Sayfalar

İzleyiciler

29 Haziran 2010 Salı

İnsan Anotomisi Ve Fizyolojisi Ders Notlari (2)

Insan Anotomisi Ve Fizyolojisi Ders Notlari (2)

SİNİR SİSTEMLERİ

I. CANLILARIN SİNİR SİSTEMLERİ
1. Tek Hücrelilerde Duyarlılık
Tek hücrelilerin ve daha basit canlıların hiçbirinde sinir sistemi yoktur. Paramesyum’da, sillerin altında bulunan kaide cisimciklerinden çıkan bazı lifçikler (nörofibril), tüm sitoplazma içinde iletimi sağlarlar. Amip uyartılara karşı basit tepkiler gösterebilir. Örneğin, besine yaklaşma, iğne ucundan kaçma gibi.

2. Omurgasızlarda Sinir Sistemi
Hidra ve diğer Sölenterlerde özelleşmiş sinir hücreleri gelişmiştir. Bu hücreler vücut boyunca bir ağ görünümünde dağılırlar. Bu sinir ağının yapısında yer alan tüm hücreler birbirileriyle bağlantılıdır.
Vücudun herhangi bir yerindeki uyartı her tarafa iletilir. Bunlarda beyin görevi gören özel bir yapı yoktur
Planarya’da vücudun iki tarafında uzanan bir çift sinir şeridi ile bunları birbirine bağlayan sinir ağından oluşur. Bu şekildeki sinir sitemlerine ip merdiven sinir sistemi denir. Baştaki düğümler beyin görevi yapar.
Eklem bacaklarda ve Halkalı solucanlarda; karın tarafında boydan boya uzanan bir sinir sistemi görülür. Beyin ve bazı duyular vardır.
3. Omurgalılarda Sinir Sistemi
En gelişmiş sinir sistemi omurgalılarda görülür. Bütün omurgalılarda benzer yapı gösteren sinir sistemi; merkezi sinir sistemi ve çevresel sinir sistemi olmak üzere iki kısımda incelenir. Sinir sistemi nöron adını verdiğimiz özelleşmiş sinir hücrelerinden meydana gelir.

II. SİNİR SİSTEMİNİN GENEL YAPISI
Sinir sisteminin yapı ve görev birimi olan nöron; geniş bir hücre gövdesi ve bu gövdeden çıkan uzantılara sahiptir.

1. Nöronun Yapısı ve Özellikleri
Nöron gövdesinden iki tip uzantı çıkar. Bu uzantılardan kısa ve ince olanlarına dentrit denir. Dentritler içinde en uzun ve kalın olanı ikinci uzantıyı oluşturur. Buna akson denir.
Aksonlar miyelinli ve miyelinsiz olmak üzere iki çeşittir. Miyelinsiz aksonlarda izolasyonu sadece hücre yapar. Miyelinli aksonlarda impuls iletimi, miyelinsiz aksonlara göre 10 kat daha hızlıdır.




2. Nöron Çeşitleri
Nöronlar görevlerine göre üç gruba ayrılırlar.
Duyu Nöronları : Duyu organlarında bulunan reseptörlerden aldıkları impulsları (uyartı) beyne ya da omuriliğe ileten nöronlardır.
Motorik Nöronlar : Beyin ya da omurilikten aldığı emirleri tepki organına ileten nöronlardır.
Ara Nöronlar : Genelde merkezi sinir sisteminde ve omurilikte yer alan duyu, ara ve motor nöronları birbirine bağlayan nöronlardır.
3. İmpulsun Oluşumu ve İletimi
Dıştan veya içten gelen uyartıların sinir hücresinde oluşturduğu elektriksel ve kimyasal değişime impuls adı verilir. Nöronlarda impulsun iletilme yönü daima nöron gövdesinden akson uzantılarına doğru olur. Uyarının nöronda impuls oluşturması ve impuls iletimi elektro-kimyasal olarak gerçekleşir.
Nöron hücreleri uyarılmadığı zaman polarize (kutuplaşmış) durumdadır. Yani hücre dışı (+) içi ise (–) durumdadır. Bu olay sodyum ve potasyum iyonlarının eşit olmayan dağılımından kaynaklanır. (Na+) dışta fazla, (K+) ise içte fazladır.
Sinir hücre zarının Na+ ile K+ iyonlarına karşı geçirgenliği farklıdır. Sinir hücrelerinden Na+ aktif taşımayla hücre dışına verilirken, K+ hücre içine aynı yolla alınabilmektedir.
Sodyum pompalanması olarak bilinen bu işleme bağlı olarak, dinlenme durumundaki sinir hücresinde, dış ortama oranla, daha çok K+ bulunduğu halde daha az Na+ bulunur. Bu nedenle sinir hücre zarı kutuplaşmıştır (Polarizasyon).

