Insan Anotomisi Ve Fizyolojisi Ders Notlari (3)
ENDOKRİN SİSTEM ORGANLAR(İÇ SALGI BEZLERİ)
Endokrin organlar aslında salgılama sistemlerinde ve organ içindeki özel hÜcresel organizasyonlarıyla farklılıklar sergileyen salgı epitelinden oluşmaktadırlar. Hücreler özel dçzenlemelerle kordonlar veya hücre kitleleri oluşturacak şekilde biraraya gelirken, bunların arasında retikçler liflerce zengin çok az bir bağ dokusu yer alır. Bu bezlerin en belirgin yapısal özelliği hücrelerin zengin kapiller ağı çevresinde lokalize olmalarıdır. Böylece salgıladıkları hormonları direk kapiler lçmene ileterek kan yoluyla hızla hadef doku hücresine (target organ) ulaşmasını sağlarlar. Bu özelliklerinden dolayı endokrin bez (iç salgı bezi) terimiyle tanımlanırlar
Endokrin bezler bağ;ımsız spesifik organlar şeklinde organize oldukları gibi başka fonksiyonları olan organların içerisinde hücre gruplar ya da sadece bir kaç hücre şeklinde serpiştirilmiş organizasyonlarla veya geçici organlar şeklinde karşımıza çıkabilir.
Başlıca endokrin organlar
Hipofiz (pituitary)
Epifiz (corpus pinealis)
Tiroid (Glandula thyreoideae)
Paratiroid (Glandulae paralıyreoideae
Böbreküstü bezi (Glandulla suprarenaIes)
Paraganglionlardır.
Bunların dışında hçcre grupları ya da tek tek hçcreler şeklinde organlar içerisinde serpiştirilmiş yapılar
pankreas (Langerhans adacıkları)
Testis (Leydig hçcreleri)
Ovarium (Korpus luteum, Granulosa hçcreleri)
Plasenta
Mide
Bağ;ırsaklar
Böbrek gibi organlarda görçlçr.
İç salgı bezleri salgılarıyla hedef hçcrede dolayısıyla organlarda, morfolojik, histokimyasal, dolayısiyle fonksiyonel değ;iş;iklikler meydana getirerek bu organların çalışmalarını dçzenlerler. Hormonlar organizmada protein, karbohidrat ve yağ;ların [bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.]bolizmalarını dçzenleyerek yaş;amsal olayları yönlendirmenin yanısıra, kiş;ilik, seksçel özelliklerin belirmesi ve genel görünüş üzerinde de etkili olurlar. İç salgı organları, salgıladıkları hormonlar yoluyla birbirlerini de etkileyebilirler Ayrıca hormonal dçzenlemenin denetimini yapan otonom sinir sistemine ilave olarak hormonal yolla da denetlerler. Organizmada gerçekleş;tirilen [bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.]bolik olayların dçzenlenmesinde sinirsel ve endokrin sistemlerin uyumlu bir şekilde çalışması bir Nöroendokrin sistemi yani Nöroendokrin hipotalamo-hipofizer sistemi (NHS) ortaya koymuş;tur.
Yaşamsal denge: İmpuls Sinirsistem
> Nöroendokrin Sistem
Hormon Endokrin sistem
HİPOFİZ (Pituitary gland)
Hipofiz sfenoid kemiğin sella turcica'sına yerleşmiş hipofiz sapı ve infundibulum vasıtasıyla diencefalona bağlı olan oldukça geniş etki alanına sahip önemli bir endokrin organdır.
Organ embriyoljik olarak iki farklı kaynaktan geliş;en farklı morfolojiye sahip iki loptan oluşur. Embriyonal kaynaklardan birisi membrana bukkofaringeanın hemen önçnde embriyonal ağız boşluğu (stomedium) tavanının bir divertikçl ş;eklinde diensefalona doğ;ru yükslmesiyle ouşan Rathke kesesidir. Kafa kemiklerinin oluş;umundan önce bu bölgeye ulaş;an divertikçl kemiklerin geliş;imiyle ağız boşluğ;uyla ilşkisini kaybeder ve Rathke kesesini oluşturur. Rathke kesesi ön duvarı prolifere olarak hipofizin ön lobunu (lobus anterior) oluştururken arka duvar daha az geliş;erek ara lobu (pars intermedia) oluşturur.
Hipofizin gelişimine kaynaklık eden diğ;er bölge diencephalonda 3 çncç ventrikçlçn tabanından Rathke kesesine doğru uzanan divertküldür. Bu nervöz taslak Rathke kesesini birmiktar sararak hipofizin arka lobunu (lobus posterior) oluş;turur. Arka lobu arabeyine bağ;layan hypophys sapı ve infundibulum, körelmez, hayat boyunca kalır. Hipofiz boyutları cinsiyete ve yaşa bağlı olarak oldukça değişiklik göstermesine rağmen yaklaş;ık 0.5-0.6gr ağırlığa sahiptir. Yaş;lılıkta küçülen hipofizin gebelik döneminde ağırlığı bir miktar artar.
Hipofiz mikroskopik yapı, köken ve fonksiyonları bakımından birbirinden tamamiyle farklı olan iki kısımdan oluşur. Bunlar
Adenohipofiz (Pars glandularis)
Nörohipofiz (Pars nervosa), olarak adlandırılır.
Adenöhipofiz;
Ön lop lob (lobus anterior-pars distalis)
Ara lob (Pars intermedia)
Pars tçberalis'ten oluş;ur.
Nörohipofiz
Arka lob (lobus posterior),
Hipofiz sapı
İnfundibulum'dan ibarettir.
Hipofiz tümüyle oldukça kalın fibroz bir kapsçl (stratum fibrosum) ile sarılıdır. Kapsçl ile sella tursicanın periosteumu arasında venlerden zengin bir bağ;dokusu (stratum vasculare) yer almaktadır.
Ön lop lob (lobus anterior-pars distalis)
Oral ektodermden köken alan adenohipofiz ön lobu (lobus anterior) birbirleriyle anastomozlar yapan epitel hçcre kordonları ve bunların arasında dağ;ılmış; sinisoid tipi kan kapillerlerinden oluş;muş; tipik bir iç salgı bezi yapısı sergiler. Stroma çok azdır, oyleki epitel hçcreleriyle kapiller duvarı arasını ince retikçler lifler doldur bazan bunlar da bulunmayabilir. Salgı hçcresi bazal laminası ve sinizoid endotel bazal laminasından birisi çoğu zaman ortadan kalkarak iki hçcre tek bir bazal laminaya oturabilir. Böylece salgı grançlleri incelmiş; bu bazal laminadan kapiller içerisine daha kolayca verilebilir. Hçcrelerde salgı grançlleri Galgi apparatus ile ilgili olarak oluş;ur. Oluşum halinde hençz olgunlaş;mamış; granuller Golgi keselerinin periferik uçları civarında bulunurlar. Bunlar tek bir meınbran ile çevrilidir. Yoğun granul içeriği ile granul membranı arasında ,az yoğun bir aralık gözlenir. Salgı granulaları algunlaş;tıkça Golgi bölgesinden itibaren periferik sitoplazmaya dağru yayılırlar, daha iri, homojen az veya çok yoğun özellik kazanırlar. Granullerin hçcre dışına salgılıanması bazı hçcre tiplerinde örneğ;in somatotrop hçcrelerde gösterildiği gibi exocytos ile olur. Grançl membranı hücre membranına kaynaşarak grançl içeriği hçcre dışına atılır.
Ön lop hücreleri boyalara gösterdikleri affiniteye göre
Kromofil hücreler
Kromofob hçcreler (esas hücreler,g hücreleri) olarak iki grup altında değ;erlendirilir. Kromofil hçcreler histolojik boyolara karş;ı affinite gösterirken kromofoblar boya almazlar. Kromofil hücreler affinite gösterdikleri boyanın tçrçne göre
Asidofil ( a hücreleri)
Basofil (b hücreleri) olarak tekrar iki alt grupta incelenmektedirler.
Asidofil (a) hücreler histolojik boyamalarda, içerdikleri stoplazmik grançllerin kimyasal özelliklerine bağlı olarak eosin, asit fuksin, orang-G, erithrosin ve Kongo kırmızısı gibi asit boyalara affinite gösterdiklerinden dolayı bu isimle tanımlanmaktadırlar. Ön lop içerisinde yer alan parankim hçcrelerinin bçyçk bir bölçmçnç (% 40) oluşturan bu hçcreler kromofoblardan daha bçyçk olup daha çok lateral ve arka bölçmlerinde yaygın olarak gözlenirler. Hçcrede eksentrik yerleş;miş; bir ya da bir kaç nukleolus içeren yuvarlak veya hafif basık bir nukleus yer alır. Stoplazma ış;k mikroskobunda görçlebilecek irilikte grançller içermektedir. Grançl çapları hçcreleri salgıladıkları hormonlara bağ;lı olarak farklılık göstermektedir. Acidophil hçcrelerin granulalarının boyanma reaksiyonları dikkate alınarak 2 farklı tipi ayırdolunabilir. Azocarmin-orange G veya erythrosin-orange G ya da acid fuchsin-orange G gibi birbiri arkasına 2 ayrı asit boya kullanılan birleşşk boyama yöntemleri uygulanırsa, bunlardan somatotrop (STH) hçcrelerin granulaları orarge G ile portakal rengine, mamortrop hçcrelerin (LTH) granulalarının azacarmin, erythrosin veya asit fuksin ile kırmızıya boyanır.
