sa na ma va na
4) va sa na va na ma
5) na va na va sa ma
6) na ma sa ma va na
7) sa ma sa va na
Tıp Ders Notları ----------------- Sağlıklı Yaşam / İlkyardım / sağlık Haberleri ------------- Hastalık ve Tedavileri
İzleyiciler
16 Mart 2011 Çarşamba
Bellek Destekleyiciler
sağlık,tıp dersleri,tıp fakültesi,medical
bellek,
destekleyici,
destekleyiciler,
devices,
eklemleme,
ıpuçları,
kodlama,
mnemonic
Homeopati: minimum dozların büyüsü
Homeopati: minimum dozların büyüsü
Homeopatide ilaçların son hazırlanmış halinde sadece "dinamik/enerjetik iyileştirici güç" vardır. İçlerinde herhangi bir orijinal ana madde bulunmaz. "Potensiyalizasyon" denen özel bir hazırlama metodu ile 3000'in üzerinde homeopatik ilaç, bitkisel, hayvansal, mineraller vs gibi maddelerinin tedavi edici gücü açığa çıkarılarak hazırlanır. Bu nedenle ultra düşük dozlardaki homeopatik ilaçlar toksik değildir, yan etkileri yoktur.
Zararsız oldukları için çok yumuşak ve güvenli bir şekilde tedavi gerçekleşir.
Homeopatide ilaçların son hazırlanmış halinde sadece "dinamik/enerjetik iyileştirici güç" vardır. İçlerinde herhangi bir orijinal ana madde bulunmaz. "Potensiyalizasyon" denen özel bir hazırlama metodu ile 3000'in üzerinde homeopatik ilaç, bitkisel, hayvansal, mineraller vs gibi maddelerinin tedavi edici gücü açığa çıkarılarak hazırlanır. Bu nedenle ultra düşük dozlardaki homeopatik ilaçlar toksik değildir, yan etkileri yoktur.
Zararsız oldukları için çok yumuşak ve güvenli bir şekilde tedavi gerçekleşir.
Bellek türleri duyusal kayıt, kısa süreli bellek, uzun süreli bellek
Bellek türleri duyusal kayıt, kısa süreli bellek, uzun süreli bellek olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır.Duyusal kayıt çok kısa süreli olduğundan bazı psikologlar tarafından bellek türü olarak ele alınmazken biz bellek türleri olarak kabul edeceğiz.DUYUSAL KAYIT
Egzoz kokusu, güneşin parlaklığı, çocuk ağlaması… vb. bilgiyi işleme bu uyarıcıların çevreden alınmasıyla başlar.
Çevreden gelen uyarılar duyu organlarını etkiler, duyusal kayıt yoluyla sinir sistemine girer. Uyarıcıdan ilk algılanandan duyusal kayıt sorumludur. Örneğin; parmağımızı gözümüzün önüne tutup hemen çektiğimiz takdirde parmak bir süre hala orda duruyormuş gibi gelir; gölgesini görürüz. Bu gölge görsel kaydınızda kalan bellek izinin sonucudur. Diğer bir örnek vermek gerekirse örneğin; anlamsız bir sözcüğün tekrarı, duyusal kaydın işitme kısmındaki izinin bir sonucudur.
Duyusal kayıttaki bilgi orijinal bilgiyi temsili yapıdadır. Yani uyarıcının tam bir kopyasıdır. Çok kısa sürelidir. Bazı psikologlara yarım saniyeden az, bazılarına göreyse bir ile dört saniye arasında olduğunu söylerler. Moates ve schumacher görsel bilginin bir saniye, işitsel bilginin dört saniye kaldığını söylerler. Süre kısıtlıdır ancak kapasite sınırsızdır. Her duyu için ayrı deposu olduğu düşünülmektedir.
Duyusal kayıt kendisinden sonraki bilişsel süreçler için kritik bir öneme sahiptir. Örneğin duyusal kayıt olmasaydı, cümle okurken cümlenin sonuna geldiğimizde baş tarafını unuturduk ve dolayısıyla hiçbir şey anlamamış olurduk. Duyusal kayıtta bilgi anında işlenmezse unutulmaktadır.