İmpulusun İletimi (Elektriksel Etki)

Sinir hücresi uyarılınca, uyarılan bölgede Na+ ve K+ iyonları zıt yönde yer değiştirirler.
Bu değişim hücre zarının o bölgesindeki zarın dıştan (–), içten ise (+) yüklenmesine neden olur. Sinir hücresindeki bu değişim olayına depolarizasyon denir. Bir bölgede gerçekleşen depolarizasyon yan taraftaki Na+ ve K+ iyonlarının da yer değiştirmesine neden olur. Bu şekildeki değişim tüm sinir hücresinin aksonu boyunca ilerler.
İmpuls sinir telinin bir bölgesinden geçtikten sonra o bölge eski durumuna döner (Repolarizasyon). Böylece bu bölge yeni bir impulsun iletimine hazır hale gelir.
Eğer sinirin uyarılan bölgesi, eski durumuna dönmeden, aynı nokta ikinci kez uyarılırsa, sinir bu uyartıya tepki göstermez.


İmpuls iletimi sırasında hücre bol miktarda O2 harcar, ATP kullanır. Sonuçta CO2 ve ısı açığa çıkar.

Bir nöronda impulsun başlayabilmesi için gereken en az uyarı şiddetine eşik şiddeti (eşik değer) denir. Bu değerin altındaki uyaranlar impuls oluşturamaz. Sinir hücresi, eşik şiddeti veya bunun üzerindeki uyartılara karşı maksimum tepki verir. Bu nedenle bu olaya “ya hep ya hiç” prensibi adı verilir.

4. Sinaps ve İmpulsun Sinapstan Geçişi
Bir sinir hücresinin aksonu ile diğer bir sinir hücresinin dentritinin uç uca geldikleri bölgelere sinaps (bağlantı) denir.
İmpulslar daima aksonlardan dentritlere sinaptik bölgeler üzerinden iletilirler. Yalnız bu bölgelerdeki iletim sinir hücresi boyunca olan iletimden daha yavaştır. Çünkü geçiş sadece kimyasaldır.
Sinapsı oluşturan akson ucu ile dentrit arasında bir açıklık bulunur. Akson ucuna gelen impulslar, sinaptik keselerinden nörotransmitter adı verilen bazı kimyasal maddelerin sinaptik boşluğa boşalmasına neden olurlar. Diğer sinir hücresinin üzerindeki reseptörler tarafından algılanan bu maddeler bu hücrede yeni bir impulsu başlatırlar.

Sinapsların özellikleri:İmpulslar sinapslardan tek yönlü (aksondan dentrite doğru) geçerler.
Beyin hücrelerindeki bazı sinapslarda impulslar her iki yönde de geçebilir.
İmpulsların sinapstan geçişi, sinir hücresindeki iletimden daha yavaş olur.
İmpulsların sinapslardaki iletimi nörotransmitter maddelerle sağlanır. Yani kimyasaldır.
İmpuls geçişini engelleme ve kolaylaştırma (seçici direnç) olayları sinapslarda olur.
Sinapslar sadece iki sinir hücresi arasında olmaz. Bir sinir teli ile bir kas, reseptörler veya bir bez arasında da olabilir.
5. İmpulsun Hedefe Taşınma Biçimleri
Sinirsel iletim sinirler ve hormonların ortak çalışmasıyla olmaktadır.