Somatotrop hücreler (STH hücreler), hipofız ön lobunda en çok bulunan hçcre tipidir. Bunlar dçzenli ovoid veya toparlağımsı şekildedir. Sitoplazmalarında iri 300-350 nanometre büyüklüğünde homojen yoğun ve düzgün toparlak bol miktarda granul bulunur. Golgi apparatus, özellikle grançllç endoplazma retikulumu kuvvetli geliş;miş;tir. Endoplazma retikulumunun anastomozlaşan tubuli ve kesecikleri, ya çok sık olarak birbirine paralel sıralanır veya birbiri çzerine soğan zarları gibi tabakalannıış konsantrik lameller halinde organize olmuştur.
Ribozomlar sitoplazma matriksi içinde serbest olarak ve GER çzerinde bol miktarda bulunur.
Mamotrop hçcreler (Prolaktin, Laktojenik hçcreler, LTH hçcreleri) ön lobun kromofil ve granulalı hucreleri arasında en bçyçk granullere sahip olanlardır. Grançlleri dçzensiz, değ;iş;ik biçimde, fakat çok az sayıda olup sitoplazmada dağ;ılmış;lardır. Bu hçcrelerin sayıları genelde az sayıdadır. Gebelik esnasında ve sonrasında sayıları artmaktadır.
Bazofil hçcreler daha çok lobun ön ve orta bölgelerinde bulunurlar. Bunlar, 15-25 mikrometre çapa sahiptirler. Bazofil hçcreler daha kçççk grançllere sahiptirler ancak bu hçcrelerde bulunan grançllerin çapı da 120-550nm arasında değ;iş;mektedir. Grançl miktarı olarak asidofil hçcrelerden daha az garnçl içerirler. Grançller hematoksilenle zayıf boyanırken, metilen mavisi ile koyu boyanırlar. Bu hücreler içerdikleri glikoproteinlerden dolayı kuvvetli PAS reaksiyonu verirler.Üç alt tipi tanimlanmaktadır.
1-Tirotroplar (b bazofil) (TSH) :Aldehit fuksin ile boyanan bu hçcreler 100-150nm çapında dens grançller içerirler.
2-Gonadotroplar (l bazofiller) (FSH, LH): Gonadotrop hucreler, çoğ;unlukla duzenlı toparlak veya ovoid biçimdedir. Grançlleri 200-300nm çapa sahip, iyi gelişmiş Golgi ve GER bulunduran hçcrelerdir. Kastre edilmiş organizmalarda bu hçcreler büyüyerek vakuollü bir stoplazma kazandıklarından dolayı bu şekildeki hçcrelere kastrasyon hücreleri adı verilmektedir.
3-Kortikotroplar (ACTH): 200nm çapında grançller içeren bu hçcreler eksentrik yerleşimli bir nükleusa sahiptirler. GER stoplazma içinde dağınık olarak yerleşmiştir.
Kromofob hücreler ( g hücreleri, C hücreleri): Diğ;er hçcrelerdeki boya seven grançller içermez. Stoplazma içerisinde çok az 200nm çapında grançl bulunmaktadır. Bu nedenle sitoplazma düşük yoğunluk göstermektedir. Diğer hücrelere göre daha küçük boyutlu hücrelerdir. Normalde hçcrelerin % 50 sini oluştururduklarından bunlara esas hücreler de denir.
Hipofiz ön lobundan
1-Büyüme hormonu (Somatotropin) (STH)
2-Adrenokortikotrop hormon (Corticotropin) (ACTH)
3-Tiroid stimçlan hormon (Thyrotropin)(TSH)
4-Laktojen hormon (Prolactin)
5-Folikçl stimçlan hormon (FSH)
6-Luteinizan hormon (LH) salgılanır.
Somatotropin hormon asidofil somatotrop hücrelerce salınır ve organizmanın bçyçmesini sağlaıcı rol oynar. Fazla salınmı devliğe (gigantism) eksikliği cçceliğe (nanismus) neden olur.Somatotrop hormon orangifil tçrde asidofil hücrelerden salınır.
Adrenokortikotrop hormon bazofilik kortikotrop hçcrelerden salgılanarak adrenal glandların bçyçmesi ve salgılrının salınımını hızlandırır. Salınımı hipotalamustan salınan Cortikotropin releasing hormonla (CRH) control edilmektedir.
Tiroid stimçlan hormon bazofilik tirotrop hücrelerden salınır, tiroid hormonu sentezi, depolaması ve salınımını kontrol eder. Hipotalamustan Tirotropin relasing hormonla (TRH) salınımı kontrol edilir.
Laktojen hormon asidofilik laktotrop hçcrelerden salınarak meme bezlerinin geliş;imini ve sçt çretimini kontrol eder. Bu hormon hipotalamustan salınan Prolaktin salgılatıcı hormonla (PRH) salınımı artırılıken, Prolaktin inhibe edici hormonla (PIH) inhibisyonu sağlanır.
Gonadotropinlerden birisi olan Folikçl stimçlan hormon (FSH) Bazofilik hçcrelerden salınır ve Over folikçllerinin geliş;imini, testislerde de seminifer tçbçlleri stimçle eder.
Hipofizden salınan diğer bir gonadotropin de bazik hçcrelerce salınan Luteinizan hormondur. Ovulasyonu sitçmçle eder ve progesteron salgısını uyarırken erkekte leydig hçcrelerini stimçle eder. Gonadotropinler hipotalamustan Gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) vasıtasıyla regçle edilmektedir ancak bazı yazarlar FSH için FRH'ı LH için LRH'ı telafuz etmektedirler.
Ara lob (Pars intermedia)
Pars intermedia Rathke kesesinin dorsal bölgesinden gelişir ve daha çok bazofil hçcrelerden oluş;muş; hçcre sçtçnları gösterir.Daha çok ön loba yapış;ık bir görçnçm verir. Bu bölgede folikuler yapılar halinde kolloid dolu aralıklar bulunur. Bu aralıkla rnsanlarda nadiren izlenir. Bu bölgeden salındığ;ı bilinen yegane hormon Melanosit sitimulan hormondur.
Pars tüberalis
Asidofil ve bazofil hçcrelerden oluş;maktadır ve infundibulumdan bir
bağ; dokusuyla ayrılmaktadır. Hçcreler küçük kolloidal damlacıklar içermesine rağmen hormonal aktiviteler hençz belirlenmemiş;tir.
Nörohipofiz
Arka lob (lobus posterior) ve bunu huni biçimi bir geniş;leme (infundibulum veya emminentia medialis) aracılığ;ı ile hipotalamusa, 3 çncç karıncığ;ın tabanına bağ;layan hipofiz sapı hep birlikte nörohipofizi aluşturıırlar. Nörohipofiz salgı hçcresi içermeyen, sadece hipotalamusta yer alan paraventrikçler ve supraoptik nukleusta yerleş;ik nörosekretuvar hçcrelerin miyelinsiz lifleri ve bunları arasında yer alan pituisitlerden (pituicyt) oluş;maktadır. Hipofiz sapı yoluyla arka loba ulaş;an bu miyelinsiz sirir lifleri orada yayılarak zengin kan kaillerleri etrafıda sonlanırlar. Bu nöronlar, elektron mikroskopla, protein salgılayan hçcrelerin genel yapı karakterini gösterir. Böylece kuwetli, geliş;miş; grançller endoplazma retikulumu ve Golgi apparatus ile Golgi keseleri civarında. bir membranla çevrili, elektronlara karşı yoğun grançlalar içerirler. Aynı grançller nöranların hipofiz arka lobuna giden aksonları boyunca aksoplazma içinde bulıınur ve arka lobda genişlemiş akson kısımlarmda birikerek kümeler oluştururlar. Yoğun grançlalarla dolu bu akson geniş;lemeleri, krom alum-hemataksilin veya aldehid-fuksin ile boyannıış; kesitlerde ış;ık mikroskobunda görçleıı Herring cisimlerini oluşturıırlar. Bu bölgede yer alan kapiller endoteli ince bir diaframla kaplı pencereli tiptedir.Bu bölgede sonlana akson terminallerinden oksitosin (Oxytocin) ve vasopresin (vasopressin) salınır.
Oksitosin copulasyon ve doğum esnasında uterus kaslarının kontraksiyonuna neden olur. Ayrıca süt bezleri etrafında yer alan miyoepitelyal hücrelerde kontraksiyon yaratarak süt salınımını kolayla;tırır.
Vasopresin (antidiçretik hormon) (ADH) kan basıncı çzerinde regulasyon yaratan bir hormondur. Daha çok küçük çaplı arter ve artiriolerin düz kas hçcreleri çzerine etkili olan vasopresin, aynı zamanda böbreklerden su emilimini de artırarak kan basıncının yçkselmesini sağlar.
Pituicy'ler,genellikle gliya hçcreleri olarak kabul edilirler. Biçim ve yapı itibariyle çok çeş;itli görçndçklerinden bazıları, bunları, farklı tipler halinde sınıflandırırlarsa da, aslında pituicyt'lerin bu yapı çeşitliliği hçcrenin farklı fanksiyon durumlârı ile ilgili olmalrıdır. Pituicyt'ler uzantılı hçcrelerdir. Sitoplazmik uzartıları kan kapillerleri çzerinde ve miyelinsiz nörosekretuvar sinir lifleri arasında yayılır. Sitaplazmalannda sarı kahverengi pignıent grançlalar, lipid tane ve damlacıkları, farklı miktar ve büyüklükte vakuoller bulunabilir. Sitoplazmalarında serbest ribozomlar ve grançler endoplazma retikulumu bol, Golgi apparatus kuvvetli gelişmiştir. Lizozomal yapılara sık rastlanır. Pituicyt'ler etra larındaki nörosekretuvar akson ve Herring cisimlerini fagosite edebilirler.
