ÜROLOJİ - PROSTAT
Prostat Nasıl bir Hastalıktır ve Kendini nasıl belli eder?
Öncelikle prostatı bir hastalık olarak tanımlamak yanlıştır. Prostat tüm erkeklerde anne karnından itibaren var olan göz,kulak, karaciğer gibi bir organımızdır. Erkekte meninin sıvı kısmını yapımından sorumludur.Prostatın bulunduğu konum ve yapısı itibarı ile ister iltihap, ister kanser isterse de yaşla beklenen normal büyüme olsun şikayetler hep benzer şekilde gelişir. Prostat hastalıkları ile ilgili olarak genellikle karşımıza çıkan şikayetler arasında, sık idrara çıkma, idrarın çatal olması, idrar yaparken yanma, idrar yaptıktan sonra mesaneyi tam boşaltamama hissi, gece idrara kalkma ve idrar yapamama sayılabilir.
Prostatın bu sayılan şikayetleri olan hastalarda hangi tip hastalığın olduğu nasıl anlaşılır?
Biraz önce bahsettiğimiz gibi prostatta üç türlü sorun olabilir: büyüme, iltihap, kanser . Bunların ayırt edilmesinde Amerikan ve Avrupa Üroloji Derneklerinin ( AUA_ American Urological Association) ( EAU- European Association of Urology) de kabul ettiği yapılması mutlaka gerekli ve yapılması faydalı olan bazı tetkik ve muayeneler vardır. Hastaların tümüne, yaşları ne olursa olsun makattan prostat muayenesi ilk basamak olarak yapılması gereken muayene yöntemidir. Burada üroloji eğitimi sırasında alınan deneyim ile prostattaki büyümenin özellikleri doktor tarafından değerlendirilerek gereksiz testlerden kaçınılabilir. Bundan sonra tam idrar tahlili ve PSA ( prostat spesifik antijen ) adı verilen kan tahlili ile, hastanın üre ve kreatinin değerlerinin ölçülmesi gerekir. PSA kan tahlili kanser için tek belirleyici olmasa da bizlere kanser taramasında yardımcı olan önemli bir ön testtir. Eğer hastanın yaşı 70 in üzerinde ise ve muayenesi normal ise bu test de istenmeyebilir.
Biz ürologlar muayene sırasında ultrasonografi kullanırız ve bununla genel olarak prostatın büyüklüğü, mesanenin kalınlığı, böbreklerde bir tıkanıklık olup olmadığı ve bunlardan daha önemlisi işeme sonrasında mesanede belirli oranda idrar kalıp kalmadığının kontrol edilmesi gerekir. Yine, hastalar için son derece zahmetsiz olarak, işeme hızının üroflowmetri adı verilen bir bilgisayarlı ölçüm sistemi ile ölçülmesi, prostata bağlı tıkanıklığın derecesi konusunda bizlere bilgi verir. Ancak hastalığın tipi konusunda bilgi vermez. Eğer prostata bağlı tıkanıklık şikayetleri veya kontrol amacı ile gelen bir erkekte, muayenede bir özellik yok ve PSA değerleri de kişinin yaşı için normal değerler arasında ise bu hastalarda normal prostat büyümesi kabul edilebilir. Ne yazık ki burada en büyük sorun 50 yaş altında işeme sorunları olan ve muayenesi ile PSA ölçümleri normal olan hastalarda ortaya çıkmaktadır. Bu hastaların şikayetlerinin daha detaylı olarak incelenmesi gerekebilir. Bu şekilde altta yatabilen önemli konuların atlanması engellenir. Muayenesinde, PSA ölçümlerinde ve / veya her ikisinde birden bir bozukluk olan hastalarda hangi tip büyümenin olduğunun ayırt edilmesinde tüm dünyada kabul edilen altın standart, prostattan özel aletlerle ultrasonografi eşliğinde biyopsi alınarak patolojik olarak incelenmesidir. Bu işlemin deneyimli bir merkez tarafından yapılması hastalara uygulanacak tedavinin düzenlenmesinde büyük rol oynar.