Duyusal kayıtta dışsal uyarıcıların etkisi yoktur. Kişinin beklentileri ve dikkatine göre kısa süreli belleğe aktarım gerçekleşmektedir. Bilginin duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçişinde dikkat ve seçici algı adeta süzgeç görevi yapar. Aralıksız olarak üst üste verilen bilgiler, bireyin algı alanına giremediğinden kısa süreli belleğe aktarılamadan kaybolur. Örneğin öğrenciler tahtadaki bir problemi defterlerine yazarken öğretmen sözlü bazı yönergeler verirse çocukların bunu hatırlaması mümkün olamaz; çünkü öğrenci farklı kaynaklardan gelen tüm uyarıcılara dikkat dip yanıt veremez. Aynı zamanda tahtadaki probleme yönelmesi beraberinde yazı yazması, bir takım kurallara dikkat etmesi onun kısa süreli belleğini doldurduğundan öğretmenin söylediklerin dinleyip yorumlayacak kapasiteye sahip değildir.
KISA SÜRELİ BELLEK \ İŞLEYEN BELLEK
Dikkat edilen ve algılanan bilgi duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçirilir.
Kısa süreli belleğin birbiriyle ilişkili iki temel fonksiyonu vardır. Bu yüzden çift isimlidir. Birinci işlevi;
Sınırlı bilgiyi sınırlı zaman içerisinde geçici olarak depolamasıdır. Bu işlevden dolayı kısa süreli bellek ismini almaktadır. Miller(1956), yetişkinin kısa süreli belleği yedi±iki birimlik(grupluk) yani beş ile dokuz bilgi arasında bilgi depolayabilmektedir. Daha sonra broadbent(1975), buna karşı çıkarak yedi±iki üç birimlik bilgi saklayabildiğini savunmuştur. Yalnız tartışılacak konu bu değildir. Bilgi biriminin büyüklüğüdür. Örneğin; 1-2-2-5-5-7-8 bu dizide her rakam bir birimdir. Bu rakamlar gruplanarak birimin büyüklüğü arttırılırken birim sayısı azaltılabilir. “122-55-78” yedi birimlik bilgi böylece gruplanarak üç birime indirildi. Acaba bir birimde bulunması gereken bilgi miktarı ne kadar büyüklükte olmalıdır? Bu sorunun hala net bir cevabı olmamakla beraber cevabı bulunmaya çalışılmaktadır.
Bilgi kısa süreli bellekte çok kısa zaman kalmaktadır. Yetişkinlerde bu süre yirmi saniye civarındadır. Bu süre zihinsel tekrar yapılmadığı takdirde geçerli olacak bir değerdir.
Unutma ilk saniyelerde çok hızlıdır, daha sonra saniyeler ilerledikçe unutma hızı azalmaktadır. Kısa süreli bellekte süre sınırlıdır. Bunu zihinsel tekrar yaparak telafi etmeye çalışıyoruz. Örneğin; o an içinde öğrenilen adresin akılda kalması için sesli ya da zihinsel olarak tekrar yapılır.
Kısa süreli belleğin ikinci kısıtlayıcılığı da kapasite azlığıdır. Bu sınırlılıkta bilginin gruplanması yoluyla birimin kapsamı genişletilip, birim sayısı azaltılarak en düşük düzeye indirilir.
Egzoz kokusu, güneşin parlaklığı, çocuk ağlaması… vb. bilgiyi işleme bu uyarıcıların çevreden alınmasıyla başlar.
Çevreden gelen uyarılar duyu organlarını etkiler, duyusal kayıt yoluyla sinir sistemine girer. Uyarıcıdan ilk algılanandan duyusal kayıt sorumludur. Örneğin; parmağımızı gözümüzün önüne tutup hemen çektiğimiz takdirde parmak bir süre hala orda duruyormuş gibi gelir; gölgesini görürüz. Bu gölge görsel kaydınızda kalan bellek izinin sonucudur. Diğer bir örnek vermek gerekirse örneğin; anlamsız bir sözcüğün tekrarı, duyusal kaydın işitme kısmındaki izinin bir sonucudur.