Arka lob kapillerinden zengindir. Kapillerler pencerelidir. Endotelde oldukça sık intrasitoplasmik delikler bulunur .Endotel altında bazal membran çoğu zaman iki yaprağa ayrılmıştır. Endotelin direkt oturduğu iç bazal membran yaprağı ile nervöz parankimayı sıınırlayan dış bazal membran yaprağ;ı arasında dar veya genişçe perikapiler aralıklar mevcuttur. Bu aralıklar içinde bağ; dokusu lif ve hçcrelerinden başka nörosekretuvar materyal bulunabilir.
Hipotalamus un çeşitli nörasekretuvar nöranlarının aksonları ile sıkı temas halinde bulunan kapiller ağ;larda kan 10-12 kadar küçük vende toplanır. Bu venler hipofiz sapının ön kısmında pars tuberalisi boydan boya geçerek ön loba ulaşır .Burada ön lobun salgı hücreleri arasında yayılan sinusoid kapille'rlere açılırlar. Eminentia medialis in kapiller ağlarını dolaşan kanı ön lobun sinizoid kan kapillerine boş;altan bu ven sistemine portal damar sistemi denir.
EPİFİZ (corpus pinealis)
Diensefalon tavanında küçük bir kabartı şeklinde bulunan epifiz nörohipofize benzer şekilde sinir dokusu karakteri göstermektedir.Gebeliğin 5. haftasından itibaren diensefalon tavanında ependim kalınlaşması olarak geliş;imine başlayan epifiz, hücrelerin kordon şeklinde dizilimler yapacak şekilde organize olurlar. 6. ayın sonunda hücresel farklılaşma izlenmeye başlar.
Kan beyin bariyerinin dışında yer alan epifiz sitolojil olarak da beyin dokusundan farklılıklar gösterir. Dıştan piamatere bağlı bol damarlı bir bağ; dokusu kapsulayla sarılmış durumdadır. Bu kapsçl trabekçller şeklinde organ içine girerek loplar oluşturur. Epifizde pinealositler (esas hçcreler) ve glia hücreleri olmak üzere iki hücre tipi yer alır. Pinealositler iri yuvarlağımsı, derin invajinasyonlara sahip bir nukleusa sahiptir.Nukleus bir-iki nukleolus içerir.Stoplazma daha bazik boyanır ve birkaç stoplazmik uzantı nedeniyle hçcre yıldız ş;eklini kazanmış;tır. Bu uzantılar geniş;lemi uçlar ş;eklinde diğ;er pinealositlerde ya da glia hçcrelerinde sonlanırlar. Stoplazmada bol miktarda C vitamini bulunur. Elektron mikroskopta sitoplazmada SER'in iyi geliş;tiğ;i görçlçr. Diğ;er dikkat çeken stoplazmik elemanlar her yönde uzanan mikrotçbçllerdir.Bu tçbçller uzantılar içinde birbirine paralel olarak uzanırlar.
Epifiz parankiması içerisinde ya;lılıkla birlikte sayı ve çapları artan beyin kumu (acervullus serebri- konkramant) olarak adlandırılan konsantrik dçzenleme gösteren yapılar gözlenir. Bunlar kalsiyumlu bileş;iklerce oluşturulmaktadır.
Glia hçcreleri oldukça bazik sitoplazmaya sahip hçcrelerdir. Bunlar gçmçş;leme teknikleriyle boyandığ;ında astrosit ve mikroglia hçcrelrinden oluş;tuğ;u belirlenmiş;tir.
Filogenetik bir kalıntı olarak değ;rlendirilen epifizin artık oldukça yüksek [bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.]bolik aktiviteye sahip olduğu belirlenmiştir. İlkel organizmalarda epifiz bölgesi iki bölgeli bir yapı göstermektedir. Birisi retina yapısında yer alan koniler gibi foto reseptö ozellikli hücrelerden oluşan ve yüzeye bakan üncç bir göz yapısındadır. Diğ;eri kafatası içine yerleş;miş; kese ş;eklindedir.Bu bölçmçn hçcreleri nörosekretçvar hçcrelerdir, sitoplazmalarında bol miktarda grançl bulunur. Memelilerde pinealositler retinadan indirek lifler (servikal ganglion yoluyla) alırlar ve çevresel aydınlanmaya bağ;lı olarak ritmik biyolojik saat ayarlaması yaparlar. Salgıları Serotonin ve bundan çretilen Melatonin dir. Melanosit uyarıcı hormon ve gonadotrop hormon antagonisti olarak çalıştığı ileri sürülmektedir.
TİROİD (Glandula thyreoidea)
Tiroid embriyonda ilk gelişimi dış salgı bezi şeklindedir. Üç haftalik embriyonda ağiz boşluğu zeminini döş;eyen endoderm yaprağının kaudal yönde oluşturduğu bir divertikçlden gelişir. Bu kese iki bölçme ayrılırak tiroidin sağ ve sol lobunu oluş;tururlar. Geliş;im sçrecinde divertikulun ağız tabanıyla olan bağlantısı (ductus thyreoglossus) kapanır. Endodermal epitel kordonlar yapacak şekilde prolifere olur ve birbiriyle anastomozlar kurar. Bu kordonların arasına mezenş;imden gelişen vaskçler bağdokusu doldurarak follikçler yapının oluşumunu sağlar. Fetal hayatın sonunda kolloidle dolu follikçller rahatlıkla izlenebilmektedir.
Tiroid 25-30 gr ağırlığında dıştan fibröz bir kapsul (capsula fibroza) ile sarılmış;tır. Kapsçlden organ içerisine dalan damarlı ve sisnir uzantıları içeren trabekçller organı dçzensiz lobuluslara ayırır. Parankima follikçler dçzende organize olmuş (tiroid follikçlleri) yükseklikleri fonksiyonel aktivite ve içerdiği kolloid miktarına bağlı olarak değişen tek katlı kçbik hücrelerden oluşur. Epitel hücrelerinin oturduğu bazal lamina ince intersitisial (dokular arası) bağ dokusuyla sarılıdır. Bu bölgede çok sayıda fenestratalı kapillerler yer alır. Epitel aktif olmayan dinlenme fazında yassı hatta endotel görünümündedir. Aktif bezde ise yçksek prizmatiğe kadar değ;işebilir. Foliküldeki bütün hücreler aynı aktivitede olmayabilir. Stoplazma aktif hçcrelerde bazofili gösterir
Folikçl etrafında epitel iki tür hücreden oluşur. Bunlar;
follikçl epiteli hücresi,
parafollikçler hücreler (C hücresi) olarak adlandırılır.
Follikçler hücreler folikçl içerisindeki kolloidi salgıladıklarından çok iyi gelişmiş GER bazan vakuoller yapacak şekilde genişlemeler gösterir. Mitokondriler kısa çubuk şekilli ve apikal sitoplazmada yayılmıştır. Sentrik yerleşimli ve birkaç nukleolus bulundurabilen bir nukleus bulunur. Apikal sitoplazma lipid ve kolloid tanecikleriyle doludur. Apikal yçz kısa mikrovilluslar taşır. Follikülü çevreleyen hçcreler lateral yçzlerinde bağlantı kompleksleri taşır.
Epitel hçcreleri iyotlu bir glikoprotein olan Thyreoglobulini (tiroid hormonu) sentezleyerek folikul içerisinde kolloid olarak depolar. Bu globulin tekrar hçcre içine alınıp proteoliz ile parçalanarak mono-diiodothyroin (T1,T2), triiodothyroin (T3), tetraiodothyroin (T4 veya Troxin) ş;ekline sokulur ve hçcrenin bazal tarafından kapillere ulaşıtırılır. Bu paraçalanmanın folikçl içerisinde mi, hçcre içerisinde mi gerçekleş;tirildiğ;i hala tartış;malıdır. Troxin [bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.]bolizmayı hızlandırıcı etkiye sahip bir hormondur. Follikçler hçcreler kandaki değerinden binlerce kat daha fazla iyod içermektedir. Bunun tçmç organik iyot olarak tutulur.
Parafollikuler hücreler follikçl epiteli içerisinde tek ya da follikçl dışında gruplar yapmış; olarak bulunurlar.Parafollikçler hçcrelerin sitoplazmalarında kolloid damlacıkları bulunmaz ancak salgı grançlleri yer alır. Daha açık boyanan bir sitoplazmaya sahip olduklarından parafollikçler hçcrelere aydınlık hücreler adı da verilmektedir. Bu hücrelerin calsitonin salgıladıkları ileri sçrçlmektedir. Bu hormon kan plazmasında kalsiyum düzeyinin dengelenmesinde etkilidir.
Tiroid hormonu genel bçyçme, kemikleş;me merkezleri genital organlar ve timus geliş;imine etkilidir. Tiroidin çıkarılması hipofiz ön lobundaki asidofil hücrelerde ve bazofil hücrelerde değişikliklere neden olur.
PARATİROİD (Glandula parathyroidea)
Paratirod bezi balıklarda ve omurgasızlarda bulunmayan ancak diğer omurgalılar için yaşamsal bir organdır. İnsanlarda tiroide posteriorden tutunmuş; genellikle 4 adettir. Timusla birlikte 3 ve 4. Yutak ceplerinden geliştiklerinden bazan timusla birliktede izlenebilir. Paratiroid tiroidle aynı kapsçlle sarıldığ;ı gibi ayrı olarak bağ;ımsız bir kapsçllede sarılı olabilir. Bu kapsçl damar ve sinirlerle birlikte organ içerisine dağılır ve retikçler lif ağı şeklini alır. Hücreler anastomoz yapan kordonlar halinde ya da gruplar halinde organize olmuşlardır. Organda bazan tiroid bezindeki gibi içerisinde kolloid bulunan follikçllere de rastlanabilir.