Normal Prostat büyümesi (BPH) sı olan hastaların tedavisine nasıl karar veriyorsunuz?
Normal prostat büyümesi tüm erkeklerde 50 yaş sonrasında vücutta meydana gelen hormonal değişiklikler sonucunda oluşur. İnsan yaşam kalitesini ciddi olarak etkileyebilecek bir sorundur. Büyüme sonucu yaşanan sorunlar kişiye özgü olarak ortaya çıktığından prostat büyümesinin tedavisi ne sadece doktorun ne de hastanın karar verebilecekleri bir durumdur. Burada hastaların şikayetlerinin iyi değerlendirilmesi son derece önemlidir. Bu konuda tüm dünyada yapılan çalışmaların bir örneği olarak ülkemizde de hasta şikayetlerinin daha bilimsel olarak anlaşılabilir hale gelmesini ve yaşam kalitesinin ne kadar etkilendiğinin değerlendirilmesi için standart soru formları kullanılır. Bunlardan en sık kullanılanı Uluslar arası Prostat Semptom Skoru (IPSS) dir. Bu test hasta tarafından doldurulur ve hastalığa bağlı şikayetlerin derecesini, şeklini doktora sayısal olarak verir. Elde edilen değerler az, orta veya şiddetli olarak değerlendirilir. Hastanın yaşı, birlikte olan diğer hastalıkları, kalp, tansiyon,şeker hastalığı gibi, hastanın yaşam şekli ve beklentileri değerlendirilerek tedavi seçenekleri hastalara iyi ve kötü yanları ile anlatılır ve doktor-hasta etkileşimi ile birlikte karar verilir.
Prostat büyümesi olan hastalara ne gibi tedaviler önerebiliyorsunuz ?
Tıpta en önemli noktalardan birisi "primum non nocere" yani "önce zarar verme"dir. Hiçbir tedavi masum değildir ve herkes için tek bir doğru tedavi seçeneği yoktur. Bazı insanlar için bir tedavi seçeneği daha uygunken bazıları için bu doğru olmayabilir. İlk basamakta hiçbir zaman kolay kolay ameliyat kararı vermemek gerektiği kanısındayım. Günümüzde prostata bağlı tıkanıklıkların tedavisinde son derece etkili ilaç tedavileri vardır. İnsanlara ameliyat seçeneğinin yanı sıra bu tedavilerin de olduğunun ve etkilerinin denenmesi kanaatindeyim. Tabii ki, ilaç tedavi seçenekleri yeterli olmadığında prostat ameliyatları gündeme gelmekte.
Prostat büyümesinin kaç türlü ameliyatı var ?
Prostat ameliyatlarını iki ana başlık altında toplamak mümkündür; açık ve kapalı ameliyatlar. Açık prostat ameliyatları artık günümüzde BPH için gitgide daha az kullandığımız ameliyat teknikleridir. Bunun nedeni sonuçta hastada bir yara yeri olması, sondalı kalma süresinin daha uzun olması ve yan etkilerinin hasta için daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Bu ameliyat tekniğini daha çok büyük prostatı olan hastalarda tercih ediyoruz. Halk arasında kapalı prostat ameliyatları da kendi içinde değişik şekillerde gerçekleştirilebilmektedir. En başta tüm dünyada yıllardır kabul edilmiş olan TUR ( transüretral rezeksiyon) ameliyatından bahsetmek gerekir. Burada hasta anestezi aldıktan sonra idrar borusundan bir endoskop ile girilerek tıkanıklık yapan prostat dokusunun kesilerek küçük parçalar halinde dışarı çıkarılması gerçekleştirilir. Bu yöntemde hastalar açık ameliyata göre çok daha erken dönemde sondadan kurtulurken daha rahat kendini toparlayabilmektedir. Yine endoskopik olarak idrar borusundan girilerek yapılan bir başka teknik ise prostatın buharlaştırılmasıdır. Burada prostat içerisine odaklanmış yüksek enerji verilerek çoğunluğu su olan prostat dokularının buharlaşması sağlanır. Buharlaştırma ameliyatları 1990 lardan itibaren değişik aletler ve enerji kaynakları kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Son günlerde yoğun bir şekilde uyguladığımız green light lazer ile yapılan prostat ameliyatları da bunlara bir örnektir.