İlk uyaran bir iç salgı bezini etkileyerek hormon salgılanmasına neden olur. Hormonların kanda belirli bir konsantrasyona ulaşmasıyla ilgili dokunun hücreleri uyarılır.


Çevreden gelen uyarılar sinir sistemini etkiler. Sinir sistemi de sinir yoluyla ilgili dokuları uyarır.

Çevreden gelen ilk uyaran önce sinir sistemini etkiler; sinir sistemi iç salgı bezlerini uyarır ve iç salgı bezleri de kan yoluyla ilgili doku hücrelerini harekete geçirerek uyarana cevap verilmesi sağlanır.

III. İNSANDA SİNİR SİSTEMİ
İnsanda sinir sistemi merkezi sinir sistemi ve çevresel sinir sistemi olmak üzere iki kısımda incelenir.



A. MERKEZİ SİNİR SİSTEMİBeynin kısımlarını ve omuriliği içine alır.

1. Beyin ve Kısımları
Sinir sisteminin esas merkezini oluşturan beyin, omurilik soğanı ve omurilik isimli yapılar üç katlı bir bağ dokusu ile sarılmıştır. Buna meninges (beyin zarı) denir. Menenjit hastalığı bu zarların iltihaplanması olayıdır.
Beyin zarı üç kısımdan oluşur:
Sert Zar : Kafatası kemiklerine yapışmış olan kalın, dayanıklı bir zardır.
Örümceksi Zar : Ortada olup ince bağ dokusu iplikleriyle, iki zarı birbirine bağlar.
İnce Zar : Beyni besleyen kan damarlarıyla donatılmış, hem beyne hem de omuriliğe sıkı sıkıya bağlı bir zardır.
Örümceksi zar ile ince zar arasındaki boşluklarda beyin sıvısı (beyin omurilik
sıvısı = BOS) bulunur. Bu sıvı beynin şiddetli sarsıntı ve çarpmalara karşı korunmasında yardımcı olur. Omurilikteki zar yapısı da beyindeki gibidir.

Beynin en büyük ve geniş kısmı ön beyin adını alır. Uç beyin ve ara beyin olmak üzere iki kısımdan oluşur.
a. Uç Beyin (Beyin Yarımküreleri): Bu bölüm insanın öğrenilmiş davranışlarını yönetir. Kompleks psikolojik olaylardan olan bilinç, hafıza, zeka, sağduyu ve duyuların değerlendirilmesi, beyin yarım kürelerinin fonksiyonlarına bağlı organizma faaliyetleridir.
b. Ara beyin : Ara beyin, talamusu, hipotalamusu ve hipofiz bezinin arka bölgesini içine alır. Bitkisel hayatın kontrol merkezi veya bütün otomatik hareketler ile :-):-):-):-)bolizmada dengelerin kurulması bu merkez sayesinde olur.
Talamus : Talamusun büyük bir kısmı beyin yarım kürelerine gelen ve giden sinirlerin geçiş bölgesidir. Koku hariç tüm duyusal impulslar büyük beyne giderken talamustan geçer. Acı, sıcaklık ve belirli diğer duyusal impulslar talamus içerisinde duyu olarak benlik kazanır. Daha sonra beyin korteksinin ilgili merkezlerine iletilir.
Hipotalamus : Hipotalamus otomatik işlevlerin denetlenmesi için önemli bir merkezdir.
Vücut sıcaklığı, su dengesi, iştah, heyecan bu merkezin önemli işlevleridir. Hipotalamus, salgı yapan sinir hücrelerinin de bulunduğu bir merkezdir. Bu salgılar hipofiz bezinin ön lobundan hormon salgılanmasını uyarır. Eşeysel yönelme ve olgunlaşma merkezleri de hipotalamusda bulunur.
Hipofiz : Hormonal salgıların kontrol merkezidir. Hipofizin endokrin bezleri etkilemesi sinir ve salgı sisteminin yakın ve fonksiyonel ilişkisini gösterir.
c. Orta Beyin : Beyincik ve ara beyin arasında kalan kısımdır. Fazla ışıkta göz bebeklerinin kısılması, buradaki refleks merkezleri ile idare edilir. Orta beyinde kas tonusunu ve vücudun duruşunu düzenleyen merkezler bulunur.
d. Arka Beyin : Arka beyin beyincik ve omurilik soğanından meydana gelir.
Beyincik: Beyincik motorik düzenleme ve denge merkezidir. Duyu organlarından, kaslardaki almaçlardan, kulağın denge ile ilgili kısımlardan gelen uyarılar bu organa ulaşır.
Beyincik vücudun duruşunu ve kasların tonus halini düzenler. Beyincik zedelenirse insanda kas hareketleri düzensizleşir.