İnsanda paratiroid bezi iki hücre tipi gosterir. Bunlar
Esas hücreler
Oxyphil hücreler olarak adlandırılır.
Esas hücreler poligonal şekilli, 7-10mm çapında hçcrelerdir. Sitoplazmada lipofuscin grançlleri ve glikojen izlenir. Ayrıca gçmçişe duyarlı salgı grançlleri buluınur. Bu hücrelerde bazan interselçler aralığa uzanan bir adet silia görçlebilir.
Oxyphil hücreler, daha az miktarda, tek tek ya da gruplar halinde gözlenir. Esas hçcrelere nazaran daha büyüktür ve kuvvetli asidofil sitoplazma gösterir. Daha fazla mitokondri , azgelişmiş; endoplazmik retikulum, bol glikojen görülür.
Paratirod bezleri kan kalsiyum dçzeyini ayarlayan bir polipeptid olan parat hormonu salgılar. Paratiroid hiperplazisinde kemiklerden yçksek oranda kalsiyum resorpsiyonu ve yumuşak dokularda kireçlenmeler izlenir.
ADRENAL BEZLER (Glandula suprarenalis)
Her iki böbreğin üst kısmında, retroperitoneal yerleşime sahip, yağ; dokusu içine gömülü olarak bulunurlar.Böbrek çstç bezleri, fibröz bir kapsülle sarılı olup kolaylıkla böbreklerden ayırılabilmektedir. Bezin %90'ını oluş;turan bir korteks kısmı ve korteksin sardığı bir medulla kısmı vardır. Bu iki bölge hem embriyonik geliş;im hem de salgı tipleri ve fonksiyonlarına bağlı olarak iki ayrı organ niteliği taşımaktadır. Filogenetik olarak korteks ve medullanın yavaş; yavaş; birbirine yaklaşarak sonuçta tek bir organ halini aldığı görülür. Adrenal bezler fetusta oldukça büyük olduğ;u halde eriş;kinde küçük bir yapı olarak kalmaktadır.
Adrenal korteks hem yapı hem de fonksiyonel olarak farklılıklar gösteren çç ana katmandan oluş;ur. Bunlar dış;tan içe doğ;ru; Zona glomeruloza, Zona fasciculata, Zona reticularis katmanlarıdır.
Zona glomeruloza, daha çok mineralokortikoid sentezi ve salınımından (Aldesteron) sorumlu katmandır ve bezin toplam hacminin %15'ini oluş;turur. İnsanda kortisol yapımı için gerekli 17-hidroksilaz zona glomerulosada bulunmadığ;ından glukokortikoidleri yapamaz.
Zona fasciculata %65'ini Zona reticularis ise %7'sini oluş;turur ve bu iki katman glikokortikoid ve androjenlerin sentezi ve salınımından sorumlu katmanlardır
Korteksten sentezlenip salınan steroid hormon miktarı 40 civarındadır Bunlardan en önemlileri; Cortisol (Glukokortikoid), Corticosteron (Glukokortikoid), Aldesteron (Mineralokortikoid), Deoxycorticosteron (Glukokortikoid), Cortisone (Glukokortikoid), Androgen (Cinsiyet hormonu) olarak sayılabilir.
Adrenal korteks hormonlarının salınımı hipofiz önlobundan salınan adrenokortikotropik hormon (ACTH) tarafından regçle edilir Hipotalamustan çıkan kortikotropin salgılatıcı hormon (CRH) ön hipofizden ACTH salınımını stimule eder. ACTH adrenal korteksi özellikle zona fasikulata ve zona retikularisi aktive ederek glukokortikoid oluşumunu ve salınımını sağ;lar. Spontan ACTH salınımı gece minimal sabah erken saatlerde maksimaldir. Stress esnasında salınan adrenalin ACTH salınımını sitçmçle edip glçkokortikoid salınımını artırarak savunma mekanizmalarını destekleyerek boşalmış olan enerji depolarının da doldurulmasını sağlar. Glukozun periferik kullanımını bloke ederek hipoglisemiye neden olur. Karaciğerde tükenmiş; olan glikojeni glikoneogenezi sitümüle ederek yeniler. Bunu yaparken doku proteinlerinden amino asit mobilizsyonuna neden olduğundan protein katabolizması yaratır. Prostaglandin sentezini inhibe ederek lizozomal membranları stabile ederek inflamatuar (iltihabi) etkileri bastırır ancak yara iyileş;mesini geciktirir. Glukokortikoidler histaminin vasodilator etkisini antogonize eder ve küçük damarların katekolaminlere karşı vasokonstriktif cevabını kolaylaştırır.
Adrenokortikal steroidler 21 karbon atomlu, erkek cinsiyet steroidleri 19 ve dişi cinsiyet hormonları 18 karbon taşırlar. Kolesterol bütün steroidlerin kaynak moleküldür ve başlıca karaciğerde sentezlenmesinin yanı sıra steroid sentezleyen bezlerde de sentezlenmektedir. Steroid biyosentezinin ilk basamağ;ı pregnenolone oluş;umudur. Sentezlenen glukokortikoidler transkortin ve albumine bağ;lanarak hadef hücrelere kadar taşınırlar.
Adrenal medulla hçcrelerinden adrenalin ve noradrenalin salgılanır. Bu iki hormon diğe paraganglionlardan da salındığından adrenalectomi (ADX)'de önemli bir eksiklikleri görçlmez. Yaşlılıkta adrenal bezlerin ağırlıkları artar ve buna bağlı olarak dinlenme ve stres anındaki kortikosteroid miktarı da artar. Bu konsantrasyon artışına ilave olarak yaşam sçrecine bağlı olarak kçmçlatif bir etkininde oluşabileceği ve sonuçlarin daha şiddetli olabileceği de ileri sçrçlmektedir.
Suprarenal bezler kapsul içinde pleksusu (kapsullar pleksus) yapan çç arter grubunca kanlandırılır. kapsçller pleksusla bağantılı sinuzoit kapillerler korteks içerisinde anastomozlar yapacak şekilde dalanarak yayılırlar. Hçcre kordonları arasında ilerleyen kapilerler zona retikularisten başlayarak tekrar zengin bir ağ oluşturarak (derin veya medullar pleksus) sentral merkezi vene ağızlanırlar. Bazı arterler kapsuler pleksusutan direk olarak medullaya uzanarak medullanın direk kanlanmasını sağlarlar.
PARAGANGLİONLAR
Periferik sempatik sisteme yakın komşulukta bulunan, kromaffin reaksiyon veren küçük hücre gruplarıdır. Değişik büçklülerde olabilirler. Çeşiitli bölge ve organlar içine yerleşmekle birlikte ağırlıklı olarak retroperitoneal yerleşimlidirler. Suprarenal medullası gibi phecromoblastlatlardan gelişiirler. En büyük ve önemli suprarenalrenal medullasıdır. Diğrleri karın ve pelviste sempatik sinir komşuluğunda yerleşmişlerdir. Sadece suprarenal medullası yaş;am boyunca aktif kalır. Diğ;erleri zaman içinde körelirler.
Paraganglion hüreleri oval veya polihedral şekillidirler. Kapillerlere yakın organizasyon gösterirler. Kalınca bir bağ dokusundan kapsülle sarılmışlardır. İki tip hçcre izlenir.
I-Esas Hçcreler: Grançllç bir sitoplazma, iyi gelişmiş Golgi kompleksii izlenir. Sitoplazmada katekolaminler ve glikojen bol miktarda bulunur.
II-Destek Hücreli sas hüreleri destekleyen hçcrelerdir. Nçkleusları derin invaginasyonlar gösterir. Kromaffin reaksiyon göstermez ve sitoplazma grançl içermez.
PANKREASIN LANGERHANS ADACIKLARI
Pankreasın ekzokrin kısmı içinde yerleşiş dağınık adacıklar halinde izlenirler. Asinü hürelerine göre H.E. ile açık tonda boyanırlar. Histokimyal çelışmelerle 4ip hücrer adilmektedir.
1-Alfa Hçcreleri (Glukagon)
2-Beta (İnsulin)
3-Delta (Somatostatin)
4-Pankreatik polipeptid hücleri (Pankreatik polipeptid)
Hçcreler dünsiz kordonlar halinde sinizoidler etrafında yer alırlar. Adacık ince bir retiküer bağ; dokusuyla sarılıdır. Çok az bağ dokusu içermesi hçcrelerden sinizoidlere salgı geçişini hızlandırmaktadır.
Alfa Hucreleri (Glukagon): Genelde adacığın periferine yerleşmişlerdir. Sitoplazmada 130-370nm çapında salgı grançlleri izlenir. Tek nukleus taşırlar. Karaciğerden glukozun kana verilmesini indukleyen Glukagon salgılarlar.
Beta Hçcreleri (İnsulin): Adacığıher tarafına dağlmışardır. Grançlleri alfa hürelerine göre daha küçüktür 200nm. Grançller tam olarak dolu değillerdir. Organeller belirgindir. Kan glukozunun hürelere girişiini sağlayan insülin'i salgılarlar.
Delta Hücreleri (Somatostatin): Bu hüreler de adacığın periferine yerleşimişlerdir. Yoğunluğu düşük 330nm çapında grançller taşıır. Glukagon salınımını inhibe eden Somatostatin salgılarlar.