Duyusal kayıttaki bilgi orijinal bilgiyi temsili yapıdadır. Yani uyarıcının tam bir kopyasıdır. Çok kısa sürelidir. Bazı psikologlara yarım saniyeden az, bazılarına göreyse bir ile dört saniye arasında olduğunu söylerler. Moates ve schumacher görsel bilginin bir saniye, işitsel bilginin dört saniye kaldığını söylerler. Süre kısıtlıdır ancak kapasite sınırsızdır. Her duyu için ayrı deposu olduğu düşünülmektedir.
Duyusal kayıt kendisinden sonraki bilişsel süreçler için kritik bir öneme sahiptir. Örneğin duyusal kayıt olmasaydı, cümle okurken cümlenin sonuna geldiğimizde baş tarafını unuturduk ve dolayısıyla hiçbir şey anlamamış olurduk. Duyusal kayıtta bilgi anında işlenmezse unutulmaktadır.
Duyusal kayıtta dışsal uyarıcıların etkisi yoktur. Kişinin beklentileri ve dikkatine göre kısa süreli belleğe aktarım gerçekleşmektedir. Bilginin duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçişinde dikkat ve seçici algı adeta süzgeç görevi yapar. Aralıksız olarak üst üste verilen bilgiler, bireyin algı alanına giremediğinden kısa süreli belleğe aktarılamadan kaybolur. Örneğin öğrenciler tahtadaki bir problemi defterlerine yazarken öğretmen sözlü bazı yönergeler verirse çocukların bunu hatırlaması mümkün olamaz; çünkü öğrenci farklı kaynaklardan gelen tüm uyarıcılara dikkat dip yanıt veremez. Aynı zamanda tahtadaki probleme yönelmesi beraberinde yazı yazması, bir takım kurallara dikkat etmesi onun kısa süreli belleğini doldurduğundan öğretmenin söylediklerin dinleyip yorumlayacak kapasiteye sahip değildir.
KISA SÜRELİ BELLEK \ İŞLEYEN BELLEK
Dikkat edilen ve algılanan bilgi duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçirilir.
Kısa süreli belleğin birbiriyle ilişkili iki temel fonksiyonu vardır. Bu yüzden çift isimlidir. Birinci işlevi;
Sınırlı bilgiyi sınırlı zaman içerisinde geçici olarak depolamasıdır. Bu işlevden dolayı kısa süreli bellek ismini almaktadır. Miller(1956), yetişkinin kısa süreli belleği yedi±iki birimlik(grupluk) yani beş ile dokuz bilgi arasında bilgi depolayabilmektedir. Daha sonra broadbent(1975), buna karşı çıkarak yedi±iki üç birimlik bilgi saklayabildiğini savunmuştur. Yalnız tartışılacak konu bu değildir. Bilgi biriminin büyüklüğüdür. Örneğin; 1-2-2-5-5-7-8 bu dizide her rakam bir birimdir. Bu rakamlar gruplanarak birimin büyüklüğü arttırılırken birim sayısı azaltılabilir. “122-55-78” yedi birimlik bilgi böylece gruplanarak üç birime indirildi. Acaba bir birimde bulunması gereken bilgi miktarı ne kadar büyüklükte olmalıdır? Bu sorunun hala net bir cevabı olmamakla beraber cevabı bulunmaya çalışılmaktadır.
Bilgi kısa süreli bellekte çok kısa zaman kalmaktadır. Yetişkinlerde bu süre yirmi saniye civarındadır. Bu süre zihinsel tekrar yapılmadığı takdirde geçerli olacak bir değerdir.
Unutma ilk saniyelerde çok hızlıdır, daha sonra saniyeler ilerledikçe unutma hızı azalmaktadır. Kısa süreli bellekte süre sınırlıdır. Bunu zihinsel tekrar yaparak telafi etmeye çalışıyoruz. Örneğin; o an içinde öğrenilen adresin akılda kalması için sesli ya da zihinsel olarak tekrar yapılır.
Kısa süreli belleğin ikinci kısıtlayıcılığı da kapasite azlığıdır. Bu sınırlılıkta bilginin gruplanması yoluyla birimin kapsamı genişletilip, birim sayısı azaltılarak en düşük düzeye indirilir.