Omurilik Soğanı : Birçok yönüyle omuriliğe benzer. Omuriliğe inen ve çıkan sinir demetlerinin bazıları buradan doğrudan doğruya geçer bazıları da burada çaprazlaşır. Omurilik soğanındaki sinir merkezleri, solunum, sindirim, dolaşım, boşaltım, salgılanma ve üreme gibi önemli olayları düzenler. Omurilik soğanında soluma, yutma, çiğneme, öksürme, hapşırma, kusma, kan damarlarının büzülmesi ve gevşemesi, kalp atışı, tükrük salgılanması gibi reflekslerin kontrol edildiği merkezlerin bulunduğundan hayat düğümü de denir.
2. Omurilik
Omurilik, omurganın ortasındaki boşluğa yerleşmiştir. Omuriliğin dış tarafı beyindekinin tersi bir yapıda olup ak maddeden, iç kısmı ise boz maddeden meydana gelmiştir. Omurilikten 31 çift duyu ve hareket siniri yani karma sinir çıkar.



Omuriliğin temel görevleri şöyle sıralanabilir :
Beyne gelen ve beyinden çıkan impulsları iletmek
Bir refleks merkezi olarak çalışmak
Alışkanlık hareketlerini denetlemek
Refleks : Reseptörlerin (alıcıların) uyarılması ile kas ve bez gibi organlarda meydana getirilen istek dışı aktivitedir. Omurilik refleksleri çizgili kasların kasılmasıyla gerçekleşen istemsiz hareketlerdir.
Elimize iğne battığında aniden çekilmesi,
Diz kapağına vurulduğunda ayağın öne fırlaması,
Beyni çıkarılmış bir hayvanın bazı uyartılara reaksiyon göstermesi birer refleks hareketidir.

İnsanlarda doğuştan gelen bazı ortak refleksler vardır. Bunlara kalıtsal refleksler denir. Örneğin; yeni doğmuş bir bebekteki emme refleksi, göz kapağının kırpılması ve parlak ışıkta göz bebeklerinin küçülmesi gibi. Daha sonra öğrenilmeyle oluşan refleksler de vardır. Bunlara da şartlı refleksler denir.
Örgü örmek, güzel yazmak, tören yürüyüşü, yüzmek, araba kullanmak, müzikle dans etmek, limon görünce tükrük salgılamak birer koşullu reflekstir.
Beyin, gerektiğinde refleksleri baskılayabilir ve yönlendirebilir.

B. ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ
Beyin ve omurilikten çıkan, onları vücuttaki bütün alıcı ve uyarılan dokulara bağlayan sinirlere çevresel sinir sistemi denir. Sinirler ve bazı küçük sinir düğümlerinden oluşmaktadır.
Beyin Sinirleri : İnsan beyninin değişik bölgelerinden 12 çift sinir çıkar.
Omurilik Sinirleri : Omuriliğin arka ve ön kökler olarak adlandırılan bölgelerinden 31 çift sinir çıkar. Omurilikteki ön kökten çıkan sinirlerin tahrip olması, hangi bölgeyi besliyorsa o bölgenin felç olmasına neden olur.
Çevresel sinir sistemi görev ve işleyiş bakımından somatik sinir sistemi ve otonom sinir sistemi olarak ikiye ayrılır.