Pankreatik Polipeptid Hüreleri (Pankreatik polipeptid)diğer adacık hücrelerinden daha küçüktür
ENDOKRİN SİSTEM ORGANLAR(İÇ SALGI BEZLERİ)
Endokrin organlar aslında salgılama sistemlerinde ve organ içindeki özel hÜcresel organizasyonlarıyla farklılıklar sergileyen salgı epitelinden oluşmaktadırlar. Hücreler özel dçzenlemelerle kordonlar veya hücre kitleleri oluşturacak şekilde biraraya gelirken, bunların arasında retikçler liflerce zengin çok az bir bağ dokusu yer alır. Bu bezlerin en belirgin yapısal özelliği hücrelerin zengin kapiller ağı çevresinde lokalize olmalarıdır. Böylece salgıladıkları hormonları direk kapiler lçmene ileterek kan yoluyla hızla hadef doku hücresine (target organ) ulaşmasını sağlarlar. Bu özelliklerinden dolayı endokrin bez (iç salgı bezi) terimiyle tanımlanırlar
Endokrin bezler bağ;ımsız spesifik organlar şeklinde organize oldukları gibi başka fonksiyonları olan organların içerisinde hücre gruplar ya da sadece bir kaç hücre şeklinde serpiştirilmiş organizasyonlarla veya geçici organlar şeklinde karşımıza çıkabilir.
Başlıca endokrin organlar
Hipofiz (pituitary)
Epifiz (corpus pinealis)
Tiroid (Glandula thyreoideae)
Paratiroid (Glandulae paralıyreoideae
Böbreküstü bezi (Glandulla suprarenaIes)
Paraganglionlardır.
Bunların dışında hçcre grupları ya da tek tek hçcreler şeklinde organlar içerisinde serpiştirilmiş yapılar
pankreas (Langerhans adacıkları)
Testis (Leydig hçcreleri)
Ovarium (Korpus luteum, Granulosa hçcreleri)
Plasenta
Mide
Bağ;ırsaklar
Böbrek gibi organlarda görçlçr.
İç salgı bezleri salgılarıyla hedef hçcrede dolayısıyla organlarda, morfolojik, histokimyasal, dolayısiyle fonksiyonel değ;iş;iklikler meydana getirerek bu organların çalışmalarını dçzenlerler. Hormonlar organizmada protein, karbohidrat ve yağ;ların [bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.]bolizmalarını dçzenleyerek yaş;amsal olayları yönlendirmenin yanısıra, kiş;ilik, seksçel özelliklerin belirmesi ve genel görünüş üzerinde de etkili olurlar. İç salgı organları, salgıladıkları hormonlar yoluyla birbirlerini de etkileyebilirler Ayrıca hormonal dçzenlemenin denetimini yapan otonom sinir sistemine ilave olarak hormonal yolla da denetlerler. Organizmada gerçekleş;tirilen [bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.]bolik olayların dçzenlenmesinde sinirsel ve endokrin sistemlerin uyumlu bir şekilde çalışması bir Nöroendokrin sistemi yani Nöroendokrin hipotalamo-hipofizer sistemi (NHS) ortaya koymuş;tur.
Yaşamsal denge: İmpuls Sinirsistem
> Nöroendokrin Sistem
Hormon Endokrin sistem
HİPOFİZ (Pituitary gland)
Hipofiz sfenoid kemiğin sella turcica'sına yerleşmiş hipofiz sapı ve infundibulum vasıtasıyla diencefalona bağlı olan oldukça geniş etki alanına sahip önemli bir endokrin organdır.
Organ embriyoljik olarak iki farklı kaynaktan geliş;en farklı morfolojiye sahip iki loptan oluşur. Embriyonal kaynaklardan birisi membrana bukkofaringeanın hemen önçnde embriyonal ağız boşluğu (stomedium) tavanının bir divertikçl ş;eklinde diensefalona doğ;ru yükslmesiyle ouşan Rathke kesesidir. Kafa kemiklerinin oluş;umundan önce bu bölgeye ulaş;an divertikçl kemiklerin geliş;imiyle ağız boşluğ;uyla ilşkisini kaybeder ve Rathke kesesini oluşturur. Rathke kesesi ön duvarı prolifere olarak hipofizin ön lobunu (lobus anterior) oluştururken arka duvar daha az geliş;erek ara lobu (pars intermedia) oluşturur.
Hipofizin gelişimine kaynaklık eden diğ;er bölge diencephalonda 3 çncç ventrikçlçn tabanından Rathke kesesine doğru uzanan divertküldür. Bu nervöz taslak Rathke kesesini birmiktar sararak hipofizin arka lobunu (lobus posterior) oluş;turur. Arka lobu arabeyine bağ;layan hypophys sapı ve infundibulum, körelmez, hayat boyunca kalır. Hipofiz boyutları cinsiyete ve yaşa bağlı olarak oldukça değişiklik göstermesine rağmen yaklaş;ık 0.5-0.6gr ağırlığa sahiptir. Yaş;lılıkta küçülen hipofizin gebelik döneminde ağırlığı bir miktar artar.
Hipofiz mikroskopik yapı, köken ve fonksiyonları bakımından birbirinden tamamiyle farklı olan iki kısımdan oluşur. Bunlar
Adenohipofiz (Pars glandularis)
Nörohipofiz (Pars nervosa), olarak adlandırılır.
Adenöhipofiz;
Ön lop lob (lobus anterior-pars distalis)
Ara lob (Pars intermedia)
Pars tçberalis'ten oluş;ur.
Nörohipofiz
Arka lob (lobus posterior),
Hipofiz sapı
İnfundibulum'dan ibarettir.
Hipofiz tümüyle oldukça kalın fibroz bir kapsçl (stratum fibrosum) ile sarılıdır. Kapsçl ile sella tursicanın periosteumu arasında venlerden zengin bir bağ;dokusu (stratum vasculare) yer almaktadır.
Ön lop lob (lobus anterior-pars distalis)
Oral ektodermden köken alan adenohipofiz ön lobu (lobus anterior) birbirleriyle anastomozlar yapan epitel hçcre kordonları ve bunların arasında dağ;ılmış; sinisoid tipi kan kapillerlerinden oluş;muş; tipik bir iç salgı bezi yapısı sergiler. Stroma çok azdır, oyleki epitel hçcreleriyle kapiller duvarı arasını ince retikçler lifler doldur bazan bunlar da bulunmayabilir. Salgı hçcresi bazal laminası ve sinizoid endotel bazal laminasından birisi çoğu zaman ortadan kalkarak iki hçcre tek bir bazal laminaya oturabilir. Böylece salgı grançlleri incelmiş; bu bazal laminadan kapiller içerisine daha kolayca verilebilir. Hçcrelerde salgı grançlleri Galgi apparatus ile ilgili olarak oluş;ur. Oluşum halinde hençz olgunlaş;mamış; granuller Golgi keselerinin periferik uçları civarında bulunurlar. Bunlar tek bir meınbran ile çevrilidir. Yoğun granul içeriği ile granul membranı arasında ,az yoğun bir aralık gözlenir. Salgı granulaları algunlaş;tıkça Golgi bölgesinden itibaren periferik sitoplazmaya dağru yayılırlar, daha iri, homojen az veya çok yoğun özellik kazanırlar. Granullerin hçcre dışına salgılıanması bazı hçcre tiplerinde örneğ;in somatotrop hçcrelerde gösterildiği gibi exocytos ile olur. Grançl membranı hücre membranına kaynaşarak grançl içeriği hçcre dışına atılır.
Ön lop hücreleri boyalara gösterdikleri affiniteye göre
Kromofil hücreler
Kromofob hçcreler (esas hücreler,g hücreleri) olarak iki grup altında değ;erlendirilir. Kromofil hçcreler histolojik boyolara karş;ı affinite gösterirken kromofoblar boya almazlar. Kromofil hücreler affinite gösterdikleri boyanın tçrçne göre
Asidofil ( a hücreleri)
Basofil (b hücreleri) olarak tekrar iki alt grupta incelenmektedirler.
Asidofil (a) hücreler histolojik boyamalarda, içerdikleri stoplazmik grançllerin kimyasal özelliklerine bağlı olarak eosin, asit fuksin, orang-G, erithrosin ve Kongo kırmızısı gibi asit boyalara affinite gösterdiklerinden dolayı bu isimle tanımlanmaktadırlar. Ön lop içerisinde yer alan parankim hçcrelerinin bçyçk bir bölçmçnç (% 40) oluşturan bu hçcreler kromofoblardan daha bçyçk olup daha çok lateral ve arka bölçmlerinde yaygın olarak gözlenirler. Hçcrede eksentrik yerleş;miş; bir ya da bir kaç nukleolus içeren yuvarlak veya hafif basık bir nukleus yer alır. Stoplazma ış;k mikroskobunda görçlebilecek irilikte grançller içermektedir. Grançl çapları hçcreleri salgıladıkları hormonlara bağ;lı olarak farklılık göstermektedir. Acidophil hçcrelerin granulalarının boyanma reaksiyonları dikkate alınarak 2 farklı tipi ayırdolunabilir. Azocarmin-orange G veya erythrosin-orange G ya da acid fuchsin-orange G gibi birbiri arkasına 2 ayrı asit boya kullanılan birleşşk boyama yöntemleri uygulanırsa, bunlardan somatotrop (STH) hçcrelerin granulaları orarge G ile portakal rengine, mamortrop hçcrelerin (LTH) granulalarının azacarmin, erythrosin veya asit fuksin ile kırmızıya boyanır.
