Sayfalar

İzleyiciler

16 Nisan 2011 Cumartesi

Semmelweis el yikama - Tıp Tarihinde İlk El Yıkama - Semmelweis Refleksi (Semmelweis Reflex)

Dr. Semmelweis 1847 yılında geliştirdiği bir kuramla doktorların hastalarla temas etmeden önce ve ettikten sonra ellerini dezenfekte etmelerini öneriyor.
Bu öneri tıp otoriteleri tarafından şiddetle reddediliyor. Çünkü zamanın bilimsel görüşlerine aykırı. Hatta görüşün doğru olma ihtimali olsa bile her hastayla ilgilenmeden önce ellerin yıkanması zahmetli bir iş olarak algılanıyor.

Buna rağmen Dr. Semmelweis, çalıştığı / idareci konumda bulunduğu sağlık kurumlarında bu yöntemi hayata geçiriyor ve ölüm oranlarında ortalama olarak %18′lerden %1′in altına inen bir düşüş gerçekleşiyor.
Bilimsel olarak kanıtlanabildiği halde bilimsel gerçeğe bu derece katı biçimde karşı çıkmak Semmelweis sendromu olarak kitaplara geçmiş bir konu.
Hijyenin önemini fark ederek anne ve çocuk ölümlerinin azalmasını sağlayan Semmelweis, meslekten men edildi ve akıl hastanesinde hayatını kaybetti.
“Hijyen İstedi, Meslekten Men Edildi”
Dr. Phillippe Ignace Semmelweis, yaklaşık 150 yıl önce, çalıştığı hastanede, ebelerin yaptırdığı doğumlarda anne ölümlerinin, doktor veya tıp öğrencileri tarafından gerçekleştirilenlere göre çok düşük olduğunu fark etti. Bunun nedenini doktorların otopsi sonrası ellerini yıkamadan doğrudan doğumlara girmesine bağlayan Semmelweis, kliniğinde sıkı bir el yıkama uygulaması başlattı.
Anne ölüm oranını, 3 haftada yüzde 22’den yüzde 3’e düşürmeyi başaran Semmelweis’in el yıkama önerisini hekimlik için onur kırıcı bulan Viyana Tabip Odası, onu meslekten men etti. Semmelweis, yoksulluk içinde bir akıl hastanesinde yaşamını yitirdi.

İnsanların bir bilgiyi otomatik olarak (refleks olarak) hiçbir düşünce, tecrübe veya gözleme tabi tutmadan reddetmelerine Semmelweis Refleksi (Semmelweis Reflex) adı veriliyor. (Bu tanım yazar Robert Anton Wilson tarafından yapılmıştır).

Semmelweis, insanlık uğruna şarlatanlık suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı, görevine son verildi, meslekdaşlarının alay konusu oldu, aşağılandı, ve insanlıktan tamamıyla umudunu kesmiş olarak bir akıl hastanesinde hayata veda etti.

Macar Ignaz Philipp Semmelweis (1818-1865), Budin’de doğdu. Alman asıllı mütevazı gelir düzeyindeki bir ailenin beşinci çocuğuydu. Babasının kendisini bir avukat olarak görme isteğine karşın tıp bilimine meraklıydı ve Viyana Tıp Fakültesi’nde tıp öğrenimini tamamlayarak kadın doğum uzmanı oldu. O devirde kadın ve çocuk sağlığıyla haşır neşir olmak pek fazla tercih edilmeyen bir meslekti.

Boston lu bir hekim olan Oliver Wendell Holmes, puerperal ateşi önlemede el yıkamanın önemine işaret eden ilk araştırmacı olmakla birlikte (belki de kendisi doktorluğundan ziyade şairliği ile ön plana çıktığı içindir), tıp tarihi 1847 yılında doğumda el hijyeninin önemini vurgulayan ve yöntem olarak yerleştiren Ignaz Philipp Semmelweis ı tıpta el hijyenini vurgulayan ilk kişi olarak anmaktadır. Semmelweis ın basit bir şekilde dizayn edilen epidemiyolojik çalışmasında el yıkamanın önemi açıkça görülmekle birlikte o dönemde bu sonuçlara şiddetle karşı çıkılmıştır. Semmelweis, Viyana Doğum Hastanesinde, puerperal ateşin, enfekte kişilerin otopsilerine katıldıktan sonra doğuma katılan tıp öğrencileri tarafından kontamine edilen hamilelerde sıklıkla görüldüğünü ortaya koymuştur. Gayet sıkı bir el yıkama uygulamasına geçilmesinden sonra birkaç hafta içinde ölüm oranları %12’den %3’e inmiştir. Semmelweis’ın bu dönüm noktası niteliğindeki çalışması 1861 yılında basılabilmiş ve bu tarihten sonra genel kabul görmüştür. Daha sonraları Semmelweis "obstetrikte antisepsinin öncüsü" olarak kabul edilmiştir.

Semmelweis henüz 28 yaşında genç bir asistan iken bu açıklamaları yapmıştı. Ancak bu sıralarda, Macaristanın 1849’daki Avusturyalılara yönelik başarısız devrim girişimi, Viyanalı doktorların Macar meslekdaşlarına karşı yersiz bir milliyetçilik duygusu beslemelerine yol açmıştı. Semmelweis kutlama beklerken, aşağılanma bulmuştu. Hastane yönetimi tarafından sözleşmesi sona erdirildiği gibi, başlattığı el yıkama uygulamasından da vazgeçiliyordu.

Ancak bunu izleyen dönem Semmelweis için tam bir karabasan halinde geçti. Bir yandan döneminin geçerli tıbbi paradigmasına karşı çıkışı, ama öte yandan da bu karşı çıkışının gerekçelerini açıklayamıyor oluşu, Onu katlanılması güç bir duruma sürüklemişti. Viyana’dan ayrılıp Budapeşte’ye döndü ve kendini hemen tümüyle dirençle karşılaşan kuramını bir kitap halinde yazmaya verdi. Loğusa Hummasının Nedenleri ve Önlenmesi başlıklı kitabı 1861 de yayınlandı, ama ikna edici bulunmadı. Artık öteki meslekdaşlarının “Nerede hani, senin o mini yaratıkların ?” biçiminde alaylarına maruz kalıyordu. Bir süre sonra bu durumun çığırından çıktığı ve Semmelweis’in ruh sağlığının da giderek bozulduğu, Viyana’ya geldiği bir dönemde arkadaşları tarafından akıl hastanesine yatırıldığı bilinmektedir. Ancak kendi ölümünün de loğusa humması olan bir hastasıyla çalışırken yaralanması sonrasında, açıklanması için savaştığı bu hastalık nedeniyle kaldırıldığı akıl hastanesinde meydana gelmesi tuhaf bir rastlantı kabul edilir.

Daha sonraları, önce İngiltere’de Lister’in, hemen ardından Fransa’da Pastör’ün zafer kazanan antisepsi ilkesine yönelik açıklamalarıyla haklılığı anlaşılacaktı.

Evet, 1865’te ölen Semmelweis yenik düşmüştü, teorisini kanıtlayamamıştı ama kazanan onun hastaları olan yoksul anne adayları olmuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri Tıp Ders Notları