1. Somatik Sinir Sistemi
Motor ve duyu nöronları ile donatılmıştır. Bu nöronların hücre gövdeleri merkezi sinir sisteminde bulunur. Aksonları ise doğrudan iskelet kaslarına gider ve isteğimizle çalışan organları (iskelet kaslarını) idare eder.
Koşma, zıplama, bağırma, resim yapma gibi beynin kontrolünde olan hareket ve davranışlarımızı bu sistem yardımıyla yürütürüz.

2. Otonom Sinir Sistemi
Çevresel sinir sistemi içinde incelenir ve organizmadaki istemsiz hareketlerin kontrolünü sağlar.
Otonom sinir sisteminde sadece motor sinirler vardır. Bu motor sinirler organların hızlı çalışmasını veya yavaşlamasını sağlar. Beyin şuurumuz dahilinde otonom sinir sistemine hükmedemez. Ancak otonom sinir merkezlerini kontrol eder.
Bu sistem birbiriyle zıt çalışan sempatik ve parasempatik sinirlerden meydana gelir.
a. Sempatik Sistem : Sempatik sistem, özellikle organizma zor durumlarda kaldığı zaman etkilidir. Hızlandırıcı etki yapar.
Sempatik sistemin çalışmasıyla kan basıncı ve kan glikozu yükselir, kalp atışları hızlanır, kıllar dikleşir, kan damarları daralır, terleme artar ve göz bebekleri genişler; genellikle vücutta bir stres doğmasına neden olur. Bu durum uzun sürerse vücudun direnci azalır ve zayıflar.
b. Parasempatik Sistem : Sempatik sistemin aksine organların faaliyetlerini yavaşlatıcı bir etkiye sahiptir. Ayrıca sindirim sisteminin peristaltik hareketlerini hızlandırır. Parasempatik sinirlerden olan vagus siniri asetil kolin hormonu salgılayarak kalp atışlarını yavaşlatır ve kan basıncını düşürür.

IV. DUYU ORGANLARI
İnsanda beş çeşit duyu organı bulunur. Duyu organlarımızdaki reseptörler, aldıkları uyarı çeşidine göre gruplandırılabilirler.
Kemoreseptörler : Burun ve dilde bulunan koku ve tat reseptörleridir. Kimyasal uyarıları algılarlar. Bazı iç organlarda da vardır.
Fotoreseptörler : Gözde bulunur. Işık uyarılarını algılarlar. Koni ve çomak hücreleri olarak iki çeşidi vardır.
Mekanoreseptörler : Mekanik ve fiziksel uyarıları algılarlar. Deride ve kulakta bulunur. Deride bulunanların bazıları sıcak veya soğuğu almaya özelleşmiştir. Bunlara termoreseptör de denir.
A. GÖZ ve GÖRME DUYUSU
Göz, görme ile ilgili temel yapılar ve koruyucu yapılardan meydana gelir. Koruyucu yapılar kaşlar, kirpikler, göz kapakları, göz yaşı bezleri ve göz yuvarlağını göz çukuruna bağlayan kaslardan oluşmuştur.



1. Gözün Yapısı ve Görme
Göz yuvarlağı dıştan içe doğru, sert tabaka, damar tabaka ve ağ tabakadan meydana gelir.
a. Sert Tabaka : Göz yuvarlağını dıştan saran beyaz bağ dokudan oluşmuş sert bir tabakadır. Sert tabaka göz yuvarlağının ön tarafında saydam bir yapı kazanır. Burası kornea adını alır. Işığı kırıcı etkiye sahiptir.
b. Damar Tabaka (Koroid) : Sert tabakanın altında damarlarca zengin bir tabakadır. Çok miktarda melanin pigmenti bulunur. Bunlar göz içinde siyah karanlık bir odanın oluşmasını sağlar ve göz içi yansımalarını önler.
Damar tabaka gözün ön kısmında iris adı verilen, gözümüzün renkli kısmını oluşturur. İrisin yapısında bulunan kaslar göz bebeğinin genişlemesini ya da daralmasını sağlarlar.
İrisin ortasında göz bebeği açıklığı bulunur. Göz bebeğinin daralıp genişlemesi ile göze gelen ışık miktarı ayarlanır. İrisin hemen arkasında göz merceği yer alır. Mercek, cisimden gelen ışınları kırarak ağ tabaka üzerine düşmesini sağlar.
c. Ağ Tabaka (Retina) : Işığa duyarlı reseptör hücrelerinin ve sinirlerin bulunduğu tabakadır. Bu bölgede çomak ve koni reseptörleri bulunur.