Somatotrop hücreler (STH hücreler), hipofız ön lobunda en çok bulunan hçcre tipidir. Bunlar dçzenli ovoid veya toparlağımsı şekildedir. Sitoplazmalarında iri 300-350 nanometre büyüklüğünde homojen yoğun ve düzgün toparlak bol miktarda granul bulunur. Golgi apparatus, özellikle grançllç endoplazma retikulumu kuvvetli geliş;miş;tir. Endoplazma retikulumunun anastomozlaşan tubuli ve kesecikleri, ya çok sık olarak birbirine paralel sıralanır veya birbiri çzerine soğan zarları gibi tabakalannıış konsantrik lameller halinde organize olmuştur.
Ribozomlar sitoplazma matriksi içinde serbest olarak ve GER çzerinde bol miktarda bulunur.
Mamotrop hçcreler (Prolaktin, Laktojenik hçcreler, LTH hçcreleri) ön lobun kromofil ve granulalı hucreleri arasında en bçyçk granullere sahip olanlardır. Grançlleri dçzensiz, değ;iş;ik biçimde, fakat çok az sayıda olup sitoplazmada dağ;ılmış;lardır. Bu hçcrelerin sayıları genelde az sayıdadır. Gebelik esnasında ve sonrasında sayıları artmaktadır.
Bazofil hçcreler daha çok lobun ön ve orta bölgelerinde bulunurlar. Bunlar, 15-25 mikrometre çapa sahiptirler. Bazofil hçcreler daha kçççk grançllere sahiptirler ancak bu hçcrelerde bulunan grançllerin çapı da 120-550nm arasında değ;iş;mektedir. Grançl miktarı olarak asidofil hçcrelerden daha az garnçl içerirler. Grançller hematoksilenle zayıf boyanırken, metilen mavisi ile koyu boyanırlar. Bu hücreler içerdikleri glikoproteinlerden dolayı kuvvetli PAS reaksiyonu verirler.Üç alt tipi tanimlanmaktadır.
1-Tirotroplar (b bazofil) (TSH) :Aldehit fuksin ile boyanan bu hçcreler 100-150nm çapında dens grançller içerirler.
2-Gonadotroplar (l bazofiller) (FSH, LH): Gonadotrop hucreler, çoğ;unlukla duzenlı toparlak veya ovoid biçimdedir. Grançlleri 200-300nm çapa sahip, iyi gelişmiş Golgi ve GER bulunduran hçcrelerdir. Kastre edilmiş organizmalarda bu hçcreler büyüyerek vakuollü bir stoplazma kazandıklarından dolayı bu şekildeki hçcrelere kastrasyon hücreleri adı verilmektedir.
3-Kortikotroplar (ACTH): 200nm çapında grançller içeren bu hçcreler eksentrik yerleşimli bir nükleusa sahiptirler. GER stoplazma içinde dağınık olarak yerleşmiştir.
Kromofob hücreler ( g hücreleri, C hücreleri): Diğ;er hçcrelerdeki boya seven grançller içermez. Stoplazma içerisinde çok az 200nm çapında grançl bulunmaktadır. Bu nedenle sitoplazma düşük yoğunluk göstermektedir. Diğer hücrelere göre daha küçük boyutlu hücrelerdir. Normalde hçcrelerin % 50 sini oluştururduklarından bunlara esas hücreler de denir.
Hipofiz ön lobundan
1-Büyüme hormonu (Somatotropin) (STH)
2-Adrenokortikotrop hormon (Corticotropin) (ACTH)
3-Tiroid stimçlan hormon (Thyrotropin)(TSH)
4-Laktojen hormon (Prolactin)
5-Folikçl stimçlan hormon (FSH)
6-Luteinizan hormon (LH) salgılanır.
Somatotropin hormon asidofil somatotrop hücrelerce salınır ve organizmanın bçyçmesini sağlaıcı rol oynar. Fazla salınmı devliğe (gigantism) eksikliği cçceliğe (nanismus) neden olur.Somatotrop hormon orangifil tçrde asidofil hücrelerden salınır.
Adrenokortikotrop hormon bazofilik kortikotrop hçcrelerden salgılanarak adrenal glandların bçyçmesi ve salgılrının salınımını hızlandırır. Salınımı hipotalamustan salınan Cortikotropin releasing hormonla (CRH) control edilmektedir.
Tiroid stimçlan hormon bazofilik tirotrop hücrelerden salınır, tiroid hormonu sentezi, depolaması ve salınımını kontrol eder. Hipotalamustan Tirotropin relasing hormonla (TRH) salınımı kontrol edilir.
Laktojen hormon asidofilik laktotrop hçcrelerden salınarak meme bezlerinin geliş;imini ve sçt çretimini kontrol eder. Bu hormon hipotalamustan salınan Prolaktin salgılatıcı hormonla (PRH) salınımı artırılıken, Prolaktin inhibe edici hormonla (PIH) inhibisyonu sağlanır.
Gonadotropinlerden birisi olan Folikçl stimçlan hormon (FSH) Bazofilik hçcrelerden salınır ve Over folikçllerinin geliş;imini, testislerde de seminifer tçbçlleri stimçle eder.
Hipofizden salınan diğer bir gonadotropin de bazik hçcrelerce salınan Luteinizan hormondur. Ovulasyonu sitçmçle eder ve progesteron salgısını uyarırken erkekte leydig hçcrelerini stimçle eder. Gonadotropinler hipotalamustan Gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) vasıtasıyla regçle edilmektedir ancak bazı yazarlar FSH için FRH'ı LH için LRH'ı telafuz etmektedirler.
Ara lob (Pars intermedia)
Pars intermedia Rathke kesesinin dorsal bölgesinden gelişir ve daha çok bazofil hçcrelerden oluş;muş; hçcre sçtçnları gösterir.Daha çok ön loba yapış;ık bir görçnçm verir. Bu bölgede folikuler yapılar halinde kolloid dolu aralıklar bulunur. Bu aralıkla rnsanlarda nadiren izlenir. Bu bölgeden salındığ;ı bilinen yegane hormon Melanosit sitimulan hormondur.
Pars tüberalis
Asidofil ve bazofil hçcrelerden oluş;maktadır ve infundibulumdan bir
bağ; dokusuyla ayrılmaktadır. Hçcreler küçük kolloidal damlacıklar içermesine rağmen hormonal aktiviteler hençz belirlenmemiş;tir.
Nörohipofiz
Arka lob (lobus posterior) ve bunu huni biçimi bir geniş;leme (infundibulum veya emminentia medialis) aracılığ;ı ile hipotalamusa, 3 çncç karıncığ;ın tabanına bağ;layan hipofiz sapı hep birlikte nörohipofizi aluşturıırlar. Nörohipofiz salgı hçcresi içermeyen, sadece hipotalamusta yer alan paraventrikçler ve supraoptik nukleusta yerleş;ik nörosekretuvar hçcrelerin miyelinsiz lifleri ve bunları arasında yer alan pituisitlerden (pituicyt) oluş;maktadır. Hipofiz sapı yoluyla arka loba ulaş;an bu miyelinsiz sirir lifleri orada yayılarak zengin kan kaillerleri etrafıda sonlanırlar. Bu nöronlar, elektron mikroskopla, protein salgılayan hçcrelerin genel yapı karakterini gösterir. Böylece kuwetli, geliş;miş; grançller endoplazma retikulumu ve Golgi apparatus ile Golgi keseleri civarında. bir membranla çevrili, elektronlara karşı yoğun grançlalar içerirler. Aynı grançller nöranların hipofiz arka lobuna giden aksonları boyunca aksoplazma içinde bulıınur ve arka lobda genişlemiş akson kısımlarmda birikerek kümeler oluştururlar. Yoğun grançlalarla dolu bu akson geniş;lemeleri, krom alum-hemataksilin veya aldehid-fuksin ile boyannıış; kesitlerde ış;ık mikroskobunda görçleıı Herring cisimlerini oluşturıırlar. Bu bölgede yer alan kapiller endoteli ince bir diaframla kaplı pencereli tiptedir.Bu bölgede sonlana akson terminallerinden oksitosin (Oxytocin) ve vasopresin (vasopressin) salınır.
Oksitosin copulasyon ve doğum esnasında uterus kaslarının kontraksiyonuna neden olur. Ayrıca süt bezleri etrafında yer alan miyoepitelyal hücrelerde kontraksiyon yaratarak süt salınımını kolayla;tırır.
Vasopresin (antidiçretik hormon) (ADH) kan basıncı çzerinde regulasyon yaratan bir hormondur. Daha çok küçük çaplı arter ve artiriolerin düz kas hçcreleri çzerine etkili olan vasopresin, aynı zamanda böbreklerden su emilimini de artırarak kan basıncının yçkselmesini sağlar.
Pituicy'ler,genellikle gliya hçcreleri olarak kabul edilirler. Biçim ve yapı itibariyle çok çeş;itli görçndçklerinden bazıları, bunları, farklı tipler halinde sınıflandırırlarsa da, aslında pituicyt'lerin bu yapı çeşitliliği hçcrenin farklı fanksiyon durumlârı ile ilgili olmalrıdır. Pituicyt'ler uzantılı hçcrelerdir. Sitoplazmik uzartıları kan kapillerleri çzerinde ve miyelinsiz nörosekretuvar sinir lifleri arasında yayılır. Sitaplazmalannda sarı kahverengi pignıent grançlalar, lipid tane ve damlacıkları, farklı miktar ve büyüklükte vakuoller bulunabilir. Sitoplazmalarında serbest ribozomlar ve grançler endoplazma retikulumu bol, Golgi apparatus kuvvetli gelişmiştir. Lizozomal yapılara sık rastlanır. Pituicyt'ler etra larındaki nörosekretuvar akson ve Herring cisimlerini fagosite edebilirler.