Psikoloji Bölümü – Meslek Tanıtımları
Psikoloji Bölümü – Meslek Tanıtımları
İnsan davranışlarının gözlem ve deney yöntemlerinin kullanılarak bilimsel bir şekilde incelenmesi ve nedenlerinin ortaya çıkarılması konularında eğitim ve araştırma yapılır. Sağlık bakanlığı ve üniversitelere bağlı akıl hastanelerinde, ruh sağlığı merkezlerinde, çocuk ıslah evlerinde, cezaevlerinde psikolog, rehberlik ve araştırma merkezlerinde okul psikoloğu olarak çalışılabilir. Ayrıca öğretmenlik sertifikası alanlar liselerde öğretmenlik yapabilirler.
Psikoloji Programının Amacı : Psikoloji bölümü, insan davranışlarının gözlem ve deney yöntemlerini kullanarak bilimsel bir biçimde incelenmesi ve nedenlerinin ortaya çıkarılması konularında eğitim ve araştırma yapar. Psikoloji, kuramsal psikoloji ve uygulamalı psikoloji adı altında iki dala ayrılır.
1. Kuramsal Psikoloji : Bu dal, öğrenme, düşünme, güdülenme gibi psikolojik süreçlerle ilgilidir. İnsan ve hayvanlar üzerinde laboratuvarda deneyler yaparak psikolojik olayları inceleyen “Deneysel Psikoloji”; davranışların fizyolojik temellerini araştıran “Fizyolojik Psikoloji”; toplum tarafından etkilenen insan davranışlarını inceleyen “Sosyal Psikoloji”; insanda düşünme, öğrenme, duygu ve heyecan gibi psikolojik süreçlerin gelişimini inceleyen “Gelişim Psikolojisi” ve normal dışı davranışları inceleyen “Anormaller Psikolojisi” kuramsal psikoloji grubuna girer.
2. Uygulamalı Psikoloji : Kuramsal psikolojinin verileri günlük yaşamda insan davranışları ile ilgili sorunları gidermede kullanılır. İleri derecede uyum bozukluğu gösteren kimselerin davranışlarının nedenlerini ve tedavi yöntemlerini inceleyen “Klinik psikoloji”;endüstride üretimi artırmak için en uygun elemanların seçimini ve çalışma ortamında olumlu ilişkiler kurulmasını sağlayan, tüketicinin isteklerini saptayan “Endüstri Psikolojisi”;
İnsan davranışlarının gözlem ve deney yöntemlerinin kullanılarak bilimsel bir şekilde incelenmesi ve nedenlerinin ortaya çıkarılması konularında eğitim ve araştırma yapılır. Sağlık bakanlığı ve üniversitelere bağlı akıl hastanelerinde, ruh sağlığı merkezlerinde, çocuk ıslah evlerinde, cezaevlerinde psikolog, rehberlik ve araştırma merkezlerinde okul psikoloğu olarak çalışılabilir. Ayrıca öğretmenlik sertifikası alanlar liselerde öğretmenlik yapabilirler.
Psikoloji Programının Amacı : Psikoloji bölümü, insan davranışlarının gözlem ve deney yöntemlerini kullanarak bilimsel bir biçimde incelenmesi ve nedenlerinin ortaya çıkarılması konularında eğitim ve araştırma yapar. Psikoloji, kuramsal psikoloji ve uygulamalı psikoloji adı altında iki dala ayrılır.
1. Kuramsal Psikoloji : Bu dal, öğrenme, düşünme, güdülenme gibi psikolojik süreçlerle ilgilidir. İnsan ve hayvanlar üzerinde laboratuvarda deneyler yaparak psikolojik olayları inceleyen “Deneysel Psikoloji”; davranışların fizyolojik temellerini araştıran “Fizyolojik Psikoloji”; toplum tarafından etkilenen insan davranışlarını inceleyen “Sosyal Psikoloji”; insanda düşünme, öğrenme, duygu ve heyecan gibi psikolojik süreçlerin gelişimini inceleyen “Gelişim Psikolojisi” ve normal dışı davranışları inceleyen “Anormaller Psikolojisi” kuramsal psikoloji grubuna girer.