Işık ® Kornea ® Ön oda ® Arka oda ® Göz merceği ® Retina ® Reseptörler (Sarı benek) ® Göz sinirleri ® Beyindeki görme merkezi.

Duyu nöronların aksonları, gözün arka tarafında bir noktada birleşerek göz sinirini oluştururlar. Bu sinir göz yuvarlağından dışarı çıkar. Bu bölgede çubuk (çomak) ve koni hücreleri yoktur. Görme duyusunun alınmadığı bu yere kör nokta denir.
Göz merceğinin merkezi ile aynı hat üzerinde bulunan retina merkezi, görme işleminin en fazla olduğu bölgedir (sarı benek). Bu bölgede parlak ışığı ve bir cismin ayrıntılarını seçmekle sorumlu ışığa duyarlı koniler kümelenmiştir.
Retinanın her yerine dağılmış, cisimlerin şekillerini algılamaya yarayan çomak hücreleri bulunur. Bu hücreler az ışıkta duyarlıdır. Ancak renklere karşı duyarsızdır.

2. Göz Kusurları a. Miyopluk : Göz yuvarlağı optik eksen doğrultusunda uzamışsa, merceğin kırıcılığı azalır ve görüntü retinanın önünde oluşur. Net görüntü elde edilemez. Miyop fertler yakını iyi görür, uzağı iyi göremezler. Kalın kenarlı merceklerden yapılmış gözlüklerle bu kusur giderilebilir.
b. Hipermetropluk : Göz yuvarlağı optik eksene dik olarak uzayıp şişkinleşirse, merceğin kırıcılığı artar ve görüntü retinanın gerisine düşer ve netlik sağlanamaz.
Böyle kişiler, uzağı iyi gördükleri halde, yakını iyi göremezler. Görüntüyü netleştirmek için ince kenarlı merceklerden yapılmış gözlükler kullanılır.
c. Astigmatizm : Saydam tabaka ve merceğin yüzeyindeki kavislenmeden meydana gelen bozukluk bu göz kusuruna neden olur. Böyle kişiler cisimleri bulanık görürler. Görüntüyü netleştirmek için, düzensiz olarak sıkıştırılmış özel mercekler kullanılır.
d. Presbitlik : Yaşlandıkça merceğin esnekliğinin kaybolmasıyla ortaya çıkar. 40 cm den daha yakını göremezler. İnce kenarlı mercekle düzeltilir.
e. Renk körlüğü : Renkli görmeyi sağlayan 3 tip koniden bir veya ikisinin genetik bozukluk sonucu bulunmamasından ortaya çıkar. Kalıtsaldır, düzeltilemez. Bu kişiler genellikle kırmızı ve yeşil renkleri ayırt edemezler. (Daltonizm)
f. Şaşılık : Göz kaslarının uzun veya kısa olması sonucu göz bebeğinin yana kaymasıdır. Ameliyatla düzeltilebilir.

B. KULAK ve İŞİTME DUYUSU Bütün omurgalılarda işitmeyi sağlayan yapılar vardır. Özellikle korti organının bulunduğu iç kulak ortaktır. İnsan kulağı üç kısımda incelenir.

1. Dış Kulak
Kulak kepçesi sadece memelilerde bulunur. Sesi toplayarak kulak yoluna iletir. Dış kulak yolu ve kulak zarı bulunur. Ses dalgalarını orta ve iç kulağa iletir. Kulak zarı, havayla gelen ses dalgalarını titreşimlere çevirir.