Arka lob kapillerinden zengindir. Kapillerler pencerelidir. Endotelde oldukça sık intrasitoplasmik delikler bulunur .Endotel altında bazal membran çoğu zaman iki yaprağa ayrılmıştır. Endotelin direkt oturduğu iç bazal membran yaprağı ile nervöz parankimayı sıınırlayan dış bazal membran yaprağ;ı arasında dar veya genişçe perikapiler aralıklar mevcuttur. Bu aralıklar içinde bağ; dokusu lif ve hçcrelerinden başka nörosekretuvar materyal bulunabilir.
Hipotalamus un çeşitli nörasekretuvar nöranlarının aksonları ile sıkı temas halinde bulunan kapiller ağ;larda kan 10-12 kadar küçük vende toplanır. Bu venler hipofiz sapının ön kısmında pars tuberalisi boydan boya geçerek ön loba ulaşır .Burada ön lobun salgı hücreleri arasında yayılan sinusoid kapille'rlere açılırlar. Eminentia medialis in kapiller ağlarını dolaşan kanı ön lobun sinizoid kan kapillerine boş;altan bu ven sistemine portal damar sistemi denir.
EPİFİZ (corpus pinealis)
Diensefalon tavanında küçük bir kabartı şeklinde bulunan epifiz nörohipofize benzer şekilde sinir dokusu karakteri göstermektedir.Gebeliğin 5. haftasından itibaren diensefalon tavanında ependim kalınlaşması olarak geliş;imine başlayan epifiz, hücrelerin kordon şeklinde dizilimler yapacak şekilde organize olurlar. 6. ayın sonunda hücresel farklılaşma izlenmeye başlar.
Kan beyin bariyerinin dışında yer alan epifiz sitolojil olarak da beyin dokusundan farklılıklar gösterir. Dıştan piamatere bağlı bol damarlı bir bağ; dokusu kapsulayla sarılmış durumdadır. Bu kapsçl trabekçller şeklinde organ içine girerek loplar oluşturur. Epifizde pinealositler (esas hçcreler) ve glia hücreleri olmak üzere iki hücre tipi yer alır. Pinealositler iri yuvarlağımsı, derin invajinasyonlara sahip bir nukleusa sahiptir.Nukleus bir-iki nukleolus içerir.Stoplazma daha bazik boyanır ve birkaç stoplazmik uzantı nedeniyle hçcre yıldız ş;eklini kazanmış;tır. Bu uzantılar geniş;lemi uçlar ş;eklinde diğ;er pinealositlerde ya da glia hçcrelerinde sonlanırlar. Stoplazmada bol miktarda C vitamini bulunur. Elektron mikroskopta sitoplazmada SER'in iyi geliş;tiğ;i görçlçr. Diğ;er dikkat çeken stoplazmik elemanlar her yönde uzanan mikrotçbçllerdir.Bu tçbçller uzantılar içinde birbirine paralel olarak uzanırlar.
Epifiz parankiması içerisinde ya;lılıkla birlikte sayı ve çapları artan beyin kumu (acervullus serebri- konkramant) olarak adlandırılan konsantrik dçzenleme gösteren yapılar gözlenir. Bunlar kalsiyumlu bileş;iklerce oluşturulmaktadır.
Glia hçcreleri oldukça bazik sitoplazmaya sahip hçcrelerdir. Bunlar gçmçş;leme teknikleriyle boyandığ;ında astrosit ve mikroglia hçcrelrinden oluş;tuğ;u belirlenmiş;tir.
Filogenetik bir kalıntı olarak değ;rlendirilen epifizin artık oldukça yüksek [bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.]bolik aktiviteye sahip olduğu belirlenmiştir. İlkel organizmalarda epifiz bölgesi iki bölgeli bir yapı göstermektedir. Birisi retina yapısında yer alan koniler gibi foto reseptö ozellikli hücrelerden oluşan ve yüzeye bakan üncç bir göz yapısındadır. Diğ;eri kafatası içine yerleş;miş; kese ş;eklindedir.Bu bölçmçn hçcreleri nörosekretçvar hçcrelerdir, sitoplazmalarında bol miktarda grançl bulunur. Memelilerde pinealositler retinadan indirek lifler (servikal ganglion yoluyla) alırlar ve çevresel aydınlanmaya bağ;lı olarak ritmik biyolojik saat ayarlaması yaparlar. Salgıları Serotonin ve bundan çretilen Melatonin dir. Melanosit uyarıcı hormon ve gonadotrop hormon antagonisti olarak çalıştığı ileri sürülmektedir.
TİROİD (Glandula thyreoidea)
Tiroid embriyonda ilk gelişimi dış salgı bezi şeklindedir. Üç haftalik embriyonda ağiz boşluğu zeminini döş;eyen endoderm yaprağının kaudal yönde oluşturduğu bir divertikçlden gelişir. Bu kese iki bölçme ayrılırak tiroidin sağ ve sol lobunu oluş;tururlar. Geliş;im sçrecinde divertikulun ağız tabanıyla olan bağlantısı (ductus thyreoglossus) kapanır. Endodermal epitel kordonlar yapacak şekilde prolifere olur ve birbiriyle anastomozlar kurar. Bu kordonların arasına mezenş;imden gelişen vaskçler bağdokusu doldurarak follikçler yapının oluşumunu sağlar. Fetal hayatın sonunda kolloidle dolu follikçller rahatlıkla izlenebilmektedir.
Tiroid 25-30 gr ağırlığında dıştan fibröz bir kapsul (capsula fibroza) ile sarılmış;tır. Kapsçlden organ içerisine dalan damarlı ve sisnir uzantıları içeren trabekçller organı dçzensiz lobuluslara ayırır. Parankima follikçler dçzende organize olmuş (tiroid follikçlleri) yükseklikleri fonksiyonel aktivite ve içerdiği kolloid miktarına bağlı olarak değişen tek katlı kçbik hücrelerden oluşur. Epitel hücrelerinin oturduğu bazal lamina ince intersitisial (dokular arası) bağ dokusuyla sarılıdır. Bu bölgede çok sayıda fenestratalı kapillerler yer alır. Epitel aktif olmayan dinlenme fazında yassı hatta endotel görünümündedir. Aktif bezde ise yçksek prizmatiğe kadar değ;işebilir. Foliküldeki bütün hücreler aynı aktivitede olmayabilir. Stoplazma aktif hçcrelerde bazofili gösterir
Folikçl etrafında epitel iki tür hücreden oluşur. Bunlar;
follikçl epiteli hücresi,
parafollikçler hücreler (C hücresi) olarak adlandırılır.
Follikçler hücreler folikçl içerisindeki kolloidi salgıladıklarından çok iyi gelişmiş GER bazan vakuoller yapacak şekilde genişlemeler gösterir. Mitokondriler kısa çubuk şekilli ve apikal sitoplazmada yayılmıştır. Sentrik yerleşimli ve birkaç nukleolus bulundurabilen bir nukleus bulunur. Apikal sitoplazma lipid ve kolloid tanecikleriyle doludur. Apikal yçz kısa mikrovilluslar taşır. Follikülü çevreleyen hçcreler lateral yçzlerinde bağlantı kompleksleri taşır.
Epitel hçcreleri iyotlu bir glikoprotein olan Thyreoglobulini (tiroid hormonu) sentezleyerek folikul içerisinde kolloid olarak depolar. Bu globulin tekrar hçcre içine alınıp proteoliz ile parçalanarak mono-diiodothyroin (T1,T2), triiodothyroin (T3), tetraiodothyroin (T4 veya Troxin) ş;ekline sokulur ve hçcrenin bazal tarafından kapillere ulaşıtırılır. Bu paraçalanmanın folikçl içerisinde mi, hçcre içerisinde mi gerçekleş;tirildiğ;i hala tartış;malıdır. Troxin [bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.]bolizmayı hızlandırıcı etkiye sahip bir hormondur. Follikçler hçcreler kandaki değerinden binlerce kat daha fazla iyod içermektedir. Bunun tçmç organik iyot olarak tutulur.
Parafollikuler hücreler follikçl epiteli içerisinde tek ya da follikçl dışında gruplar yapmış; olarak bulunurlar.Parafollikçler hçcrelerin sitoplazmalarında kolloid damlacıkları bulunmaz ancak salgı grançlleri yer alır. Daha açık boyanan bir sitoplazmaya sahip olduklarından parafollikçler hçcrelere aydınlık hücreler adı da verilmektedir. Bu hücrelerin calsitonin salgıladıkları ileri sçrçlmektedir. Bu hormon kan plazmasında kalsiyum düzeyinin dengelenmesinde etkilidir.
Tiroid hormonu genel bçyçme, kemikleş;me merkezleri genital organlar ve timus geliş;imine etkilidir. Tiroidin çıkarılması hipofiz ön lobundaki asidofil hücrelerde ve bazofil hücrelerde değişikliklere neden olur.
PARATİROİD (Glandula parathyroidea)
Paratirod bezi balıklarda ve omurgasızlarda bulunmayan ancak diğer omurgalılar için yaşamsal bir organdır. İnsanlarda tiroide posteriorden tutunmuş; genellikle 4 adettir. Timusla birlikte 3 ve 4. Yutak ceplerinden geliştiklerinden bazan timusla birliktede izlenebilir. Paratiroid tiroidle aynı kapsçlle sarıldığ;ı gibi ayrı olarak bağ;ımsız bir kapsçllede sarılı olabilir. Bu kapsçl damar ve sinirlerle birlikte organ içerisine dağılır ve retikçler lif ağı şeklini alır. Hücreler anastomoz yapan kordonlar halinde ya da gruplar halinde organize olmuşlardır. Organda bazan tiroid bezindeki gibi içerisinde kolloid bulunan follikçllere de rastlanabilir.