2. Uygulamalı Psikoloji : Kuramsal psikolojinin verileri günlük yaşamda insan davranışları ile ilgili sorunları gidermede kullanılır. İleri derecede uyum bozukluğu gösteren kimselerin davranışlarının nedenlerini ve tedavi yöntemlerini inceleyen “Klinik psikoloji”;endüstride üretimi artırmak için en uygun elemanların seçimini ve çalışma ortamında olumlu ilişkiler kurulmasını sağlayan, tüketicinin isteklerini saptayan “Endüstri Psikolojisi”;
sağlık,tıp dersleri,tıp fakültesi,medical
bölümü,
meslek,
psikoloji,
psikoloji bölümü,
tanıtımları,
Üniversite tercih rehberi
8 Mart 2011 Salı
Kandaki bileşen sayısı
Araştırmacılar, 3 yıllık detaylı bir araştırma ile insana ait kan örneklerinde 4 bin 229 bileşen bulunduğunu tespit ettiler.
Bir tıp doktorunun hasta kişinin kanındaki sadece 10-20 kimyasalı analiz ettiğini söyleyen Kanada'da Alberda Üniversitesi'nde görevli araştırmacılar, sağlık problemlerinin teşhis ve tedavisi için kanda potansiyel olarak bakabilecekleri 4 bin 229 bileşen belirlediklerini açıkladılar.
"Public Libary of Science One" isimli dergide yer alan çalışmada, doktorlar tarafından şeker hastalığı, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların teşhisinde kan kimyasalları ya da metabolitler (ara ürünler) rutin olarak analiz edildiği kaydediliyor.
Ancak araştırmacılar, kan kimyasında dengesizlikle karakterize olan diğer yüzlerce hastalığın da bu yeni araştırma sayesinde teşhis edilebileceğini belirttiler.
Bir tıp doktorunun hasta kişinin kanındaki sadece 10-20 kimyasalı analiz ettiğini söyleyen Kanada'da Alberda Üniversitesi'nde görevli araştırmacılar, sağlık problemlerinin teşhis ve tedavisi için kanda potansiyel olarak bakabilecekleri 4 bin 229 bileşen belirlediklerini açıkladılar.
"Public Libary of Science One" isimli dergide yer alan çalışmada, doktorlar tarafından şeker hastalığı, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların teşhisinde kan kimyasalları ya da metabolitler (ara ürünler) rutin olarak analiz edildiği kaydediliyor.
Ancak araştırmacılar, kan kimyasında dengesizlikle karakterize olan diğer yüzlerce hastalığın da bu yeni araştırma sayesinde teşhis edilebileceğini belirttiler.
sağlık,tıp dersleri,tıp fakültesi,medical
bileşen,
binden,
biology,
blood,
fazla,
health,
human body,
kanınızda,
Medicine,
science
4 Mart 2011 Cuma
Genital Herpes ,Cinsel Uçuk Genital Aft
Genital Herpes ,Cinsel Uçuk
Genital Aft
Genital herpes (genital uçuk) HSV-1 (herpes simplex virus tip 1) ya da HSV-2'nin etken olduğu, cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır; ancak daha sık görülen etkeni HSV-2 ‘dir. Özellikle HSV-tip 2 genital bölgeyi, makat, kalça bölgesini; tip 1 ise genellikle ağız, yüz ve dudakları etkiler.HSV tip 1 yüz ve dudak enfeksiyonu ve uçuğu da kapsayan yüz herpesi ile sonuçlanır. Herpes virüsleri vücutta belirli sinir hücrelerine yerleşir ve bu enfeksiyonu geçiren kişilerin bazılarında, yaşamları boyunca zaman zaman belirtilerin tekrarlamasına neden olur. Halk arasında cinsel uçuk ya da cinsel aft olarak da bilinir.
Genital Herpes,Cinsel Uçuk enfeksiyonu nasıl bulaşır?