2. Orta Kulak
Dışta kulak zarı, içte oval pencere ile kapatılmış bir odacıktır. Üç küçük kemik bulunur. Çekiç, örs ve üzengi adı verilen bu kemikler, ses dalgalarını kuvvetlendirerek iç kulağa aktarırlar. Ayrıca bu bölgede kulağı yutağa bağlayan östaki borusu bulunur. Bu yapı, iç kulakta basıncı dengeleyerek kulak zarının patlamasını engeller.




3. İç Kulak
Kulağın en karmaşık kısmıdır. Bu bölgede işitmeyle ilgili olan kısım kohlea ve denge ile ilgili kısım yarım daire kanalları ve kesecikler bulunmaktadır. İnsanda denge, yarım daire kanalları ile tulumcuk ve kesecik tarafından sağlanır.
Tulumcuk ve keseciğin içinde otolit denilen CaCO3 den yapılmış kulak taşları vardır. Bu taşlar yerçekiminin etkisiyle kesecik ve torbacığın tabanındaki titrek tüylü hücrelere basınç yaparlar. Vücudun durumu değiştiği zaman otolitlerin de duyu hücrelerine yaptığı bölgesel basınç değişir. Böylece yeniden, organizmanın eski şekline dönmesi uyarılarak denge sağlanmış olur.
Yarım daire kanallarının içinde endolenf, dışında ise perilenf adı verilen sıvılar bulunur.


Kanallar ampul denilen şişkinliklerle sonlanır. Ampuller buralardan çıkan bağlantılıdır. Ampuller içinde kirpikli hücreler vardır ancak otolitler yoktur. Kirpikli hücreler kanalların içini dolduran sıvının hareketiyle uyarılır. Sıvının akışı ile yapılan ikazla, kirpikli hücreler tarafından sinir impulsu oluşturulur.

İmpulslar beyinciğe aktarılarak dengemiz sağlanır.
İşitme : İşitme olayının gerçekleştiği yer kohlea (salyangoz) dır. Çünkü işitme reseptörleri buradaki korti organlarında bulunur.


İşitme Olayının Basamakları
Ses dalgaları ® Kulak kepçesi ® Kulak yolu ® Kulak zarı ® Çekiç ® Örs ® Üzengi ® Oval pencere ® Vestibular kanal ® Kohlea kanalının üst zarı ® Endolenf ® Korti organı ® İşitme sinirleri ® Beyin işitme merkezi


C. BURUN ve KOKU DUYUSU
Burun iki delikle dışarıya açılırken, diğer taraftan yutağa bağlanır. Burun içinde mukus salgısı üreten epitel hücreleri bulunur. Mukus ve burun içi kılları dışarıdan gelen havanın hızının kesilmesi, ısıtılması, partiküllerden ve mikroplardan temizlenmesi işlevini yerine getirirler.
Kokunun algılanabilmesi için uyaranın gaz halinde olması gerekmektedir. Bu gaz tanecikleri sarı bölge adı verilen kısma çarptığında buradaki koku reseptörlerini uyararak impulsların oluşumunu sağlar. Bu impulslar koku soğancığındaki sinirlerle beyne gönderilerek burada değerlendirilir.


Koku reseptörleri çabuk yorulur. Bunun için kötü kokulu bir odaya girdiğimizde bir süre sonra, o kokuyu algılayamaz hale geliriz. Ama farklı frekansta bir koku oluşursa hemen algılarız.

www.yasamoyunu.net
D. DİL ve TATMA DUYUSU Çeşitli besinlerdeki tatları almamızı sağlayan duyu organımız dilimizdir.
Dilimiz sayesinde hangi besinlerin yenilip yenilmeyeceği bir dereceye kadar belirlenmektedir. Tat duyusunun oluşabilmesi için besinin mukusta çözünür olması gereklidir.
Dilin üzerinde epitel doku bulunur. Tat alma reseptörleri dildeki papilla adı verilen tomurcuklarda yerleşmiştir. Ayrıca; dilde deride bulunan reseptörlerin çoğu bulunur.

E. DERİ ve RESEPTÖRLERİ
İnsan derisinde dokunma, basınç, sıcaklık ve ağrı gibi duyuları alan birçok reseptör bulunur. Bunların derideki dağılımı eşit değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri Tıp Ders Notları