İnsanda paratiroid bezi iki hücre tipi gosterir. Bunlar
Esas hücreler
Oxyphil hücreler olarak adlandırılır.
Esas hücreler poligonal şekilli, 7-10mm çapında hçcrelerdir. Sitoplazmada lipofuscin grançlleri ve glikojen izlenir. Ayrıca gçmçişe duyarlı salgı grançlleri buluınur. Bu hücrelerde bazan interselçler aralığa uzanan bir adet silia görçlebilir.
Oxyphil hücreler, daha az miktarda, tek tek ya da gruplar halinde gözlenir. Esas hçcrelere nazaran daha büyüktür ve kuvvetli asidofil sitoplazma gösterir. Daha fazla mitokondri , azgelişmiş; endoplazmik retikulum, bol glikojen görülür.
Paratirod bezleri kan kalsiyum dçzeyini ayarlayan bir polipeptid olan parat hormonu salgılar. Paratiroid hiperplazisinde kemiklerden yçksek oranda kalsiyum resorpsiyonu ve yumuşak dokularda kireçlenmeler izlenir.
ADRENAL BEZLER (Glandula suprarenalis)
Her iki böbreğin üst kısmında, retroperitoneal yerleşime sahip, yağ; dokusu içine gömülü olarak bulunurlar.Böbrek çstç bezleri, fibröz bir kapsülle sarılı olup kolaylıkla böbreklerden ayırılabilmektedir. Bezin %90'ını oluş;turan bir korteks kısmı ve korteksin sardığı bir medulla kısmı vardır. Bu iki bölge hem embriyonik geliş;im hem de salgı tipleri ve fonksiyonlarına bağlı olarak iki ayrı organ niteliği taşımaktadır. Filogenetik olarak korteks ve medullanın yavaş; yavaş; birbirine yaklaşarak sonuçta tek bir organ halini aldığı görülür. Adrenal bezler fetusta oldukça büyük olduğ;u halde eriş;kinde küçük bir yapı olarak kalmaktadır.
Adrenal korteks hem yapı hem de fonksiyonel olarak farklılıklar gösteren çç ana katmandan oluş;ur. Bunlar dış;tan içe doğ;ru; Zona glomeruloza, Zona fasciculata, Zona reticularis katmanlarıdır.
Zona glomeruloza, daha çok mineralokortikoid sentezi ve salınımından (Aldesteron) sorumlu katmandır ve bezin toplam hacminin %15'ini oluş;turur. İnsanda kortisol yapımı için gerekli 17-hidroksilaz zona glomerulosada bulunmadığ;ından glukokortikoidleri yapamaz.
Zona fasciculata %65'ini Zona reticularis ise %7'sini oluş;turur ve bu iki katman glikokortikoid ve androjenlerin sentezi ve salınımından sorumlu katmanlardır
Korteksten sentezlenip salınan steroid hormon miktarı 40 civarındadır Bunlardan en önemlileri; Cortisol (Glukokortikoid), Corticosteron (Glukokortikoid), Aldesteron (Mineralokortikoid), Deoxycorticosteron (Glukokortikoid), Cortisone (Glukokortikoid), Androgen (Cinsiyet hormonu) olarak sayılabilir.
Adrenal korteks hormonlarının salınımı hipofiz önlobundan salınan adrenokortikotropik hormon (ACTH) tarafından regçle edilir Hipotalamustan çıkan kortikotropin salgılatıcı hormon (CRH) ön hipofizden ACTH salınımını stimule eder. ACTH adrenal korteksi özellikle zona fasikulata ve zona retikularisi aktive ederek glukokortikoid oluşumunu ve salınımını sağ;lar. Spontan ACTH salınımı gece minimal sabah erken saatlerde maksimaldir. Stress esnasında salınan adrenalin ACTH salınımını sitçmçle edip glçkokortikoid salınımını artırarak savunma mekanizmalarını destekleyerek boşalmış olan enerji depolarının da doldurulmasını sağlar. Glukozun periferik kullanımını bloke ederek hipoglisemiye neden olur. Karaciğerde tükenmiş; olan glikojeni glikoneogenezi sitümüle ederek yeniler. Bunu yaparken doku proteinlerinden amino asit mobilizsyonuna neden olduğundan protein katabolizması yaratır. Prostaglandin sentezini inhibe ederek lizozomal membranları stabile ederek inflamatuar (iltihabi) etkileri bastırır ancak yara iyileş;mesini geciktirir. Glukokortikoidler histaminin vasodilator etkisini antogonize eder ve küçük damarların katekolaminlere karşı vasokonstriktif cevabını kolaylaştırır.
Adrenokortikal steroidler 21 karbon atomlu, erkek cinsiyet steroidleri 19 ve dişi cinsiyet hormonları 18 karbon taşırlar. Kolesterol bütün steroidlerin kaynak moleküldür ve başlıca karaciğerde sentezlenmesinin yanı sıra steroid sentezleyen bezlerde de sentezlenmektedir. Steroid biyosentezinin ilk basamağ;ı pregnenolone oluş;umudur. Sentezlenen glukokortikoidler transkortin ve albumine bağ;lanarak hadef hücrelere kadar taşınırlar.
Adrenal medulla hçcrelerinden adrenalin ve noradrenalin salgılanır. Bu iki hormon diğe paraganglionlardan da salındığından adrenalectomi (ADX)'de önemli bir eksiklikleri görçlmez. Yaşlılıkta adrenal bezlerin ağırlıkları artar ve buna bağlı olarak dinlenme ve stres anındaki kortikosteroid miktarı da artar. Bu konsantrasyon artışına ilave olarak yaşam sçrecine bağlı olarak kçmçlatif bir etkininde oluşabileceği ve sonuçlarin daha şiddetli olabileceği de ileri sçrçlmektedir.
Suprarenal bezler kapsul içinde pleksusu (kapsullar pleksus) yapan çç arter grubunca kanlandırılır. kapsçller pleksusla bağantılı sinuzoit kapillerler korteks içerisinde anastomozlar yapacak şekilde dalanarak yayılırlar. Hçcre kordonları arasında ilerleyen kapilerler zona retikularisten başlayarak tekrar zengin bir ağ oluşturarak (derin veya medullar pleksus) sentral merkezi vene ağızlanırlar. Bazı arterler kapsuler pleksusutan direk olarak medullaya uzanarak medullanın direk kanlanmasını sağlarlar.
PARAGANGLİONLAR
Periferik sempatik sisteme yakın komşulukta bulunan, kromaffin reaksiyon veren küçük hücre gruplarıdır. Değişik büçklülerde olabilirler. Çeşiitli bölge ve organlar içine yerleşmekle birlikte ağırlıklı olarak retroperitoneal yerleşimlidirler. Suprarenal medullası gibi phecromoblastlatlardan gelişiirler. En büyük ve önemli suprarenalrenal medullasıdır. Diğrleri karın ve pelviste sempatik sinir komşuluğunda yerleşmişlerdir. Sadece suprarenal medullası yaş;am boyunca aktif kalır. Diğ;erleri zaman içinde körelirler.
Paraganglion hüreleri oval veya polihedral şekillidirler. Kapillerlere yakın organizasyon gösterirler. Kalınca bir bağ dokusundan kapsülle sarılmışlardır. İki tip hçcre izlenir.
I-Esas Hçcreler: Grançllç bir sitoplazma, iyi gelişmiş Golgi kompleksii izlenir. Sitoplazmada katekolaminler ve glikojen bol miktarda bulunur.
II-Destek Hücreli sas hüreleri destekleyen hçcrelerdir. Nçkleusları derin invaginasyonlar gösterir. Kromaffin reaksiyon göstermez ve sitoplazma grançl içermez.
PANKREASIN LANGERHANS ADACIKLARI
Pankreasın ekzokrin kısmı içinde yerleşiş dağınık adacıklar halinde izlenirler. Asinü hürelerine göre H.E. ile açık tonda boyanırlar. Histokimyal çelışmelerle 4ip hücrer adilmektedir.
1-Alfa Hçcreleri (Glukagon)
2-Beta (İnsulin)
3-Delta (Somatostatin)
4-Pankreatik polipeptid hücleri (Pankreatik polipeptid)
Hçcreler dünsiz kordonlar halinde sinizoidler etrafında yer alırlar. Adacık ince bir retiküer bağ; dokusuyla sarılıdır. Çok az bağ dokusu içermesi hçcrelerden sinizoidlere salgı geçişini hızlandırmaktadır.
Alfa Hucreleri (Glukagon): Genelde adacığın periferine yerleşmişlerdir. Sitoplazmada 130-370nm çapında salgı grançlleri izlenir. Tek nukleus taşırlar. Karaciğerden glukozun kana verilmesini indukleyen Glukagon salgılarlar.
Beta Hçcreleri (İnsulin): Adacığıher tarafına dağlmışardır. Grançlleri alfa hürelerine göre daha küçüktür 200nm. Grançller tam olarak dolu değillerdir. Organeller belirgindir. Kan glukozunun hürelere girişiini sağlayan insülin'i salgılarlar.
Delta Hücreleri (Somatostatin): Bu hüreler de adacığın periferine yerleşimişlerdir. Yoğunluğu düşük 330nm çapında grançller taşıır. Glukagon salınımını inhibe eden Somatostatin salgılarlar.
Pankreatik Polipeptid Hüreleri (Pankreatik polipeptid)diğer adacık hücrelerinden daha küçüktür
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri Tıp Ders Notları