Genital enfeksiyon cinsel ilişki ile bulaşmaktadır. Genital herpes, aktif genital herpes infeksiyonu olan eşinden direk cinsel temas ile geçer. Eşlerin birbirine bu enfeksiyonu bulaştırması genellikle farkında olmadan da oluşabilir. Bulaşma hastalık belirtilerinin olmadığı dönemde bile oluşabilir. Genital herpes hastalığına sahip olan kişiler % 60 oranında hastalıklarından habersizdirler. HSV vücuda genellikle dudak veya genital bölge mukozasındaki bir çatlaktan girerek ilerler ve sinir gangliyonlarına oturur. Bir kere sinir gangliyonunu tutan virüs, yaşam boyu orada kalır. Virüs, hücre içine girdiğinde yaşamak için hücrenin fonksiyonlarını kullanır ve bundan dolayı hücrede harabiyete neden olur. Bu harabiyetin karakteristik belirtileri ağrı, kabarcık, kaşıntı ve içi sıvı dolu kırmızı şişliklerdir.
Virüs bir kere vücuda girdiğinde, savaşmak için antikor dediğimiz savaşçılar oluşur. Bunlar kanda bulunurlar ve bağışıklık cevabı için çok önemlidirler. Genital herpesde nüksler her zaman ilk ataktan daha hafif seyreder. İlk atak ilk yada primer infeksiyon olarak adlandırılır. Bu aşamada virüs sinir gangliyonuna oturur. Tekrarlayan ataklar (nüksler) virüsün sinir gangliyonunda çoğalması ile oluşmaktadır.
Genital Herpez (cinsel uçuk) virusunun belirtileri nelerdir?
Genital Aft
Genital herpes (genital uçuk) HSV-1 (herpes simplex virus tip 1) ya da HSV-2'nin etken olduğu, cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır; ancak daha sık görülen etkeni HSV-2 ‘dir. Özellikle HSV-tip 2 genital bölgeyi, makat, kalça bölgesini; tip 1 ise genellikle ağız, yüz ve dudakları etkiler.HSV tip 1 yüz ve dudak enfeksiyonu ve uçuğu da kapsayan yüz herpesi ile sonuçlanır. Herpes virüsleri vücutta belirli sinir hücrelerine yerleşir ve bu enfeksiyonu geçiren kişilerin bazılarında, yaşamları boyunca zaman zaman belirtilerin tekrarlamasına neden olur. Halk arasında cinsel uçuk ya da cinsel aft olarak da bilinir.
Genital Herpes,Cinsel Uçuk enfeksiyonu nasıl bulaşır?
Genital enfeksiyon cinsel ilişki ile bulaşmaktadır. Genital herpes, aktif genital herpes infeksiyonu olan eşinden direk cinsel temas ile geçer. Eşlerin birbirine bu enfeksiyonu bulaştırması genellikle farkında olmadan da oluşabilir. Bulaşma hastalık belirtilerinin olmadığı dönemde bile oluşabilir. Genital herpes hastalığına sahip olan kişiler % 60 oranında hastalıklarından habersizdirler. HSV vücuda genellikle dudak veya genital bölge mukozasındaki bir çatlaktan girerek ilerler ve sinir gangliyonlarına oturur. Bir kere sinir gangliyonunu tutan virüs, yaşam boyu orada kalır. Virüs, hücre içine girdiğinde yaşamak için hücrenin fonksiyonlarını kullanır ve bundan dolayı hücrede harabiyete neden olur. Bu harabiyetin karakteristik belirtileri ağrı, kabarcık, kaşıntı ve içi sıvı dolu kırmızı şişliklerdir.
Virüs bir kere vücuda girdiğinde, savaşmak için antikor dediğimiz savaşçılar oluşur. Bunlar kanda bulunurlar ve bağışıklık cevabı için çok önemlidirler. Genital herpesde nüksler her zaman ilk ataktan daha hafif seyreder. İlk atak ilk yada primer infeksiyon olarak adlandırılır. Bu aşamada virüs sinir gangliyonuna oturur. Tekrarlayan ataklar (nüksler) virüsün sinir gangliyonunda çoğalması ile oluşmaktadır.
Genital Herpez (cinsel uçuk) virusunun belirtileri nelerdir?
Surgical Examination Videos - Medical Educational Web Download
Surgical Examination Videos - Medical Educational Web
English | 640x352 | XVID | 30fps 859kbps | 127kbps 44.1kHz | 514MB
Genre: eLearning
sağlık,tıp dersleri,tıp fakültesi,medical
educational,
examination,
medical,
surgical,
videos,
web
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)