Green light lazer, ameliyat sonrası hastanın yaşam kalitesi için büyük artıları olan bir yöntem olması yanı sıra, kalp, tansiyon vs, gibi normal prostat ameliyatı riskli olan anestezi alamayan hastalara da lokal anestezi ile uygulanabilmesi sayesinde şikayetlerinden kurtulma imkanı sağlayabilmektedir. Bu yöntemin öne çıkmasına neden olan özelliklerinden birisi de cinsel işlevler üzerine olan minimal etkisidir. Normal olarak prostat ameliyatlarından sonra görülen ve uygulanan yönteme ve hastaların yaşlarına göre % 25-50 arasındaki cinsel işlev bozukluğu yüzdesi bu yöntemde en aza indirilebilmektedir. Yine erkeklerde boşalma ile ilgili olarak prostat ameliyatlarından sonra olan sorunlar bu yöntemle büyük ölçüde önleneyebilmekteyiz.
Peki bu kadar iyi özellikleri olan bir yöntem neden daha yaygın olarak kullanılmıyor?
Burada en önemli faktör sanırım tekniğin son derece yeni olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak özellikle Istanbul'da görüldüğü gibi bu tekniğin uygulanabildiği merkezler hızla artmaktadır. Bunun yanı sıra iki önemli sorun daha vardır. Bunlardan birincisi maliyettir. Ne yazık ki bu yöntemde her hastaya bir prob (buharlaştırma ucu) kullanılmakta ve bu da maliyeti arttırmaktadır. Ancak, hastanede kalış süresinin azalması ve yan etkilerin azlığı bence bunu dengelemektedir. Tıbbi olarak ise ürologlar için en önemli sorun, ameliyat sonrasında dokular buharlaştığından doku incelenmesi ( burada bir kanser hücresi var mı sorusunun cevabının alınmasında önemlidir) için herhangi bir örneğin alınamamasıdır. Özellikle genç hastalarda eğer herhangi bir şekilde prostat kanseri şüphesi, ihtimali varsa ameliyat sonrası doku örneklerinin incelenmesi ve buna yönelik tedavinin yapılabilmesi gerekmektedir. Green light uygulaması öncesi hasta seçimi son derece bu nedenle önem taşımaktadır.
BPH ve BPH ameliyatları ile cinselliğin ilişkisi?
BPH şikayetlerinin cinsel hayatı genel olarak kötüleştirdiği birçok çalışma ile kanıtlanmıştır. BPH nedeni ile ilaç tedavisi alan ve şikayetleri azalan hastaların cinsel yaşamlarında da iyileşme olduğu görülmektedir.Cinsel hayatı aktif olarak devam eden erkeklerde ilaç tedavisi öncelikli olmalıdır. Ancak ürolojik takiplerinin düzenli bi rşekilde de yapılması önemlidir. Ancak, bu sadece bir neden sonuç ilişkisi olarak ele alınmamalıdır. Çünkü birbirlerinden bağımsız olarak da ortaya çıkabilen durumlardır.
Ameliyatlar sonrasında ise, mutlaka tüm hastalara cinsellik ile ilgili bilgi verilmelidir. Sonuç olarak prostat erkeklerdeki seks bezlerinden birisidir. Bu nedenle buna yapılan her türlü müdahalenin cinsel işlevler ile ilgili bir sorun çıkartma ihtimali vardır. Bu sadece erkeklerde ereksiyon kaybı olarak değil boşalma bozuklukları olarak da ortaya çıkabilir. Boşalma hissi olmasına karşın meninin gelmemesi, kanlı meni gelmesi gibi sorunlarla karşılaşılabilir. Bunların hastalara detaylı olarak anlatılması ve nedenlerinin söylenmesi hasta beklentilerini ve yaşam kalitesini arttıracaktır.
Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri Tıp Ders Notları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri Tıp Ders Notları